Sulukule Fatih Belediyesi içinde bir
mahalle olmasına karşın sanki bambaşka bir semt gibi, hatta belki de bir
dünya... Hem içinde yaşayanlar, hem de dışarıdan bakanlar tarafından aynı
şekilde algılanan bu mahallenin dönüşümü sona doğru hızla ilerliyor. Kendi
"dünya"larından ayrılmak zorunda bırakılan mahalleliler gibi, projenin
yürütüldüğü bir yan-arka sokaklarında halen daha ikamet edenler ise korku içinde
yeni çıkacak kararları bekliyor. Mahallelinin gözlerine yansıyan hüzün benim
girişimle birlikte korkuya dönüşüyor. Fatih Belediyesi'nden olduğumu düşünen
işçiler gülümseyerek selam verirken mahalleli yanlarına gitmemem umuduyla
gözlerini kaçırıyor.
Yanımdan geçen birkaç genç; "Yıkıma mı geldiniz?" diye sorarken, verdiğim
"Hayır" cevabı üzerine ise, "Gitme oraya abla, yerler, öldürürler seni" diyor.
Bir süre sonra edineceğim izlenimle bunun doğru olmadığını anlayacak olsam da
işittiğim bu uyarı bir anlık irkilmeme sebep oluyor.
Sulukule'yi yıkım öncesi haliyle karşılaştırmak artık mümkün değil; çünkü
ortada öyle bir "mahalle" kalmamış. Ancak yıkımın başladığı beş sene öncesiyle
karşılaştırıldığında arada kalan tek tük evlerin artık boş arazi ortasında değil
de inşaatların ortasında olması dikkat çekici.
İnşaat halindeki binaların arasında tek katlı evinde eşi ve çocuklarıyla
yaşamını sürdüren Fatma Elçin, evinin duvarına gerdiği iplere
çamaşırlarını asıyor. Elçin, mahalle muhtarıyla çoktan görüşmüş, kendi evinin de
bir sonraki yıkım alanı içerisinde yer aldığını biliyor, bilmediği bir şey var,
nereye gideceği! Çocukları okula gittiği için en azından çevre mahallelerde
kalmak istiyor ama; "Kiracıyız biz burada, o yüzden devlet bizi nereye
gönderirse gideriz, yeter ki ev versinler bize" diyor. Fatma Elçin, komşularının
yaşadıklarından ötürü aslında çok da umutlu değil, "Devlet işi bu belli olmaz"
diyor; ama ev verileceğine inanmak da istiyor.
Sokağa atılan hayatlar
Ne zaman çıkacağı belli olmayan yeni yıkım kararı mahallede adeta bir "korku
cumhuriyeti" oluşturmuş. Her daim bekleyişte olan mahalle halkından
A.Ç, hükümetin, içinde oturan hane sayısına bakmadan ev
vermesinden şikayetçi: "Burası iki katlı ev, tapu tek ama iki hane oturuyor. İki
kişiye ev vermesi gerekmez mi? Bir kişiye verdiler oysa? Diğer aileyi sokağa
atmış oldular, ziyan ettiler insanların hayatını!"
Benzer bir durumla birçok mahalle sakini gibi kendisi de karşı karşıya olan
A.Ç., Fatih Belediyesi çalışanlarının kendisine, "Vereceğimiz evi satma, ileride
satıp daha iyi bir ev alırsın" öğüdü verdiğini belirtiyor; ancak yarının değil
bugünün sıkıntısını yaşayan A.Ç'nin tepkisi; "Olacak iş mi bu? Maceraya
sürüklediler bizi!" oluyor. Belediyelere gidip konuştuğunu, her yerde de
konuşacağını, hakkını aradığı ve arayacağını belirten A.Ç, ismini ise vermek
istemiyor, adeta kaçarcasına uzaklaşıp kapadığı kapısının ardına saklanıyor ve
"korku cumhuriyeti" kendisini tekrar hissettiriyor.
Üç villa sahibi: "Mahallem gitti benim!"
Sulukule'de herkes de derbeder durumda değil. Ev sahibi olmayanlar kötü
durumdalar; ev sahibi olanların ise oldukça iyi bir kazanç sağladığı söyleniyor.
Örneğin doğma büyüme Sulukuleli olan Çağatay Hergünkoşar, yıkım
öncesinde 700 metrekare arsası varmış. Arsa karşılığında üç ev almış. Ancak
Çağatay Hergünkoşar, "O zaman sizin için bir sorun yok, öyle mi?" sorusuna;
"Olmaz mı! İçim yanıyor benim içim! Mahallem gitti!" şeklinde tepki veriyor.
"Villada otursan ne olacak yani? Bize gelselerdi öncesinde sorsalardı 'Burayı
yıkalım mı, yıkmayalım mı?' diye, biz 'Yıkmayın' derdik. Eski mahallemizi
istiyoruz biz ablacım, bak şimdi mahalle mi kaldı?" diyor.
Sulukuleliler ve TOKİ sakinleri
Çağatay Hergünkoşar evlerinin yıkımının ardından hükümetin kendilerine
sağladığı TOKİ evlerine giden ancak geri dönenlerden. TOKİ evlerinde yaşayan
sakinlerin kendilerine iyi davranmadıklarını, oradaki yaşamdan hoşlanmadıklarını
belirten Hergünkoşar, kısa süre içerisinde ailesiyle birlikte eski mahallerinin
hemen yakınındaki Karagümrük'e taşınmış. Kendi mahallesinde abi kardeş
geçindiklerini belirten Hergünkoşar, TOKİ'deki yaşamını ise; "Herkes birbirine
yabancı. Tuhaf davranıyorlar. Aslında yobaz insanlar değiller ama bize öyle
davrandılar" şeklinde yorumluyor.
Kirada yaşayan Yudum Demirbaş'ın ekonomik durumu Çağatay
Hergünkoşar gibi "parlak" değil. Buna rağmen o da TOKİ evlerinde
kalamamış: "Oradaki insanlar bize hor baktı. Bakkallar biz alışveriş
yapamayalım diye marketlerini kapattı!" diyor.
Ancak Yudum Demirbaş'ın aksine Taşoluk TOKİ Evleri sakinlerinden
Yüksel Cankurt bu durumu şöyle açıklıyor: Aşağıda bir bakkal
vardı, o marketten 400- 500 liralık alışveriş yapmış herkes, 'sonra vereceğiz'
demiş; ama hepsi parasını ödemeden gitmiş. Adam marketi kapattı tabi. Ama bu
herkes için geçerli, onlara karşı bir durum yok yani."
"Mafya abla onlar, ateş ettiler"
Taşoluk yaşayanlarının TOKİ evleri hakkında dile getirdikleri memnuniyetleri
arasında iki sebep bulunuyor: Sakinlik ve buna bağlı olarak da güvenlik.
Şehirden uzak olmasının dezavantaj olduğunu belirten vatandaşlar, geldikleri
yerlerde çocuklarını oynamaları için dışarıda bırakamadıklarını, burada ise
bırakabildiklerini dile getiriyor.
TOKİ sakini çocuklar ise parkta oynarlarken oldukça mutlu görünüyorlar; ancak
aslında üzerlerindeki korkularını buraya taşınmalarıyla birlikte atıp daha yeni
yeni diğer çocuklar gibi sadece parkın keyfini çıkarabilmeye başlamışlar. Öyle
ki 10 yaşındaki Serhat Esen, Karagümrük'te diğer çocukların
kendilerine bir yerde oturmak için bile rahat vermediklerini söylüyor. Esen,
"Küçük yaştaki çocuklar yanımızda sigara içiyorlardı, sonra oyuncaklarımızı alıp
kaçıyorlardı. Bir kere parka çekirdek yemeğe çıkmıştık, onlar geldiler bize
vurdular, dişlerimizi kırdılar" diyor. Dokuz yaşındaki Rafet
Büyük ise bunun üzerine dişlerini göstererek "Bak benim dişlerimi onlar
kırdılar abla" diyor.
Karagümrük'ten iki yıl önce taşınmış aynı yaştaki Berk
Ceylan ise orada kavga çıkaran kişilerin mafya olduğunu düşündüğünü
dile getiriyor. Ceylan, "Mafya abla onlar, her gün öyle gezip kavga ediyorlar.
Bizim evlere ateş ettiler" derken, Serhat Esen ise; "Siyah
giyimli adamlar vardı ellerinde silahlarla, kapımızı, camlarımızı kırdılar
bizim; sonra da gittiler" diyor ve ekliyor; "Bıçaklarından, ateş etmelerinden
korkuyordum." Sekiz yaşındaki Elif Rumet ise eskiden geceleri korkudan
uyuyamadığını dile getiriyor: "Bunlar gece oluyordu hep, korkuyordum. Babam evde
olmazsa dedemler geliyordu, biz de kapıyı kilitleyip yatıyorduk" diyor.
"Neden öldürelim, hayvan mıyız biz?"
Daha hayatlarının ilk yıllarını korku temeli üzerine kurmuş olan bu çocuklar
Taşoluk'taki TOKİ evlerinden ise oldukça memnunlar. Taşoluk'taki hayatlarının
oraya gittiklerinden beri sakin olduğunu belirten çocuklar ilginç bir şekilde
korktukları Sulukule halkı, TOKİ evlerine taşındığı dönemde ise hiçbir problem
olmadığını söylüyor. Serhat Esen Sulukuleliler taşındığı dönemde de
Karagümrük'te yaşadığı sorunların benzerlerini burada yaşayıp yaşamadığı
sorusuna "Yok, burası güzel, burada sorun çıkmıyor" diyor. Bu da aslında
Sulukulelilere dayatılmış "suçlu" ifadesinin özünü araştırma ihtiyacını
doğuruyor, tıpkı mahalleye girerken işittiğim "Gitme oraya abla, yerler,
öldürürler seni" uyarısını işiten Sulukulerin "Neden öldürelim, hayvan mıyız
biz?" şeklinde tepki vermeleri gibi...
Taşoluk TOKİ evlerinde 6-10 yaş arasındaki çocukların artık korkmadan
oyunlarını oynadıkları bir gerçek; ancak bir diğer gerçek var ki o da
Sulukuleliler nerede olurlarsa olsunlar belediyenin kendilerinde yarattığı bir
"korku cumhuriyeti"nde yaşamaya mahkum edilmişler. TOKİ konutlarında sayıları
oldukça az olan Sulukuleli aileler konuşmak dahi istemiyor; çünkü Fatih
Belediyesi'nden biriyle karşılaşmaktan korkuyorlar. Kalabalık bir ailenin
oturduğu evin zilini çalmam sonuncunda kapıya gelen kişilerin birkaç kere
değişmesi ve hepsinin yanlış adres olduğunu, orada Sulukuleli kimsenin
oturmadığını belirtmesi üzerine evin hanımı olduğu anlaşılan biri gelerek;
"Annecim biz oradan geldik ama, çok güzel yerden geldik. Hadi git sen şimdi!"
diyor; hemen ardından gelen yaşlı bir bey ise belediyeden geldiğime kesin
gözüyle bakarak "Siz neyin peşindesiniz!" şeklinde tepkisini gösteriyor, kapıyı
çarpıp kapatıyor.