Ulus’taki 600 yıllık geçmişe sahip Sulu Han, her geçen gün biraz daha
ticarileşerek, tarihi önemini yitiriyor. Han içerisinde bulunan hattat, ahşap ve
mozaik ustaları, yapıdaki tarihi dokunun bozulmasına tepki gösterirken,
sanatlarının artan ticari faaliyetlerle gölgelendiğini de dile
getiriyorlar.
Sulu Han, Ulus’ta 2 kattan oluşan, 600 yıllık geçmişe sahip tarihi bir yapı.
Sulu Han’ın yapımı, 1400’lerde Osmanlı Padişahı İkinci Bayezid döneminde
tamamlandı. Kervansaray olarak kullanılmaya başlandı. Günümüzde ise çarşı olarak
kullanılan han, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne bağlı. Sulu Han’da
unutulmaya yüz tutan çeşitli el sanatlarının yanında, çiçekçi, bakırcı,
ayakkabıcı, takı malzemelerinin satıldığı bijuteriler ve avluda iki çay bahçesi
yer alıyor. Han zaman içerisinde ticaret merkezi hâline geldi. Handa, hat,
ebruli, mozaik, ahşap eğitimi veren atölyeler de bulunuyor. Zanaatkarlar handaki
ticari faaliyetler nedeniyle ikinci plana atılmaktan, hanın içine ve dışına özen
gösterilmemesinden yakınıyor. Ayrıca ticarileşmenin yerli ve yabancı turist
sayısında da azalmaya neden olduğu belirtiliyor. Bölgedeki park sorunu da hana
gitmek isteyenleri engelliyor. Handaki zanaatkarlar içeride çok fazla çiçekçi
bulunmasını da eleştiriyor. Duvarlara asılan çiçekler nedeniyle tarihi dokunun
üzerinin örtüldüğü dile getiriliyor. 30 yıldır bu işle uğraştığını dile getiren
Antik Mozaik Yapım Ustası Mustafa Salih Kamanlıoğlu, şunları söyledi:
“Hıristiyan dönemi ağırlıklı olmak üzere özgün çalışmalarım da var. Genelde
orijinallerin kopyası olan çalışmalar yapıyorum. Aynı zamanda gençlere de ders
veriyorum. Sadece gençler değil emekliler de öğrenmek için geliyor. ‘Burası bir
çeşit terapi merkezi gibi’. Öğrenciler 3-4 ay boyunca ciddi şekilde
çalışırlarsa, mozaik sanatını öğrenmeleri mümkün. Öğrenmek isteyen kişinin
ufkunun geniş olması ve bu işi severek yapması gerekiyor. Sabır gerektiren bir
meslek. Aletleri kullanmak ise ayrı bir meziyet gerektiriyor. Taşların ekonomik
açıdan kullanımı çok önemli. Uygun taşları seçip, dikkatlice kırmak gerekiyor.
Sulu Han’ı ticarethane haline getiren esnaftan ayrı olarak, sadece sanata ve
eğitime önem veriyorum.”
‘Tarihi doku günden güne kayboluyor’
Ankara’da mozaik sanatını öğreten 2-3 yer olduğunu belirten Kamanlıoğlu,
Çankaya Belediyesi Toplumsal Dayanışma Merkezi’nde (TODAM) antik mozaik kursu
açmak istediğini, fakat ilginin olmadığını söyledi. Mesleğin unutulmasının yanı
sıra han içinde de bazı sorunların ortaya çıktığını belirten Kamanlıoğlu, “Son
zamanlarda çiçekçilerde artış yaşandı. Binanın barok tarzı kemerleri,
duvarlardan sarkan çiçekler nedeniyle artık görünmüyor. Sulu Han tarihi bir
bina, ama şu an ticarethane olarak kullanılıyor. İnsanların tarihi dokuyu
görmesi gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.
Sulu Han’da ilk sanat atölyesini açanlardan Hattat Kadir Sakoğlu da 12
senedir hattatlık yaptığını söyledi. Son 6 yıldır da Sulu Han’da eserlerini
sattığını ve eğitim verdiğini anlatan Sakoğlu, “Hattatlık sabır gerektiren bir
meslek. Öğrenmek yıllarca sürüyor. Öğrencilerimden bazıları öğrenmek için
sabrediyor. Fakat, ilk birkaç ay içinde zorlanıp bırakanlar da oluyor. Şu an
Ankara’da mesleki anlamda hattatlık yapan 3-4 kişi var. Hattatlık yeterince ilgi
görmüyor. Unutulma tehlikesi olan meslekler arasında yer alıyor” ifadesini
kullandı. Kültür-sanatın hep ikinci planda tutulduğunu vurgulayan Sakoğlu, şöyle
konuştu:
“Hana gelen turistler eskisine oranla azaldı. Han birçok aktiviteye ev
sahipliği yapabilecek konumda aslında. Tarihi Sulu Han’ı, proje sunarak
kültür-sanat merkezi haline getirmeye çalıştım ama Başbakanlık Vakıflar Genel
Müdürlüğü izin vermedi.”
‘Geçim derdi sanatı unutturdu’
Ahşap yakma sanatı ustası Zafer Öngün, hobi olarak başladığı bu sanatla 6
yıldır uğraştığını söyledi. Geçim derdinin insanları bu tür sanatsal
çalışmalardan uzaklaştırdığını dile getiren Öngün, “Günümüzde geçim sıkıntısı
nedeniyle, daha iyi para kazandıracak meslekler tercih ediliyor. İnsanlar bu tür
sanatlardan uzaklaşıyor. Ahşap yakma sanatı emek gerektiren bir iş. Öncesinde
Sulu Han’ı ve buranın tarihi bir yer olduğunu bilmiyordum bile. Tarihi yerlere
gereken önemi vermiyoruz, kıymetini bilemiyoruz. Ankara halkı bu gibi konularda
duyarsız” dedi.