Birisi Türkiye’nin en kuzeyinde Kaçkar dağlarında Senöz
Vadisi’nde yaşayan İlmiye Akçal, diğeri
Toroslar da yaşayan Anadolu’nun son göçerleri
Sarıkeçililerin lideri Pervin Savran… Bugüne
kadar geleneksel yaşam biçimlerinin dışına çıkmamış, Anadolu’nun iki ucunda
yaşayan iki bilge kadın… Verdikleri mücadelenin sadece doğayı ve yaşam
alanlarını korumak için olduğunu düşünürken daha ilk soruya verdikleri yanıt bir
tokat gibi yüzümüzde patlıyor.
Sizi bir araya getiren nedir?
Pervin Savran: Bugünkü insanın yaşam biçimi. Yani tüketim
alışkanlığı, teknolojiye bağımlılığı ve kendi bencilliğinin nelere yol açtığını
düşünmemesi. Artık bilerek ve düşünerek karar vermiyor insanlar. Sanki başka bir
dünyada yaşayan birileri bu dünya için kararları veriyor gibi. Bu yaşadıklarımız
insanlık dışı bir şey çünkü.
İlmiye A.: Zamane insanlarının cahilliği bizi bir araya
getirdi. Ben yiyeyim sen yeme, ben varım sen yoksun diyenler bizi bir araya
getirdi. Bu dağlarda elektrik üreteceğiz diye ağaçları kesenler, aha bu su boşa
akıyor diyenler bizi bir araya getirdi.
Bu yüzden neler değişti hayatınızda, ne hissediyorsunuz?
İlmiye A.: Canımız acıyor. Hatta bizim şu anda
ölmüşlerimizin bile canı acıyor mezarda. Bir sürü ağaç kestiler, kalanların canı
acıyor. Topraklarımız HES (Hidroelektrik Santrali) inşaatları nedeniyle gitti.
Eskiden hiç çarşıya gitmezdik bir şey almaya. Herkeste dayanışma vardı.
Birbirine destek olur, yardım ederdi. HES inşaatlarıyla gelen para bu
dayanışmayı birlikteliği de parçaladı. Hem toprağımızdan hem komşumuzdan olduk.
Şimdi birçok şeyi çarşıdan almak zorundayız. Suyumuzu almak istiyorlar. Bizi yok
etmek istiyorlar. Oysa kime ne zararımız varmış bizim?
Pervin S.: Bizim için bu dünyada her mahlukat ötekinin
rızkıdır. Keçiler dua etmezse şu dağlarda bir ot bitmez. Otlar dua etmezse
gökten bir tek damla yağmur düşmez. O yüzden tüm canlılar bizim için birdir.
Keçim neyse oğlum da odur, dağ da odur, su da odur. Biz yüzyıllardır konup
göçüyoruz. Göçerken bir taşı bile yerinden oynatmamaya doğaya zarar vermemeye
dikkat ediyoruz. Keçilerimiz orman diplerindeki otları yiyor. Doğa zarar
görmesin diye sürekli keçilerimizle göç ediyor onları bir yerde sabit
tutmuyoruz. Ama gel gör ki yolumuzdaki bütün suları birileri satın almış. Böyle
giderse dağda değil keçilere içirecek, biz bile içecek su bulamayacağız. Şu anda
yaşadığımız bir kültür soykırımı. Bizi yok etmek istiyorlar. Günbegün yok
oluyoruz.
Beni öldürmeden buraya giremezler
Peki neden bunu yapıyorlar sizce?
Pervin S.: Bizi yok etmek istiyorlar çünkü biz burada
olduğumuz sürece başka bir şekilde yaşamın da bir alternatifi var. Biz doğayla
barışık, paylaşan canlı bir örneğiz. Ben paylaşmaya hazırım. Dünyanın tüm
insanlarıyla. Bizde hoşgörü sınırsızdır. Dili, dini, rengi ne olursa olsun her
şeyimizi paylaşabiliriz. Doğa gibi. Elektrik üreteceğiz diye doğayı yok edenler
de böyle mi? Yaşadıkları dünyada böyle bir şey var mı? Olmadığını, olmaması
gerektiğini düşündükleri için bizi yok etmeye çalışıyorlar. Yoksa benim kime
zararım var? Kimin sırtında yüküm?
İlmiye A.: Bu işleri okumuşlar yapıyor. Diyorlar ki biz iyi
biliyoruz. Benim okumam yok. Niye yapıyorsunuz yapmayın dediğimde bana cahil
dediler. Başıma neler getirdiler. Oysa ben onların da annesiyim. Bunlarda utanma
da yok terbiye de. Hiçbir şey yok. Bunların yerine para var. Ondan yapıyorlar,
niye yapsınlar.
Bu işlerin sonu nereye varır sizce?
İlmiye A.: Ben kadınım. Söz vermişim. Beni öldürmeden
buralara kazma kürekle bile giremezler. Nereye varırsa varsın. Ben bilmem…
Pervin S.: Bir tek Toroslar ya da Karadeniz böyle değil ki.
Memleketin her yeri böyle. Bu böyle gitmez. Anadolu insanı çok akıllıdır. Bir
geçiş sürecindeyiz. Memleketin her tarafında bizim gibi insanlar var. Bunu
görüyoruz. Çok güçlüyüz aslında. Türkiye’nin her yerinden sesimiz çıkıyor.
Sesler birleşmeye başladı. Sabredip görmek gerek.
Onların parası var, bizim yüreğimiz
Karşınızdakilerin paraları var, büyük iş makineleri var ve kanunlarla
da destekleniyorlar. Kısacası çok güçlüler. Karşılarında durmak zor olmayacak
mı?
Pervin S.: Mazlumun ahı mutlaka çıkar. Güçlü gördüğümüz
insanların sonu da yakındır. Mazlumların içinde sadece insanlar değil, doğadaki
tüm canlıların ahı var. Kurdun kuşun, böceğin ahı var. Güçlü sandığımız güçlü
gördüğümüz saltanatları yıkacak başka güçler de var. Bir kere her şeyden önce
yaratan var. Anadolu insanı akıllıdır. Sabredip görmek lazım. Bizler özgür
yaşayan insanlarız. Özgür akan sular oldukça biz de özgürüz. Özgürlüğümüz için
canımızı da veririz gerekirse.
İlmiye A.: Onlar güçlüyse benim de sözüm var. Buraya
koymayacağım onları. Vicdanı olan hiç buna razı gelir mi? Paraları varsa var.
Bizim de yüreğimiz var. Ben ölürüm sözümden dönmem. Artık hiçbir yetkiliye
inanmıyorum. Herkes aha buraları yok edenden yana. Hiç aklı başında adam yok.
Büyük Allahım’a havale etmişim bunları. Paraları olacak ama gözleri görmeyecek
ayakları yürümeyecek ama ölmeyecekler bunlar.
Birbirinizi ilk kez gördünüz ve tanıştınız. Birbirinizde ne buldunuz,
ne gördünüz?
İlmiye A.: Bugün burada derenin derdine düşmüşüm ama gördüm
ki kızımın başında da aynı dert varmış. Bundan sonra ben de oraya gideceğim.
Toroslar’a. Benim canım yanıyor. Şimdi gördüm ki onun da canı yanıyor. Nasıl
durayım. Yeter ki çocuklarım beni götürsün. Ayrı gayri yok.
Pervin S.: Anladım ki bu dert bir tek bizim değilmiş. Biz
aynı dünyada yaşıyoruz. Acılarımız, kaygılarımız, sıkıntılarımız, çektiğimiz
işkence… Bü mücadelede yalnız olmadığımızı ve çok güçlü olduğumuzu bir kez daha
gördüm.