"Adım Cemal Kaya. 22 yıldır su yolcusu olarak çalışıyorum." deyince
aklımıza bir soru takıldı. "Su yolcusu ne iş yapar?"
"Muhtemelen suyla ilgisi vardır, su kültürü bol memleketlere yol alıyordur."
diye geçirdik içimizden. Hatta bir an kendimizi Cemal Bey'in yerine koyup
ırmaklara, denizlere doğru yolculuğa dahi çıktık. Ta ki onu su geçirmez zıbını,
ayaklarında lastik botları ve elinde mumla Belgrad
Ormanları'ndan Taksim'e giden su galerisinin içine
girdiğini görünceye kadar... Yanlış okumadınız, Cemal Kaya
evlerimizde musluklardan akan suların geçtiği kanalların içine giriyor,
çatlakları tamir ediyor ve suyu bir yerden başka bir yere nakleden galerilerin
temizliğini yapıyor. Hayatı, yerin altında, ancak bir insanın sığabileceği su
kanallarında geçiyor.
Cemal Kaya, Osmanlı döneminde çok önemli bir
meslek olan 'su yolcuları'nın son temsilcilerinden. Onun gibi
İSKİ'ye bağlı olarak çalışan 6 kişi daha var. Son temsilciler
diyoruz çünkü yaşları 45 ile 55 arasında değişen 7 usta da, "Bitti." diyor, "Bu
iş esnaflık gibi bir şey değil, bizimle mezara gider; çünkü devlet geçtiğimiz
aylarda 'norm yasası' ile su yolcusu alımını kaldırdı." Yani Osmanlı'dan bugüne
var olan 'su yolcusu kadrosu' böylece kapatılmış oldu. Ustalar, bu duruma biraz
kızsalar da 500 yıldır var olan mesleğin son temsilcisi olmak onları hafiften
gururlandırıyor. Ne de olsa son yolcular olarak tarihe isimleri yazılacak! Onlar
tarihe geçmeden biz hikâyelerini yazalım istedik ve ustaları her gün kat
ettikleri su yapılarından birinde, Belgrad Ormanları'ndaki II. Mahmud bendinde
bir araya getirdik.
"Son su
yolcusuyuz" diye gururlanıyoruz
İstanbul'da 6 ana su yolu var.
Avrupa yakasındaki evlere ve çeşmelere Taksim, Halkalı, Kırkçeşme ve Hamidiye
güzergâhlarından geçen sular ulaşıyor. Anadolu yakasının suyunu ise Atikvalide
ve Kayışdağı su yolları karşılıyor. Kırkçeşme, Belgrad Ormanları'ndan başlıyor,
Kemerburgaz ve çevresinden geçerek yol alıyor. Cemal Kaya, bu su yolundaki
Sarıyer isale hattında çalışıyor. 1991'de başlamış işe. Tarihe meraklı
olduğundan mıdır bilinmez ama yaptığı mesleği sanki padişahlık makamındaymış
edasıyla anlatıyor. Mesleğe başvurması ise işsizlikten. 1979'da dünya evine adım
atmasıyla Ordu'dan İstanbul'a göç etmesi bir olmuş. İSKİ'nin sudan anlayan işçi
alacağını duyunca, 'Köy çocuğuyuz, derelerde, tepelerde büyüdük' diyerek İSKİ'ye
başvurmuş. İşsizlik sebebiyle başvurduğu mesleğini şimdi çok seviyor. "Bakan
olsam yaptığım işten bu kadar zevk almazdım. Ecdadın yaptığı eserler bizim
sorumluluğumuzda, bir bilseniz bunları korumanın ne demek olduğunu, siz bile işi
bırakıp su yolcusu olmaya karar verirsiniz." diyor. Cemal usta, bir daha kimseye
verilmeyecek olan personel kartını saklamayı da unutmamış. "Torunlarıma tek
mirasım, mesleğimin kıymeti." diyor.
Aydın Tutkun,
1996'dan bu yana Kırkçeşme su yollarındaki kemer ve bentlerin bakımıyla
ilgileniyor. Mimar Sinan'ın Kemerburgaz civarında yaptığı Uzun Kemer, Baş Havuz,
Kırık Kemer ve meşhur Mağlova Kemeri'ni günlük kontrol edip olabilecek
sıkıntıların önüne geçmeye çalışıyor. Tarihi bilgisi de oldukça geniş. Bir
muhafız edasıyla çalışıyor. Yaz-kış demeden yapıların olduğu yolları baştan sona
dolaşıp notlar alıyor, suyun debisini ölçüyor, eksiği gediği yöneticilere
iletiyor. Bir nevi bekçilik yapıyor.
Atikvalide su yolu, Üsküdar
güzergâhını içine alıyor. 1583'te vefat eden Atik Valide Sultan, cami, medrese,
imaret, mektep, hamam gibi birçok hayır kuruluşunun suyunu temin etmek amacıyla
yaptırmış burayı. Mehmet Şenoğlu, 21 yıldır bu su yoluna bağlı
Kuzguncuk isale hattını temizliyor. 1989'da İSKİ'nin kadro açması, biraz da suyu
sevmesi, mesleğe adım atmasına sebep olmuş. "Bu işi herkes yapamaz, sabır
istiyor çünkü. Bir ihmalkârlık binlerce sorunu beraberinde getiriyor. Çalışmayı
seven, yorulmak nedir bilmeyen bir yapıya sahip olmak lazım. Son su yolcusu
olmak başka bir şey. Torunlarımız 'son su yolcusunun soyundan geliyorum' diye
övünecek." diyor.
Milletvekili çocuğu olmaktan daha iyi
Hüseyin Kaymaz Kuzguncuk'ta görevli. 22 yıl olmuş mesleğe başlayalı.
Masa başı işi sevmediğinden İSKİ'nin kadro açtığını duyunca 'su da güzel,
yolculuk da' deyip başlamış günlerini geçirmeye. Hüseyin Usta, mesleğinin ismi
ile ilgili bazı hatıraları da şöyle dile getiriyor: "Çocuklarım ilk başta okulda
'Baban ne iş yapıyor?' sorusuna pek cevap vermiyordu. Şimdi tam tersi, 'biz son
su yolcularının çocuklarıyız' demek onlar için milletvekili çocuğuyuz demekten
daha evla.
Pendik Tuzla'dan başlayıp Kayışdağı'ndan geçerek
Kadıköy'de son bulan Kayışdağı su yolundan ise Ali Ay sorumlu.
1992'de yolculuğa başlamış. Mesleğe adım atması ise meslektaşlarının teşvikiyle
olmuş. "Gel sana bizim işi öğretelim." demişler. "İlk başlarda her gün suyun
içinde olmak garip geliyordu, lakin şimdi suyla uğraşmadığım günler beni bir
haller alıyor." diyor. Ali Usta, Kayışdağı'nda başlayıp Kadıköy'deki Boğa
heykeline kadar 3 km'lik su yolunu yürüyerek ekmeğini kazanıyor.
Rıza Çevik ve Necati Göktaş da aynı
hat üzerinde görevli. Lakin onlar diğerleri gibi bu mesleğin tarihi önemini
sonradan duyanlardan değil. 1987'de ilk işe girdiklerinde ne kıymetli bir işle
uğraştıklarını biliyorlarmış. "Su yolculuğu, tarihi bir iş olduğu kadar tarihi
yapıları da koruyan bir meslek. Bu işin altından ancak su yolcuları kalkar."
diyorlar. Aslında haksız da sayılmazlar, onlar bize suyu sağlıklı bir biçimde
ulaştırırken kültürümüze de sahip çıkıyorlar.
Suya karışan
zehiri fark edemeyenlerin cezası ölüm
500 yıl önce şehrin dört
bir tarafından geçen su sisteminin kahramanı, aslında bugün halen varlığından
söz ettiğimiz bu yapıların bakımıyla ilgilenen su yolcuları. 'Oğul babadan işi
kapar, inceliklerini öğrenir.' diye, Osmanlı zamanında veraset usulüyle devam
ettirilmiş meslek. Rivayet o ki II. Mahmut zamanında babadan oğla geçme usulü
kaldırılmış. Ve işten anlamayan yolcular, suya karışan zehri anlayamadığı için
padişah tarafından ölüme mahkûm edilmiş. Bu yüzden işi, babadan öğrenmeyenlerin
alınması tekrar yasaklanmış. Cumhuriyet ile birlikte bu sistem yerini sınavla
alıma bırakmış. Su yolcusu kadrosuyla işçi alımı ise en son 80'lerin sonu ile
90'ların başında olmuş.