Lysenko, mayıs ayında Türkiye'nin kredi notuna ilişkin raporda bu yıl için öngörülen yüzde 2,4 oranındaki ekonomik büyüme tahmininin yeni bir güncellemeyle yüzde 2,9'a yükseltildiğini, mayıs raporunda yüzde 2,7 olarak belirtilen 2015 yılı büyüme tahmininin de yüzde 3,0'e revize edildiğini belirtti.
Lysenko, Türkiye ekonomisinin büyüme performansına ilişkin, "Türkiye'de bu yıl ve önümüzdeki yıl nispeten daha yavaş bir büyüme bekliyoruz. Türkiye'nin bu yıl ortalama yüzde 2,9 seviyesinde, 2015'te ise yüzde 3 seviyesinde büyüme göstermesini bekliyoruz. Bu bizim Türkiye'nin büyümesi için yaptığımız güncellenmiş tahminimiz" dedi.
Ekonomik büyümenin iç talep seviyesinden etkilenebileceğini belirten Lysenko, "Bizim görüşümüze göre, geçen seneye kıyasla dışsal ve yerel finansal koşulların daha sıkı olması, yüksek enflasyonun alım gücünü kısıtlaması sebebiyle iç talebin daha sakin seyretmesinin bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin büyümesinde ihracatın payının arttığını vurgulayan Lysenko, "Türkiye'nin ihracatının sağlam bir performans sergilemesini bekliyoruz. Aynı zamanda, liranın daha zayıf seyretmesinden kaynaklı fiyat rekabeti, ihracatı destekliyor" dedi.
Cari açıkta iyileşme
Türkiye'nin cari açığını azaltma konusunda olumlu bir performans sergilediğini vurgulayan Lysenko, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin cari açık oranında iyileşme gördük. Geçen yılın GSYH'ye oranla yaklaşık yüzde 8 olan cari açığı, bu yılın ilk çeyreğinde GSYH'ye oranla yüzde 6,3 seviyesine geriledi. Cari açığın düşüşüne ihracatın artışı katkı yaptı ve bu çok pozitif bir işaret. Fakat bu alandaki gelişmenin bir kısmı altın ithalatındaki ciddi orandaki düşüşten kaynaklandı. Altın dışındaki ithalat ocak-mayıs ayları arasında hareketsiz seyretti. Bizim görüşümüze göre, Türkiye'nin carı açığı bir kırılganlık kaynağı olmaya devam ediyor."
Türkiye'de enflasyonun tahminlerin üzerinde yüksek seyrettiğinin altını çizen Lysenko, hem manşet hem de çekirdek enflasyonun temmuz ayında yeniden yükseldiğini belirterek, "Biz yıl sonu itibariyle enflasyonun ortalama yüzde 8,8 olmasını bekliyoruz. Bu merkez bankası'nın yüzde 5 olan enflasyon hedefinin üzerinde bir seviye. Zayıf liranın fiyatlar üzerindeki geçirgenlik etkisi şu zamana dek bitmiş olmalıydı. Tüketici fiyatlarının artışının hız kazanması, enflasyon beklentilerinin istikrarsız olmaya başladığına işaret ediyor" diye konuştu.
"Merkez Bankası zor kararlarla karşı karşıya kaldı"
Merkez Bankası'nın politikalarını da değerlendiren Tatiana Lysenko, şunları kaydetti:
"Merkez Bankası zorlu kararlarla karşı karşıya kaldı. Merkez Bankası ocak ayında lira güçlü baskı altındayken para birimini korumak ve enflasyonist baskılara karşı durmak için, yüksek faiz oranlarının Türkiye'nin büyüme görünümünü zayıflatma potansiyeline rağmen, faiz oranlarını artırdı. Merkez Bankası politika faizini artırırken ayrıca haftalık repo faiz oranlarını da artırdı. Bu para politikasının normalleşmesine ilişki bir adımdı. Dışsal durumun o zamandan beri iyileşmesine rağmen ortadaki çelişki halen devam ediyor. İç talep düşük. Fakat enflasyon Merkez Bankası'nın hedeflerinin üzerinde seyretmeye devam ediyor. Merkez Bankası ekonomiyi desteklemek için faiz oranlarını azaltarak parasal duruşunu rahatlatmayı seçti. Faiz oranlarını azaltılması adımları kredi büyümesini ve iç talebi destekleyecektir. Fakat bu durumda da ücret ve fiyat beklentilerinin daha yüksek seviyelere oturması gerekecektir. Yüksek enflasyon tüketicilerin alım gücüne darbe vurmanın yanında fiyat rekabetinden oluşan kazanımın da erimesine yol açarak, sonuçta yeniden dengelenmenin yolundan çıkması riskini ortaya koymaktadır. Türkiye ekonomisinin yabancı sermaye akışlarındaki değişimlere karşı yüksek cari açık oranı ve kısa vadeli yüksek finansman ihtiyacı nedeniyle kırılganlığını koruduğunu düşünüyoruz."
Türkiye ve gelişmekte olan ülkeler için en önemli jeopolitik riskin Rusya ve Ukrayna gerilimi olduğunu belirten Lysenko, jeopolitik gelişmelerin bu yıl Türkiye için daha büyük rol oynadığını anlattı.
Türkiye'nin doğalgaza olan ihtiyacının 2000'li yıllardan bu yana hızla arttığını, Türkiye'nin ihracatının yaklaşık yüzde 4'ünü Rusya'ya yaptığını, her yıl neredeyse 4 milyon Rus'un, Türkiye'yi ziyaret ettiğine dikkati çeken Lysenko, bu nedenle Rusya'ya ilişkin gelişmelerin Türkiye'ye de sınırlı bir etkisi olacağı öngörüsünde bulundu.
Rusya'nın batılı devletlere karşı uygulamaya koyduğu gıda ithalatı ambargosunun Türkiye'nin ihracatına katkıda bulunabileceğini vurgulayan Lysenko, "Türkiye'nin Rusya'ya sebze ve meyve ihracatını artırabilir. Fakat hali hazırda biz, Türkiye için en büyük riskin Rusya ve Ukrayna konusundaki jeopolitik belirsizlik olduğunu düşünüyoruz. Rusya ve Ukrayna krizinin daha tırmanması, gelişmekte olan piyasalara ilişkin yatırımcı bakışını negatif yönde tetikleyebilir" dedi.
"Seçimin kredi notuna etkisi olmayacak"
S&P'den hafta başında yapılan yazılı açıklamada, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazandı, onun yerine geçecek isim yine Ak Parti'den olacak. Bu nedenle Türkiye'nin makroekonomi politikasının genel gidişatında bir değişiklik olmasını beklemiyoruz. Bu sonucun, Türkiye'nin kurumlarının verimliliğinde ve yönetim sisteminde de herhangi bir değişikliğe yol açmayacağı kanaatindeyiz” ifadelerine yer verilmişti.
Türkiye'nin kredi notuna ilişkin en son değerlendirmesini 23 Mayıs tarihinde açıklayan S&P, Türkiye'nin kredi notunu "BB+" olarak teyit etmiş, görünümünü ise "negatif"te tutmuştu.