Uşak Müzesi'nde yaşanan soygun sonrası gözler müzelerin güvenliğine çevrilirken, arkeologlardan "Ören yerleri ne olacak?" sorusu geldi. Muğla Üniversitesi Karya Araştırma Merkezi Başkanı Arkeolog Prof. Dr. Adnan Diler, "Müzelerdeki eserler için duyulan kaygı, o eserlerin geldiği yerler için neden duyulmuyor? Bütün ören yerleri talan altında" dedi.
Karya ve Likya gibi uygarlıklara başkentlik etmiş bir yörede kurulan Muğla'da, çeşitli uygarlıkların izlerinin bulunduğu, 195 ören yeriyle, 306 arkeolojik sit ve 68 de doğal sit alanı bulunmakta. Bu konumu ile Muğla, sadece turistlerin değil, tarihi eser kaçakçılarının da ilgisini çekiyor. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi, 4 yıl önce soyulduğunda, müzede ne kamera ne de alarm sistemi vardı. Marmaris'in kale müzesi de uzun yıllar teknik güvenliğe sahip olmadığı için kapalı kaldı. Ankara'dan gerekli ödenek gelmeyin ce müzenin yöneticileri kolları sıvadılar ve kendi yarattıkları kaynaklarla müzeyi bilgisayar ortamında çalışan kameralara ve alarm sistemine kavuşturdular. Bodrum Müzesi ise soygunun ardından teknik güvenliğe sahip olabildi. Bodrum'da yaşanan soygun Muğla'nın öteki müzeleri Fethiye, Muğla ve Milas müzelerini de teknik güvenlik donanımına kavuşturdu.
Müzelerin her şeye rağmen korunduğunu, Türkiye'de müzelerden çok ören yerlerinin güvenliğinin önemli olduğunu, ancak bu güne kadar bu konuda hiçbir hükümetin kalıcı, ciddi bir program uygulamadığını belirten Prof. Dr. Adnan Diler şunları söyledi:
"Yalnızca gözümüzün önüne çıkarılanı görüyoruz. Uşak'ta yaşanan olay nedeniyle müzeler mercek altında. Bakanlık müzelerden envanter sayımı istiyor. Ören yerlerindeki envanteri kim yapacak? Muğla'da ören yerleri talan altında. Türkiye'nin öteki yerlerinin de Muğla'dan bir farkı yok. Korumasız ören yerlerinden sadece eser kaçırılmıyor. Bu yerler kaçak kazılar ve kontrolsüz turizm nedeniyle tahrip ediliyor. Kaçak kazı yapan, 'mermer sütunu içinde para vardır' diye dinamitleyebiliyor. Turist eserlerin, duvarların üzerinde yürüyor. Tarihi eserlerine sahip çıkmayan bizim gibi bir başka ülke yok."
Önlemler yetersiz
Tarihi eser kaçakçılarının arkeologlarla yarış halinde olduklarını kaydeden Diler, korumada jandarma devriyelerinin de yetersiz kaldığını belirtti. Diler, "Jandarma elbette güvenlik görevlisi, ama tarihi eserlere sahip çıkmak onların asli görevi değil. Bu görev bakanlığın. Kaynak yetersizliği gerekçeleri ile kadro yaratmıyorlar. Oysa yaratılacak kadroya ödeyecekleri paralar, tahrip olan ören yerlerinin ve eserlerin gelecekte onarımına harcanacak paradan çok değil. Ören yerleri geçici işçiye teslim edilir mi? Geçici işçiden güvenlik görevlisi olur mu? Bu da bir şey, ama kaçakçı gelip gece kazıyor" diye konuştu.
Muğla'da en şanslı ören yeri Kaunos harabeleri. Burada 4 biletçi ve 2 bekçi bulunuyor. Datça'nın antik Knidos Kenti'ni de iki bekçi bekliyor, ama Burgaz'da kimse yok. Beçin Kalesi ile iki yıl önce soyulan İasos'ta ve Kapıkırı, Euromos ve Labranda ören yerlerinde birer bekçi bulunuyor. Yatağan'ın Stratonikeia kenti ile Hekate Tapınağı da birer bekçiye sahip. Bodrum'da Mouselyum ve antik tiyatroda da birer bekçi bulunuyor. Fethiye'nin Letoon Antik Kenti'nde de üç görevli var. Bunların hepsi geçici işçi ve bu görevlendirme yapılan yerler de "biletli girişle" düzenli ziyarete açılmış ören yerleri. Buralar, geceleri güvenlikten yoksun kaldıkları gibi, öteki ören yerleri gece gündüz güvenlikten korumasız.