Sou Fujimoto'nun 'İlkel Geleceği'



Yapı-Endüstri Merkezi'nin (YEM), dünyanın önde gelen tasarımcı, mimar ve mühendislerini ilgilileriyle bir araya getirerek sektördeki mesleki iletişim kalitesini yükseltmeyi ve dünya tasarım pratiği bileşenlerinin Türkiye’de de eş zamanlı olarak tartışılabileceği bir ortam yaratmak hedefiyle gerçekleştirdiği konferanslar dizisi, Sou Fujimoto ile devam etti. Siemens Ev Aletleri ana sponsorluğunda YEM'in Fulya'daki merkezinde düzenlenen konferans, mimarlık, tasarım ve planlama pratiklerinin önde gelen isimlerini ve öğrencilerini buluşturdu.

Japonya’daki yeni mimar kuşağın öne çıkan isimlerinden Fujimoto, kariyerinin ilk günlerinden bu yana özgüvenli, bağımsız tavrıyla dikkat çekiyor. Tek ve basit bir fikrin dünyayı değiştireceğine inanan Sou Fujimoto, insanların da mağara veya ağaçlardaki konforlu yerleri yaşam alanı olarak belirleyen hayvanlar gibi dürtülere sahip olacakları, mekan ilişkilerinin oluşturduğu mimarlığı 'İlkel Mimarlık' olarak tanımlıyor. Bir Albert Einstein hayranı olarak büyüyen Fujimoto, fizik ve mimarlığı birbirine yakın kavramlar olarak nitelendirirken, mimarlığın da ne tamamen doğal ne de tamamen yapay olan ideal durumu aradığını ifade ediyor.

Fujimoto sunumunda; ‘Kafes mi Mağara mı’ (Nest or Cave), 'Kent olarak mağara’(Cave as City), ‘İçerisi ve dışarısı arasında/ Kent ve ev arasında’ (Between Inside and Outside/ Between City and House) temalı projelerindeki düşünsel arka planı aktardı.

İşlevsel mimarlığın iyi fakat yeterli olmadığını dile getiren Fujimoto, işlevsel tasarımların insanları belirli davranışlara yönlendirdiğini, bu nedenle kendi projelerinde kullanımı insanların ilhamına bıraktığını ifade etti. Fujimoto projelerinde, iç ve dışın birbiriyle bütünleştiği, yarı özel alan hissi uyandıran, yarısı kente yarısı eve ait durumlar yaratmaktan yana. Bunu da ‘mekanın kentteki yeni varlığı’ olarak tanımlıyor. Fujimoto’nun projelerindeki ortak nokta, en üstte yapıyı çevreleyen ama belli noktalarda açıklıkları bulunan kabuklarla ağaçların evin içine alınarak doğa ile mimarinin birleştirilmesi; bununla da iç ve dış algısının farklılaştırılması.



‘İlkel Gelecek Evi’

Fujimoto ilk olarak, ‘Kafes mi Mağara mı’ (Nest or Cave) temalı ve ‘İlkel Gelecek Evi’ (Primitive Future House) adlı projesinin arka planını anlattı. Kuş kafesi ile mağarayı karşılaştıran mimar, kuş kafesinin insan üretimi bir nesne olduğundan işlevsel olduğunu söyledi. Mağaranın ise insanlar için tasarlanmadığından işlevsel olmadığını belirterek, işlevi bulmanın insana kalmış bir durum olduğuna dikkat çekti. İşlevsel mimarlığın iyi olduğunu ama yeterli olmadığını savunan Fujimoto, kendi tasarladığı yapay mağara projesini sundu. Yapay mağaranın strüktürünü 35 metre aralıklarla yerleştirilen büyük basamaklar oluşturuyor. Kullanıcı, bu serbest mekanı hayal gücüne göre dilediği işlev doğrultusunda (oturma, dinlenme, masa olarak kullanma vb) yerine getirilebiliyor. İnsanların ilkel biçimde davranabilmeleri için belli bir mimari oluşturmaktan kaçınılmış. Fujimoto’nun ‘kaotik peyzaj’ (chaotic landscape) olarak tanımladığı bu işlevsiz alanda, insanlar duygularına göre kendi yerlerini bulabilirler. Le Corbusier’nin modern mimarisine atıfta bulunan Fujimoto projeyi: “Mimari karmaşık bir şey olmasına rağmen Le Corbusier bunu 3 basit öğelerle tanımlamıştı: bölmek, tanımlamak, yeniden bir araya getirmek. Bu projemde kat yok, merdiven yok, derecelendirilmiş bir alan söz konusu. Mimariyle yaratılan bu yapay mağara, açık renkli, saydam bir dokuda olabilir. Farklı modellemeler yaptık, her kesit farklı. Üç boyutlu bu mekan istendiği gibi kullanılabilir. Farklı kullanımları bir arada bulunabilir. Mutfak kullanıma göre oturma yerine dönüşebilir. Yapay ve doğal bir arada yeni durumlar yaratabilir” şeklinde tanımladı.



Mağara-kent

‘Kent Olarak Mağara’ (Cave as a City) temalı ikinci projede mimar, zihinsel özürlü çocuklar için yapılan davranış merkezi binasından kesitler sundu. Burada işlev ötesi bir durumun söz konusu olduğunu belirterek, binanın, çocuklar için küçük bir kent şeklinde tasarlandığını dillendirdi. Kare planlı bina kümelerinin inşaat alanına rastgele dağıtıldığı projede, arada oluşan küçüklü büyüklü avlular, mağaranın yapısındaki doğal boşluklar gibi rastgele ve belli bir amaç içermiyor. Genele bakıldığında küçük bir kent görünümü sunan bu projede de işlevsellikten çok esneklik tercih edilmiş. İşlevsel olarak tasarlanan yapının insanı belli bir kullanıma yönelttiğini belirten Sou Fujimoto, kullanımı insanların ilhamına bıraktığını vurguluyor. 

Büyük Okyanus manzaralı bir haftasonu evi olan ‘O Evi’ (House O) projesinin temel özelliği süregiden bir mekan etkisi yaratması ve deniz görüntüsünü, farklı açılara yerleştirilmiş aynalarla evin en dip köşesine kadar taşıması. Fujimoto, her görüntüde farklı renkler ve sekanslar yakalandığını, dolayısıyla bu projede mimari tasarımın yanı sıra görsel bir tasarımın da söz konusu olduğuna dikkat çekiyor. 

İçeride mi, dışarıda mı?

‘İçerisi ve Dışarısı Arasında / Kent ve Ev Arasında’ (Between İnside and Outside / Between City and House) temalı ‘N Evi’ (House N), geleneksel bir Japon konut bölgesi içerisinde konumlanıyor. Binanın planı basitçe iç içe konulmuş kutular olarak tanımlanabilir. Kutuların tepesinde pencere açıklıkları bırakılarak günışığı içeri alınıyor. En üstteki yer alan kutunun tepe açıklıkları boş bırakıldığından, yağmur, rüzgâr gibi hava koşullarının binanın içinde hissedilebiliyor. Böylece iç ve dış birbiri içerisinde erimiş oluyor. İçerideki aslında tam olarak içerideki değil. İç ve dışın derecelerinden söz etmek mümkün ancak. Hava koşulları içeri alındığından, ‘yarı’ özel alan hissi yaratılıyor. N Evi, çevredeki geleneksel konut dokusunun arasında sert bir görünüme sahip gibi gözükse de aslında içi boş ve saydam. Yarısı kente, yarısı eve ait olan bina için Fujimoto ‘mekanın kentteki yeni varlığı’ ifadesini kullanıyor. Yağmurun içeri alınmasıyla ağaçların yetişmesine de olanak sağlayan yapıda, yarı mimari yarı miamri olmayan bir durumdan söz etmek mümkün. Rastgele oluşan 3 katmanlı açıklık ile 4 farklı gökyüzü algısı yakalanıyor. Fujimoto, bu boşluğun aslında pahalıya mal olduğunu, ama Japonların bazen boşluğa çok para harcayabildiğini de itiraf etmeden geçemiyor. 

Japon mimar, son olarak Tokyo’daki iki projesini paylaştı: Tokyo Apartmanı ve Tokyo Kütüphanesi. Jorge Luis Borges’in Babil Kütüphanesi’ne atıfta bulunan Tokyo Kütüphanesi, sarmal şeklinde planlanmış. Sarmal izlendiğinde belli kategorilerin takip edilebildiği kütüphanede, ‘kaybolmak’ isteyenler için farklı yönleri izleyemek yeterli. ‘Kent ve Evden önce’ (Before City and House) temalı Tokyo Apartmanı, bir toplu konut projesi. Oyun küpleri gibi üst üste konulmuş küçük evler formundaki projede, Fujimoto, konut içinde kenti deneyimleme fırsatı sunuyor. 

Yapı-Endüstri Merkezi ve Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı tarafından düzenlenen Archiprix 2009 Mimarlık Öğrencileri Bitirme Projeleri Yarışması Jüri Üyesi de olan Fujimoto, 5 Aralık Cumartesi günü Ankara Çağdaş Sanatlar Galerisi'nde düzenlenecek ödül törenine katılacak ve Ankara'da da bir konferans verecek.