Dünkü 'Şehir içi seferiliği'nden devam edelim. Motordu, vapurdu, imkân olsa helikopterdi, biz de severiz, ama gündelik kullanımda karayoluna saplanıp kalınıyor. Bağcılar'daki işyerine hangi alternatif vasıtayla ulaşabilirsin ki? Araba, servis ya da taksi ve hepsinde de ortak cefa.
İşle evi birbirine yakın tutmak tatlı bir hayal ama ha deyince olmuyor.
Bağcılar'da çalışıyoruz diye ille de Halkalı'da mı oturacağız?
Dışarıdan akıl/ahkâm kolay, bazen ikisini aynı yakada tutmak bile mümkün değil. Evet, her gün işe gitmek için köprü geçmek, meseleye biraz mesafeli bakınca, bence de delilik. Ama insan da muhtelif delilikler, takıntılar, abuk sabukluklarla bezeli bir tür değil mi?
Mantık, bazen yıllar önce aldığımız bir dersten ibaret kalmıyor mu?
Ben bir ara Valideçeşme'de oturdum. Beşiktaş'la Maçka arası. O zamanlar Nişantaşı'nda çalışıyordum ve akşamüstleri iyi havada yokuş aşağı eve yürümek çok iyi gelirdi.
Sevdiğim bir evdi, semtti, keşmekeşin merkezinde değil de yamacında. Bir taksiyle iştesin, bir taksiyle Taksim'desin. Araba kullanmadan haftalar geçiyordu diyeceğim, ama hayır, mutfak alışverişine Fenerbahçe'deki şarküteriye gitmek için yine köprü geçiyordum!
Aşağısı şenlikli Beşiktaş Çarşısı, yukarısı en alâsından Nişantaşı marketleri, aradığını bulmama ihtimalin sıfır, ama hayır, 'o' peyniri bahane ederek, aslında tuvalet kâğıdı almak için bile karşıya geçiyordum.
Anadolu yakasında oturmamış birinin bu hissi anlamasını asla beklemem. Ama böyle garip bir 'Oh, eve geldim' nefesi. Emniyeti.
'Cadde' mevzubahis olduğunda daha da öte bir bağlılık, bağımlılık: Bir arkadaşım, yıllarca Bağdat Caddesi'nde oturduktan sonra evvelki sene Boğaz'a taşındı. Anadolu Hisarı'na. Dekorasyon dergisi usulü bir ev, çok tatlı bir semt, burnunun ucu su. Ama yürüyüş yapmaya caddeye geliyor, iyi mi?..
Kadıköylülüğüyle maruf bir isim yer alacak gelecek haftaki ekte. Randevu için yer belirlenirken "Ben" demiş, "Haftada bir gün karşıya geçiyorum, o da dündü."
Yaşamamış olan uzaktan anlamaz bunu. Mesela bizim gazeteden Taraf'a geçen bir arkadaşımız helalleşmeye geldiğinde bütün o Kadıköy güzellemelerimize kayıtsız gözlerle bakıp "Yaa evet, yeri iyi aslında" dedi. Aslındaymış! Üzerine çullandık, hem suratına söyledik, hem arkasından anlattık: Hak etmiyor orada çalışmayı!
Kadıköy Çarşısı'nın göbeğindeki bir gazetenin yeri için 'İyi aslında' denemez. Olağanüstü denir, şahane, nefis, muhteşem, 'evrensel' bile denir hatta! Geçen gün bizim durağın taksicisinin dediği gibi: "Abla, mükemmel, müstesna, evrensel bir eşin var!"
Şu malum Ümraniye IKEA turları sırasında vaktinin yaklaştığını düşündüm: İstanbul artık kati biçimde ikiye bölünebilir. Tek sorun bazı sektörlerde işyerlerinin henüz Anadolu yakasına geçmemiş olması, onları teşvik edelim.
Gazeteler, aynen Ankara, İzmir gibi bir Anadolu bürosu kursun, kalanını zaten evlerden hallederiz.
Her gün git gel trafik yaratmayız, haftanın bir iki günü sosyalleşmeye geçeriz Avrupa'ya, mis. Tünel olur, Sultanahmet olur, dokusunu sevdiğimiz semtlere gider dokunuruz (Yeşim Salkım'ın geçen hafta TV8'de saçtığı inciciklerinden: "Avrupa'yı seviyoruz. Orada doku var. Gidiyoruz, dokunuyoruz").
Ben Ümraniye taraflarını hiç bilmem. Fakat IKEA'nın oradaki Meydan Alışveriş Merkezi ne acayip yer olmuş. Kanyon ve İstinye Park usulü açık havada alışveriş merkezi konsepti tuttu ya, bu da öyle. Tasarımı İranlı acayip güzel bir kadın mimara ait. Cinebonus sinemaları da var Num Num da, GAP de...
Bu GAP çok önemli! Bağdat Caddesi'ndeki mağazanın (Dünyadaki en büyük franchise mağazaymış) 'Vertical Catwalk' atraksiyonu filan, tam bu Gelişmiş Anadolu Projesi'ni muştuluyordu!
O ne izdiham, o ne heyecan öyle. Bir hasretin dinmesi de demek ya GAP bir kitle için. Çok katlı mağazanın merdivenleri kilitlendi. Delirdiler, coştular. Fakat akabinde söndüler: "Aaa bunun 10 dolar olması lazım!"
GAP aslında IKEA'yla aynı şey (Yerde gökte raf görmemle alakası yok bu eşleştirmenin); ucuza iyi tasarım. Tasarım derken de kuş kondurmaca değil; estetikle işlevin ayarı. IKEA'dan aldığınız bir şeyi atarken acımazsınız. GAP'ten aldığınızı da. Ölçü bu. Galiba biraz şaşmış.