İstanbul'un tarihine ışık tutan kazılarda bugüne kadar Helenistik döneme ait mezar ile çoklu mezar, döküm atölyesi, Osmanlı dönemine ait çeşme, Bizans döneminde yapılan ayazma ve İkinci Dünya Savaşı zamanında kurulan sığınak bulundu.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Rahmi Asal, kazı çalışmalarındaki son duruma ilişkin yaptığı açıklamada, alandaki kazıya Bölge Koruma Kurulu kararıyla 2018'de başladıklarını belirterek, "O kararla alana girdiğimiz günden bugüne, yaklaşık 100 bin metrekarelik bir alanda arkeolojik kazı çalışması yapıldı, çoğunluğu Doğu Roma ve Bizans diyebileceğimiz mimari kalıntılar ortaya çıkarıldı." dedi.
Mimari kalıntıların yanı sıra sikke, keramik, figürin ve benzeri eserlerin de alanda bulunduğuna işaret eden Asal, "Bunların hepsi kazıyla aynı zamanda eş güdümlü olarak, restorasyon, konservasyon ve tasnif çalışmaları yapılarak müzemizde koruma altına alınmakta." diye konuştu.
"Arkeolojik çalışmalarımızın yüzde 90'ını tamamladık"
Asal, kazı projesinde 2018'den bu yana birçok değişikliğe gidildiğinin altını çizerek, şu bilgileri verdi:
"2018'de başladığımız proje, arkeolojik kalıntıların bulunması ve revizyonlar sebebiyle ister istemez uzadı. Arkeolojik çalışmaların devamında bazı alanlarda çıkan özellikle mimari değere sahip kalıntılar, inşa edilecek demiryoluna denk gelmesi sebebiyle yerinde belli ölçülerde kesilerek bir başka noktaya nakledildi. Sadece arkeolojik sebeplerle revizeler olmuyor. Teknik sebeplerle de aslında normalde hedeflediğimiz sürede çalışmayı bitiremedik. Daha önceki röportajlarımızda 'Çalışmanın yüzde 90'ı bitti. Arkeolojik çalışmalar tamamlanmak üzere.' dememe rağmen, bahsettiğim sebeplerden, bugüne kadar çalışma devam etti. Eğer bir aksilik olmaz, proje değişikliğine gidilmezse aslında alanda arkeolojik çalışmalarımızın bugünkü koşullarda yüzde 90'ını tamamladık diyebiliriz."
Müselles ve Azize Bassa Kilisesi olduğu tahmin edilen alanda çalışmanın devam ettiğini vurgulayan Asal, çalışmalardaki en önemli buluntulardan birinin, İstanbul'da çok fazla rastlanmayan ve hiç ellenmemiş halde Helenistik döneme ait bir mezar olduğunu ve mezarın içerisinde de çok özel takı, gözyaşı şişesi ve bronz kap gibi eşyalar bulduklarını aktardı.
Rahmi Asal, diğer buluntulara da değinerek, "Çok buluntumuz var ama içlerinden en önemlileri, dönem dönem kazılarda ve müzeye eser geldiğinde bildiğimiz Bizantion ve Kalkedon kentlerine ait sikkeler olsa da burada ilk kez In situ kontekstinde, milattan önce 4 ve 5. yüzyıla ait sikkeler ortaya çıktı. Bunlar çok önemli." ifadelerini kullandı.
"Bir piskoposluk sarayı olabileceği söylenen özel yapı gruplarına rastladık"
Arkeolojik alanın aslında bir nekropol alanı olduğuna dikkati çeken Asal, "Doğu Roma, 3., 4. yüzyıldan sonra limana dönmeye başlamış ve zaten alan burayla sınırlı değil. Fenerbahçe'den Koşuyolu'na kadar her yerde lokal yerleşmeler mevcut." diye konuştu.
Asal, Tepe Nautilus AVM'nin hemen yanında da iki kazı çalışması yaptıklarını kaydederek, "Orada da çok iyi plan veren bir yol, yolun iki tarafında dükkan, atölye diyebileceğimiz mekanlar ortaya çıktı. Hemen onun kuzeyinde de bu çalışma devam ederken hazırlanan sanat tarihi raporlarında, bir piskoposluk sarayı olabileceği söylenen özel yapı gruplarına rastladık. Şu anda onlar da koruma altında. Muhtemelen bu alan alışveriş merkezinin oradan Acıbadem'den başlayarak, Kadıköy'e kadar iş bittiğinde çok güzel arkeolojik potansiyeli olan bir alan olarak karşımıza çıkacak. Belki de Kadıköy'ün sosyal yaşam merkezinin bu tarafa kayacağını göreceğiz." dedi.
"En önemli kalıntılardan biri Azize Bassa Kilisesi"
Haydarpaşa'daki kazı çalışmalarında keşfedilen en önemli mekan kalıntılardan birinin Azize Bassa Kilisesi olduğunun altını çizen Asal, şöyle devam etti:
"İstanbul'la ilgili en iyi yayınları kültürel, arkeolojik anlamda yapan Raymond Janin, yayınlarından birinde Azize Bassa Kilisesi'ni tam burada lokalize ediyor. Biz de doğal olarak o sebepten bu kalıntıların muhtemelen bu kiliseye ait olduğunu düşünüyoruz. Çalışmalar sırasında hem mimari anlamda önemli kalıntılar çıktı hem de kilisenin giriş neflerinden birinde, çok sayıda iskelet tespit edildi. Bunlardan üç tanesinin vücut bütünlüğü korunmuş. Ama daha sonraki çalışmalar sırasında bir hipojeye denk geldik. Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda 35 bireye ait iskelet elde edildi. Bunların yaklaşık 11 tabaka halinde katman katman kazısı yapılıyor. Aylardır burada çalışılıyor. Çok önemli bir yer olduğunu tahmin ediyoruz. Tarihlendirme yapmak adına herhangi bir küçük buluntu yanından gelmedi ama uzun dönem içinde gömü yapıldığını biliyoruz. Son tabakada da çok sayıda çocuk iskeletine rastlandı ve arka arkaya hızlıca çok uzun aralar olmadan gömüler olmuş. Bu da belki bir hastalık veya ani ölümlerle ilgili olduğunu gösteriyor. Çalışmalar devam ediyor. Bebek iskeletlerinin de olduğu burada görüldü. Yaklaşık 1 ay içinde bu çalışmanın bitmesi planlanıyor."
Asal, İstanbul'da son 20 yılda yapılan arkeolojik çalışmaların, İstanbul'un tarihini ve bazı yayınlar da tamamlandığında dünya tarihini de belli ölçüde etkileyecek sonuçlara ulaşılacağını kaydederek, "Bütün genel geçer yayınlarda İstanbul'un kuruluşu milattan önce 7. yüzyıllara tarihlendirilir ki, o da günümüzden 2 bin 700 yıl öncedir. Bizim bu bölgenin o denli bir geçmişi olmasa da Yenikapı'yı göz önüne aldığımızda, günümüzden 8, 9 bin 500 yıl öncesine kadar İstanbul'un tarihinin gittiğini görüyoruz. İstanbul bir Yunan kolonisi şehri, Megaralıların kurduğu bir şehir değil. Onlar geldiğinde İstanbul'da yerleşik bir yaşam vardı." değerlendirmesinde bulundu.
Arkeolojik kazılarda bulunan birçok bulgunun sergilemeye çıktığına ama yeterli olmadığına dikkati çeken Asal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Normal koşullarda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile beraber Yenikapı Kazı Alanı'nda bir yarışma projesiyle müze binası inşa edecektik ama maalesef o gerçekleşmedi. Allah kısmet ederse başka yerlerde bu projeler hayata geçirilecek. Biz tabii ki kalıntıların, buluntuların çıktığı yerde sergilenmesini tercih ederiz ama mümkün olmadığı zamanlarda da mutlaka sergilenecek alanlar oluşturulacaktır. Kısmen İstanbul Arkeoloji Müzelerinde Yenikapı'da çıkan buluntuları gelip görebilir ziyaretçilerimiz."