Emek Sineması’nın kapatılmasıyla ilgili protestolar sürerken bir
destek de bu duruma sessiz kalmakla itham edilen İKSV'den geldi. Siz de destek
olmak istiyorsanız aşağıdaki linke tıklayınız...
İstanbul'da sinema dendiğinde akla ilk gelen yerlerden Emek Sineması'nın
kapatılmasıyla ilgili protestolar sürüyor. 29. İstanbul Film Festivali’nin
açılış töreninde başlayan protestolar, İstanbul kültür Sanat Vakfı'nın
‘Emek’i Yaşatalım’ kampanyasına destek vermesiyle sürüyor.
İKSV'nin internet sitesine koyduğu 'Emek Sineması'nı
Yaşatalım' imza kampanyasına katılanlar arasında birçok ünlü isim de
yer alıyor.
Siz de bu 'Emek Sineması'nı Yaşatalım' kampanyasına imzanızı
vererek destek olabilirsiniz: emeksinemasiniyasatalım.org
* * *
Emek'i yıkıyorlar!
''Türkiyeli sinemaseverlerin hemen her birinde mutlaka derin izler bırakmış
bir mekândır. İnsanı hayali bir geçmiş resminde ağırlar. Her şeyin daha hafif ve
uçucu, renklerin sepyayla hareli, insanların ille de hülyalı olduğu bir geçmiş
resmine. Perdenin iki yanındaki art nouveau meleklerden almıştır ilk adını:
Melek.
Emek, sinemadır. Birçok sinema delisi için sinema denince akla gelendir. 1924
yılında başlıyor serüveni. 1958 yılında Emekli Sandığı’nın mülkiyetine
geçtiğinde adı Emek oluyor.
Emek Sineması da umursamaz otorite karşısında hep diken üstünde bir varoluş
sürdürmüş mekânlardandır. Rant ve sadece rant üstüne kurulu şehircilik
serüvenimizde ikide bir üstüne hesaplar yapılır, Beyoğlu’nun bu koskocaman
adasında yapılabilecek kârlı yatırımlara engel olarak görülür.
Mülkiyet bekçileri gözünde beş paralık değeri yoktur. Oysa kapsadığı alan
(onlar ‘işgal ettiği’ demeyi tercih eder) çok değerlidir. Orada büyük
yatırımlarla büyük kazançlara gebe ‘shopping mall’ler, yepyeni ticaret mabetleri
açmak varken kazancıyla zar zor ayakta durabilen bir sinemaya arka çıkmak
elbette şımarıklık olarak değerlendirilecektir.
Ben beni bildim bileli her on yılda bir Emek Sineması’nın yıkılacağı
haberiyle sarsılırız. Sonra yenilenir, karşımızda yeni ses düzeni, değiştirilmiş
koltuklarıyla çıkıverir. Emek Sineması’yla sinemasever arasındaki ilişki, bu
nedenle hep gerilimlidir.
Evet, artık 875 koltuklu sinemaların ayakta kalması çok güç. Evet,
ultra-süper-mega ticaret merkezlerindeki 100-200 kişilik yatar koltuklu
sinemaların yanında hantal, loş ve uğultulu kaçıyor.
Ama Emek Sineması, bu şehirde yaşayanların, bu şehirden geçenlerin, bu şehir
hakkında düş kuranların anılarında bambaşka bir yer tutar.
Ben, o koltuklarda seyretmiş olduğum yüzlerce film arasında gezinerek
yazıyorum sözgelimi bu yazıyı. Orada seyretmiş olduğum Passolini’leri,
Cassavetes’leri dün gibi hatırlarım. Tarkovski’yle tanışmamın hangi koltuğunda
gerçekleştiğini de. ‘Andrei Rublev’i başka hangi sinemada aynı büyüyle
seyredebilirdim?
‘Dantelci Kız’ filminin sonunda ağlamaktan kalkıp da çıkamadığım sinema da
Emek’tir. Bütün sevdiklerimle kol kola film seyretmişliğim vardır orada. Bütün
sevdiklerimi daha çok sevmiş olduğum bir yerdir. Emek Sineması’nın yok edilmesi
bu şehirde büyümüş, bu şehirde yaşamış olanların anılarına apaçık saldırıdır.
(...)'' (Yıldırım Türker, Radikal)