"İnkâr etmiyoruz. Sularına siyanür karıştı tabii. Ancak
bunun anında öğrenilerek tüm önlemlerin anında alındığını bildiriyoruz". Bu
açıklama Kütahya Vali Yardımcısı Cengiz Horozoğlu'na ait. 19
Haziran'da yaptı bu açıklamayı. Oysa 7 Mayıs'ta Kütahya Tavşanlı'ya bağlı
Gümüşköy yakınlarındaki Eti Gümüş AŞ'nin atık barajındaki iki
havuzun bentlerinin yıkılmasından sonra valilikten ve ilgili kamu görevlilerinin
yaptığı açıklamalar netti: "Sızma yok; durum kontrol altında".
Kütahya Valiliği'nin 10 Mayıs 2011 tarihli bülteninde açıklama şöyleydi:
* Bu havuzlardaki problem havuzların kendi içinde olan bir problemdir, *
Dışarıya hiçbir şekilde ne siyanürlü atık su, nede bir malzeme havuzların dışına
taşmış veya sızmış değildir. * O civardaki bütün kuyulardan ve yeraltı
sularından numuneler alınıyor ve sürekli tahliller yapıyoruz.
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun "Tüm tedbirler
alındı. Dışarı bir gram dahi sızma yoktur" açıklaması ise 9 Mayıs günü medyaya
yansımıştı.
Bunlarla da yetinilmedi ve Kütahya İl Halk Sağlığı Laboratuar Müdürlüğü'nde
yapılan su inceleme raporları 20 Mayıs'a kadar gün gün açıklandı. Sonuç: "Eti
Gümüş AŞ bölgesinde ve yakınlarındaki yerleşim birimlerinin sularında siyanür
değeri 0,05 mg/L'den düşük olduğu için uygundur."
Sekiz kişi kendi kendini mi zehirledi?
Devlet yetkililerinin açıklamalarına bakılırsa Kütahya'da hiçbir sorun yoktu.
Ancak olayın üzerinden bir ay geçmişti ki yeni bir siyanür haberi geldi
bölgeden. Eti Gümüş AŞ'ye en yakın iki yerleşimden biri olan Durkadir'de 13
Haziran'da dört kişinin zehirlenme şüphesiyle hastaneye kaldırılmıştı ve
ardından üç kişi eklendi. 15 Haziran'da bir kişi daha aynı şüpheyle hastaneye
kaldırıldı. Siyanür tartışmaları yeniden alevlendi.
Vali Yardımcısı'nın dün (19 Haziran) yaptığı açıklama en azından 13
Haziran'da Dulkadir'in kullanım suyuna siyanür karıştığı kabul edildi. Ancak
hastaneye kaldırılan sekiz kişiden yedisi iki gün hastanede kaldıktan sonra,
taburcu edilmiş ve bu kişilerde siyanür zehirlenme bulgusu rastlanmadığı
açıklanmıştı.
Hangi rapora inanacağız?
Yetkililer "sızma var", "kontrol altına aldık", "tehlike yok" gibi çelişkili
açıklamalar yapadursun. Bugün (20 Haziran) Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri
Sendikası (SES) hazırlattığı raporu kamuoyunun bilgisine sundu. SES İzmir Şubesi
Kütahya'da yerinde yapılan incelemelerde suyu kullananların raporlarını hastane
yönetiminden alamayınca, içme suyu numunelerini alarak İzmir'e götürdü. İzmir
Hıfsızsıhha Bölge Müdürlüğü'nde analiz edilen suda çarpıcı sonuçlar ortaya
çıktı. Yapılan analiz sonucunda suda limit değerlerin 2000 kat üstünde bir
oranda siyanür tespit edildi.
Konuyla ilgili açıklama yapan SES İzmir Şubesi Denetleme Kurulu üyesi Ergün
Demir "Sadece suda tetkik yapılmamalı, aynı zamanda hava ve toprakta da rutin
tetkikler yapılmalıdır. Bu olayın izlerini örtmeye çalışan yetkililere çağrımız
burada halk sağlığı önemli bir risk altındadır. Bu sorunu yetkililerle birlikte
meslek örgütleri ve üniversiteler çözmeli, sadece su ve hava tetkikiyle
yetinilmemeli, aynı zamanda bölgede yaşayan insanların kontrol edilerek siyanüre
ve ağır metallere maruz kalıp kalmadıkları konusunda araştırma yapılmalıdır"
dedi.
"SES incelemesi daha hassas"
Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr.
Beyza Üstün'ün Kütahya Valiliği ve SES tarafından açıklanan analiz
sonuçlarını şöyle değerlendirdi:
* 13.05.2011 tarihli Prof. Dr. İzzet Öztürk'ün raporu gözle tespitlere
dayanıyor. "Arazide önlem alınmıştır", "Havuzlarda sorun görülmemiştir" gibi
ifadelere yer verilmiş.
* Aynı raporun beşinci bendinde Kütahya ve Eskişehir içme sularına etkisi
"görülmemiştir" ibaresi kullanılmış. Değerlendirmenin neye göre yapıldığı
anlaşılmıyor. Herhangi bir analiz sonucu ve bilgiye dayanmıyor.
* İçmesuyunda yapılan analizler iki ayrı laboratuara yaptırılmış. Her ikisi
de spektrofotometrik yöntem kullanmış ancak her iki laboratuar da kullandığı
spektrofotometri cihazlarının birbirinden farklı olduğu, cihazların analiz
sonuçlarındaki ölçüm alt limitlerinin farklılığından anlaşılıyor.
Buna göre: Lab1, Kütahya il sağlık ölçüm alt limiti 0.01 mg/L, Lab2
Hıfzısıhha ölçüm alt limiti 0.002 mg/L'dir.
* Analiz sonuçları hep ölçüm değerinin altında çıkmış olarak listelenmiştir.
(18.05.2011, 20.05.2011 ve toplu analiz tablosunda)
* Siyanür oldukça reaktifdir. Ve hem metal kompleksleri yapmaya çok yatkındır
hem de ortak iyonlarla ölçüm sırasında girişim yapar. Metal kompleksi yapmış bir
bileşiğin tespiti ancak atomik spektrofotometri cihazı ile ve oldukça hassas
çalışma ile mümkündür. Hach Lang spektrofotometri cihazı böyle kritik ve sağlık
riskinin yüksek olduğu ölçümlerde kullanılamaz. Hach Lang ile ölçümler bilimsel
değerlendirmelerde güvenilmeyen ölçümlerdir ve genelde atıksuda kirlilik
belirlerken o kirlilik kabaca var mı yok mu diye analiz edilirken
kullanılırlar.
* İçme suyu analizlerinin, hele siyanürün içmesuyunda tespitinin yaptığı
metal komplekslerinin de analiz edilebilmesi için atomik adsorption
spektrofotometri ve benzeri hassaslıklarda çalışan cihazla yapılması gerekir
* Bir başka değişle içmesuyunda siyanür tespiti için hach spektrofotometri
uygun bir analiz cihazı değildir.
* Siyanürün sağlık riskini belirlemek oldukça hassas ölçüm gerektirir
* SES'in 14.06 2011 de yaptırdığı denemede içmesuyunda metal kirlilikleri de
ölçüldüğü için siyanürün toplam değeri net belirlenmiştir. SM 4500
spektrofotometri ile toplam değeri daha hassas olarak belirlenmiştir. 44,240 mg
/L toplam siyanür akut değerin 2000 katıdır.
Beyza Üstün, SES raporundaki oranın çok fazla olduğunu. Ancak suya akut bir
karışma yani suya doğrudan yüksek miktarda siyanürün karışması durumunda ortaya
çıkabileceğini belirtti. Üstün'e göre, Valiliğin yaptırdığı incelemelerin
tekrarlarnması gerekiyor ve eğer SES raporundaki metal bulguları doğruysa uzun
vadeli tehlike daha da yüksek. Siyanürün metallerle çabuk etkileşime girdiğini
belirten Üstün'e göre metaller vücuttan atılamıyor ve birikmeye devam ediyor.
Eşik değer geçildiğinde ise ölümsül sonuçları oluyor. Beyza Üstün son olarak
atık barajında çökmenin oluşu önemli ama bu çökme olmsasa bile tesis orada
olduğu sürece toprağa ve suya siyanür sızıntısının olduğu ve dolayısıyla
canlıları hissedilmesi güç bir şekilde yavaş yavaş etkilediğini ifade
etti.