Son dönemde özellikle şehir hastanelerinin inşasında kullanılan ve halk arasında “disk sistemi” olarak da bilinen sismik izolasyon sisteminin taşıdığı hayati önem, İstanbul Aydın Üniversitesi’nin uzman öğretim elemanları tarafından değerlendirildi.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İstanbul Aydın Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, sismik izolasyon sistemleriyle inşa edilmiş bir binanın deprem anında açığa çıkan sallanma enerjisini çok daha kolay sönümlendirerek, bina yıkılmasıyla oluşabilecek can ve mal kayıplarını neredeyse sıfıra indirebileceğini söyledi.
“Sismik izolasyon binanın tahliyesine ihtiyaç bırakmıyor”
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Altan, Türkiye’de 2000’li yıllar öncesinde, asgari düzeyde bile mühendislik hizmeti almayan yapı stoğunun fazla olmasının yaşanan tüm can ve mal kayıplarının başlıca sebebi olduğunun altını çizdi. Altan, “Yapıları, deprem etkilerinden korumak amacıyla inşaat literatüründe yeni sayılabilecek bir kavram olan ‘sismik izolasyon’ kavramı gündeme geldi. Sismik izolasyon kavramı, bir yapının deprem anı veya sonrasında; kesintisiz kullanım ya da sınırlı hasar performans hedefi gözetir. İçerisinde yaşayan insanlar için deprem sonrasında yapının tahliye edilmesine gerek duyulmaması önemli bir avantaj olarak öne çıkar.” dedi.
Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan
Sismik izolasyon nedir?
İstanbul Aydın Üniversitesi’nde aynı zamanda Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Müdürü olarak da görev yapan Prof. Dr. Altan, sismik izolasyon sistemini şöyle açıkladı: “Sismik izolasyon, deprem izolatörleri kullanmak suretiyle yapının herhangi bir deprem anında maruz kalabileceği deprem etkilerinden korunmasını hedefler. Bu sistemi ülkemizde inşası tamamlanan şehir hastanelerinde de görebiliriz. Yapı tabanına yerleştirilen deprem izolatörleri, mevcut yapının serbest titreşim periyot değerinin artmasına sebep olur. Periyot değerinde meydana gelen bu artış ise deprem anında yapıya tatbik edecek deprem kuvvetlerinin ve maksimum deprem ivmelerinin azalmasına olanak sağlar. Bu durum da yapının tamamen çerçeve taşıyıcı sistemden oluşmasına olanak sağlar perde duvarlara ihtiyaç duyulmaz. Ayrıca yapının enerji sönümleyebilme kapasitesinin de artmasına katkı sağlar. İzolatörler, genellikle yapı temelinin üzerinde olacak şekilde tüm kolonların alt bölgelerine konumlandırılırlar.”
“Her türlü depreme dayanıklı”
Bu yöntemle binanın “alt yapı” ve “üst yapı” şeklinde ikiye ayrıldığını belirten Prof. Dr. Altan, “Alt yapı, deprem etkilerine doğrudan maruz kalacağından dolayı 2 bin 475 yılda bir tekrarlanma süresine sahip, oluşabilecek en büyük deprem, olan DD-1 deprem yer hareketi göz önüne alınarak tasarımı yapılır. Üstyapı ise geleneksel yöntemlerle inşa edilen yapıların da tasarımında kullanılan tasarım depremi olarak bilinen DD-2 deprem yer hareketine göre tasarımı yapılır. Sismik izolasyonu yapılmış ve iyi bir mühendislik hizmeti almış olan yapının oluşabilecek her türlü depreme dayanıklı olmasını sağlar. Geleneksel yöntemlerle inşa edilmiş bir yapıya oranla deprem anında daha fazla yer değiştirme yapması içinde yaşayan insanları korkutabilme potansiyeline sahip olsa da güvenlik bakımından kusursuz olduğu aşikardır.”
Sismik izolasyon sistemiyle inşa edilen bir binanın, diğer binalara göre yüzde 10 ilâ 20 arasında daha fazla maliyetli olduğunu hatırlatan Ercan Ekinci ise, “Ancak güvenli olması, can ve mal kaybını sıfırı indirebilecek potansiyelde olması ve uzun vadede ülke ekonomisine sağlayacağı faydalar göz önünde bulundurulduğunda konutlarda da uygulamasının yaygınlaşması herkes açısından daha yararlı ve mantıklı olacaktır.” diye konuştu.