Boğaz’a Kanun Seti



Kökeni 1700'lü yıllara kadar giden ve 1930 yılında çıkan bir yangınla kül olan Yasincizade Abdülvahab Yalısı'nı tekrar orjinaline uygun olarak inşa etmek isteyen Ayşe ve Süreyya Saruhan çifti, Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu kararını aşamıyor.

Ayşe ve Süreyya Saruhan çifti Türkiye’nin bir numaralı restoratör mimarları. Çift, bugünlerde kollarını Yasincizade Abdülvahab yalısı için sıvadı. 1930’lu yıllarda çıkan bir yangında kül olan yalının yerinde bugün derme çatma yapılan gecekonduvari bir ‘yalı’ duruyor. Bu evin yerine eski ihtişamı ile yalıyı tekrar ayağa kaldırmak isteyen Saruhan çiftinin önüne kanun engeli çıkıyor. Çünkü geçen yıl yürürlüğe giren Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun kararına göre Boğaz’a bundan böyle 1983 yılından önce varlığı tescil ettirilmemiş bir yalıyı inşa etmek yasak.

Ayşe ve Süreyya Saruhan çifti Türkiye’nin önde gelen restoratör mimarları. Çiftin İstanbul’u bir gerdan gibi kuşatan Boğaz’a ruhunu veren birçok yalıda ve tarihi kimliğe sahip çok sayıda yapıda imzası bulunuyor. Saruhanlar’ın bugünlerde hayallerini Yasincizade Abdülvahab Yalısı’nın ihyası süslüyor. Kökeni 1700 yıllara dayanan Şeyhülislam Abdülvahab Efendi’nin yalısı 1930’lu yıllarda çıkan bir yangında kül olmuş. Rumeli Hisarı’nın karşısında bulunan yalının yerinde bugün yangından geriye kalan parçalarla derme çatma yapılan gecekonduvari bir yalı duruyor. Bu evin yerine eski ihtişamını aratmayacak yalıyı tekrar ayağa kaldırmak isteyen Saruhan çiftinin önüne kanun engeli çıkıyor. Çünkü geçen yıl yürürlüğe giren Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun kararına göre; Boğaz’a bundan böyle 1983 yılından önce varlığı tescil ettirilmemiş bir yalıyı inşa etmek yasak. Süreyya Saruhan, “Bu karar yüzünden Boğaziçi’nin siluetinde tekrar ayağa kaldırılabilecek en az yüzü aşkın yalı veya köşkün önüne set çekiliyor. Boğaz’ın temelinde yalı kültürü vardır. Bunu, yapılan yeni düzenlemelerde ortadan kaldırıyoruz.” diyor.

Süreyya Saruhan’ın sözünü ettiği yasa engeli, ‘İstanbul Sahil Şeridi ve Öngörünüm Bölgesi Uygulama İmar Planı’ başlığı altında geçtiğimiz yılın şubat ayında yürürlüğe giren Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun 2004/2 sayılı kararı aynı zamanda Boğaz’ı turistik işletmelere açmayı hedefliyor. Bu da haliyle Boğaziçi’nde yüzyıllardır korunan yaşam kültürünün tamamen değişmesi anlamına geliyor. Örneğin, Anadolu Hisarı’nın sokakları bugünkü haliyle eski Boğaziçi köyünü andırıyor. Lüks yalılar ile mütevazi evler ve apartmanlar apartmanlar bitişik nizam yaşıyor. Ancak Saruhan, turistik işletmelerin Boğaz’da mantar gibi türemesi sonucunda Boğaz’daki hayat dokusunun değişeceğine inanıyor. “Bir dönüm veya dört dönüm arazi üzerine 400 metrekare içinde yalı vardır. Eski yasa gereği yalı dışında buraya başka bir bina yapma şansınız yoktu. Şimdi bu durum değişti. Ne yazık ki ne bir koruma politikamız ne de Boğaz’ı nasıl koruyacağımız hakkında bir bilgimiz yok.” şeklinde durumu özetliyor. Saruhan’a göre tarihi yapıları koruma meselesi bir kültür meselesi. Örneğin, Prag’daki sel hadisesinden sonra halk kendi binalarını bırakıp önce tarihi binaları koruma altına almaya çalıştı. Kültür turizminde adı öne çıkan iki ülkeden biri olan İtalya’da da şehirlerin hangi bölgelerinin turizme açılacağı ve doğal yaşamın korunacağı bölgeler kanunla belirlenmiş. İçinde insanların yaşadığı konutları, belirli bir sayıdan sonra ticari işletmeye çeviremiyorsunuz. Kanunlar buna müsaade etmiyor. Saruhan, Boğaziçi için bu tarz bir koruma politikasının daha uygun olacağı görüşünü taşıyor.

Ahşaptan başkasına iltifat etmiyor
21 yıldır ahşap yapılarla uğraşan Saruhanlar, onun kokusuna bile o kadar meftunlar ki Anadolu Hisarı’nda oturdukları ev, hatta işyerleri bile ahşap yapı. Zaten ahşap olmayan projelere iltifat edilmiyor.

15 yıldır mezbele halinde bekliyor
Yasincizade Abdülvahab yalısının kökeni 1700 yıllara dayanıyor. Rumeli Hisarı’nın karşısında bulunan Şeyhülislam Abdülvahab Efendi’nin yalısı 1930’lu yıllarda çıkan bir yangında kül olmuş. Torunu, geriye kalan parçalardan tekrar bir yalı yapmış ve hiçbir özelliği olmamasına rağmen buna II. dereceden tarihi eser belgesi almış. Daha sonra bir işadamı tarafından satılan ev, kanuni düzenlemelerdeki sıkıntılardan dolayı 15 yıldır mezbele bir halde bekliyor.

Boğaz’da yalıların yerini oteller alacak
Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu’nun yalıların aslına uygun yeniden inşası için koyduğu 1983 tarihli sınırlamanın perde arkası, Boğaz ile ilgili son İmar Yasası’nın bu tarihte çıkmasında yatıyor. Turgut Özal döneminde çıkarılan yasa ile Boğaziçi iki ön görünüme ayrıldı ve bütün yetki Boğaziçi İmar Müdürlüğü’ne verildi. Geri görünüm belediyelere, öngörünüm ise Büyükşehir Belediyesi’ne (Boğaziçi İmar Müdürlüğü) bağlanmıştı. Bu tarihten itibaren Boğaz çevresinde restore edilecek bütün yalılar ve köşkler için önce Boğaziçi İmar Müdürlüğü’ne başvuruluyordu. Restitüsyonu yapılacak yapılar için Koruma Kurulu onayı alınıp Boğaziçi İmar Müdürlüğü’ne ruhsat için başvurulurdu. Belgelerle varlığı tespit edilmiş yapı önceden planda gösterilmemiş olduğundan, plana işlenmesi için Ankara’ya Koordinasyon Kurulu’na yollanması gerekiyordu. Bu süreç uzun sürdüğü için Boğaziçi İmar Müdürlüğü bu aşamada restitüsyonlara inşaat izni düzenliyordu. Geçen yıl oluşturulan lejant ile artık, planda gözükmeyen yapıların yapılması önlenmekte ve Koruma Kurulu’u onayı almış yapıların önüne Koordinasyon Kurulu’nun bu kararı ile engel olunmakta. Boğaz kültürünü yansıtacak olan yapılar yerine, yeni yapıların önü açılmış oluyor.