Radikal, dünkü manşetinde İstanbul'un son büyük ormanı Şile'de 50 yıldan beri süren madenciliğin yarattığı tahribata dikkat çekerken, madencilerden de ses geldi: "Biz de mağduruz."
Maden sektörünün temsilcileri önceki gün, Beylikdüzü TÜYAP'taki 'Maden Türkiye ve Kalıp Avrasya 2008' bir araya geldi. Fuara yakalarında 'Madenciyiz mağduruz, şimdilik üzgünüz' yazılı kurdelelerle gelen madenciler, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun 18 Nisan 2008 tarihinde Radikal'de yayımlanan 'Çevreci madenciliğe evet, vahşi madenciliğe son' başlıklı demecine kırılmış. Çünkü sektörde akla karanın, geçmişle şimdinin birbirine karıştığını, Bakan'ın da yanlış bilgilendirildiğini düşünüyorlar.
Dikkat çektikleri konulardan biri de Radikal'in dünkü manşetinde yer alan türdeki görüntüler. Yani İstanbul'un akciğerleri diye tanımlanan Şile gibi ormanlarda madencilik için açılan ve onlarca yılda kapanmayan oyuklar.
Genç Maden İşletmecileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı ve Minten Madencilik'in Genel Müdürü Cemil Ökten tepkili: "Çevre Bakanı Eroğlu'na bilgiler sanırım yanlış aktarılıyor. 1950'lerden bu yana madenciler ağaç bedelini ve yıllar sonra dikilecek ağacın bedeli devlete öder. Sorumluluklar doğru tarif edilmeli. Madenci de faaliyetini bitirdikten sonra araziyi ağaç dikilecek hale getirip iade etmek zorundadır. Bedeller alındığı için ağaçlandırma çalışması Çevre Bakanlığı'na aittir. En büyük problem burada. 30-40 yıldır bakanlık görevini yerine getirmiyor. Bedelini aldığı arazi için yeterli hızda ve etkinlikte ağaçlandırma yapmayan orman idaresinin bizzat kendisidir."
Şile Orman İşletmesi yetkilileri de halihazırda madencilerden hektar başına alınan bedelin, 'fidan dikim' maliyetini karşıladığını doğruluyor: "Şile'de 1 hektarlık alana 270 fıstık çamı dikiliyor. Bunun maliyeti, hektar başına 5 bin YTL'den az. En son dikilen 100 hektar fıstık çamı için 30-40 bin YTL harcandı. Ancak bunun içinde personel, bina gibi genel giderler yok. Fidanları da orman işletmesi yetiştiriyor."
Ama kazılmış, elenmiş, eşelenmiş toprakları yeşillendirmek, fidanı toprağın içine saplayıp gitmekten ibaret bir süreç değil. Öncelikle toprağın rehabilite edilmesi, oyukların kapatılması, üzerinin verimli toprakla kaplanması gerek.
Şile'de 4 milyon 750 bin metreküp hacminde iki büyük maden krateri bu yıl doldurulacak. Bunun için 600 bin kamyon dolusu moloz gerektiğini hesaplayan İ.Ü. Orman Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Adil Çalışkan, "Moloz dökmek için ayrılan yerlerin üstünün nasıl örtüldüğü yeterince kontrol edilmiyor. Molozun üzerinin 3-4 metre örtülmesi gerek. Ancak firma çok sıkı kontrol edilmezse 30 santimetreyle örtebilir."
Tüm bunlar harfiyen yerine getirilse bile, maden çıkarılmış toprakların genel bir verimlilik sorunundan söz ediliyor. Bu durum İ.Ü. Orman Fakültesi'nin Kaz Dağları'ndaki madencilik çalışmalarıyla ilgili raporuna şöyle yansımıştı: "Gereken her tür tedbir alınmış olsa dahi, işlevi bitince kapanan maden ocaklarında toprağın restorasyonu uzun zamana yayılan pahalı bir süreçtir. Madencilik yapılmış toprakların su tutma kabiliyeti çok zayıf, asiditesi fazladır. Madenden kalan topraklar kaymaya, erozyona duyarlıdır, besin açısından fakirdir. Bu topraklarda mikoriza mantarları bulunmaz, bu da fideciklerin çimlenmesini engeller. Madenin tekrar doğaya dönmesi için çalı ve ağaççıklarla önce ön bitkilendirme yapılır, 20-30 yılda sonuç verir. Daha sonra asıl ağaçlandırmaya geçilir. Bu da 70-80 yıl alır."
Madenci ne istiyor?
Madencilikle ilgili fuarın açılışında konuşan Enerji Bakanı Hilmi Güler Türkiye'nin maden zengiliğine dikkat çekti. Güler, bu zenginliği kullanarak 'Türkiye'yi dünyanın en iyi 10 ekonomisi arasına sokacaklarını müjdeledi.Bakanın sözleri, Türkiye'nin madencilik alanında 'benzeri görülmemiş' bir hareketlilik içine gireceğini gösterdi.
Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı ve İTÜ Maden Fakültesi öğretim üyesi Ydr. Doç. Dr. Ekrem Yüce ise panelde madencilerin 'Çevreye karşı illa da madencilik yapılır' diye bir tutum içerisinde olmadığını vurguladı.
Yüce, "Hükümet ve idare yani Çevre Bakanlığı kendi bürokratlarını hiçe sayan bir tutum içerisinde. Bu durum madenciler tarafından hoş karşılanmıyor. Geçmişte Kemerburgaz gibi kötü madencilik örnekleri var. Ancak gelinen noktada artık madenciler de çevreyle uyum içerinde madencilik yapmayı istiyor. Ayrıca madenciler (madencilik için) nerelere izin verilecek, nerelere verilmeyecek. Bu konunun bakanlık tarafından net olarak belirtilmesini istiyor" dedi.