"Sektörün Kalifiye Mavi Yakalılara İhtiyacı Var"



2007 yılı, yüzlerce çeşit mal ve hizmet üretimi ile doğrudan bağlantısı, yoğun işgücü kullanımı ve sosyoekonomik refah düzeyine katkısı nedeniyle ekonomik yapı içerisinde ayrı bir yere ve öneme sahip olan inşaat sektörü için 2006’ya oranla daha küçük bir büyümenin gözlendiği bir yıl oldu. Kendisine bağlı 200’den fazla alt sektörü harekete geçirme özelliğiyle lokomotif sektör olan inşaat sektörünün 9 aylık büyüme ortalamasına bakıldığında karşılaşılan % 11. 5 rakamı, bir önceki senenin %19, 4’lük büyüme oranının gerisinde kaldı. Ancak bu rakam eldeki stokların tüketilmesi anlamına geldiği için 2007 yılının genel anlamda inşaat sektörü açısından bir denge yılı olarak değerlendirilmesi mümkün.

Sektörün ekonomik büyümeye katkı sağlamaya devam edeceğini öngörenlerden biri olarak; çelik konstrüksiyon ve betonarme sanayi yapılarının yanı sıra ticari merkez, konut, eğitim ve sağlık kurumlarının her boyutta inşaat işlerini gerçekleştiren Pergel İnşaat ve iç dekorasyon, tasarım ve uygulamaları konularında faaliyet gösteren Minimale Mimarlık’ın Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Evman, inşaat sektöründe 2007 yılını değerlendirdi.

2007 yılı, bir önceki yıla oranla büyüme anlamında düşüş gözlendiği yine de olumlu gelişmelerin izlendiği bir yıl oldu. Siz bu gelişmeler içinde neler yaptınız?

İnşaat sektörü son 10 yıl içinde çok büyüdü, bu yıl da, tüm sorunların yanında tüm sektör için son derece hareketli geçti diyebiliriz. İhracat miktarı geometrik olarak artıyor. Bunun dışında yabancı sermayenin Türkiye’ye girmek için çok hevesli olması ve bizim gibi şirketlerin de sayıları giderek artan yabancı ortaklıklarını sektördeki büyümenin diğer sebepleri olarak görüyorum.

2000’lerin başında, yapılma safhasına gelmiş bir çok yatırımın ülkenin yaşadığı bir takım ani dalgalanmalar, ekonomik istikrarsızlıklar yüzünden, bir gecede Orta Avrupa’da bazı ülkelere kaydığını biliyorum. Ancak son yıllarda yakalanan ekonomik istikrar inşaat sektörünü de doğrudan etkiledi. Özelleştirmelere baktığımızda 6 sene önce x dolara özelleştirilemeyen, teklif bile almayan yerler bugün 5 x dolara özelleştirilebiliyor. Bütün bunlar memleketin nominal değerinin arttığını gösteriyor. Özel sektörde faaliyet gösteren iki anonim şirketi yönetim kurulu başkanı olarak ümitli olduğumu söyleyebilirim.

Günün kaçınılmaz gereklerinden biri olan sürdürülebilirlik sizin projelerinizde ne kadar benimseniyor? Renovasyondan sanayi yapılarına kadar geniş bir skalada yaptıklarınız içinde sürdürülebilirlik yapı malzemelerine ne kadar yansıyor?

Ekoloji bugün dünyanın önemli dertlerinden biri. Son dönemde müşterilerimiz de bizi sürdürülebilirlik konusunda yönlendirmeye başladı. Ayrıca yabancı yatırımcılardan da bu konuda talepler arttıkça eskiye nazaran daha bilinçli işverenlerle karşı karşıyayız. Biz de buna uygun projeler geliştiriyoruz. Bunun dışında, sadece malzeme anlamında değil, işletme stratejilerinde de büyük bir dönüşüm yaşanıyor. Artık hümanist mekanlar ön planda. Çoğu zaman ihmal edilen ofisler elden geçiriliyor ya da çalışan kadro rahat mekanda çalışsın, açık ofisler, sosyal mekanlar olsun, spor salonu olsun, yüzme havuzu olsun gibi talepler geliyor.

Bu yıl içinde artan arsa fiyatları yüzünden, sıfırdan bir fabrika kurmak yerine varolan sanayi yapısını dönüştürerek yeniden kullanıma sokmak anlamında, sanayi inşaatlarında da artış gözlendi. Yatırımcı için ne kadar karlı bir dönüşümden sözediyoruz ?


Sanayi yatırımları son dönemde patlayan konut sektörünün gerisinde kalsa da bu alanda yapılan yatırımların çok arttığını söyleyebilirim. Organize sanayi bölgeleri artıyor, yıllardır bakir durduğunu bildiğimiz parsellerde inşaatlar yükseliyor. Burada cari açıktan ziyade cari açığın ihracata oranına bakmak lazım. Mesela şöyle sonuçlar var, bundan 8 sene önce cari açık ihracatın yüzde 10uymuş diyelim, şu an misal olarak cari açık 5 katına çıksa da ihracat 7 katına çıkmış. Yıllara göre ihracat tablosunu çok iyi yorumlamak lazım. Bir doların bir lira olur mu olmaz mı diye konuşulduğu, döviz kurlarının bu kadar düşük olduğu dönemlerde bu rakamlar yakalanmış. Ben de sanayi yatırımlarının başındayız diye düşünüyorum. Konutta doyuma noktasına yaklaştığı söyleniyor. Ama sanayi yapılarında daha o noktaya gelinmedi. Çok şey yapıldı hızlı gelişti ve daha çok şey yapılacak.

Türkiye Müteahhitler Birliği’nin saptamalarına göre inşaat sektörünün en önemli 3 sorunu, sürdürülebilir bir büyümenin sağlanamaması, kalitesiz yapı üretiminin yaygınlığı ve yurtdışı müteahhitlikteki rekabet gücünün tam olarak değerlendirilmemesi. Sizce inşaat sektörünün neye ihtiyacı var?

Tüm bu sorunların çözümünün yanında, sektörün iş ahlakı yüksek, sorumluluk almaya açık, kendini çok yönlü yetiştirmiş yönetici mimarlara, mühendislere ve kalifiye mavi yakalılara da ihtiyacı var. Çünkü sektördeki son dönemdeki patlama yüzünden kalifiye işgücü biraz geride kaldı. Bunu yetiştirecek meslek liselerine ihtiyaç var. Ayrıca üniversitelerde de yönetici mimar-mühendis yetiştirmeye yönelik bir takım vizyon değişikliklerine ihtiyaç var. Teknik bilgileri yüksek olsa da insan ilişkilerinden bihaber mezun olan mühendislerin yöneticilik vasıfları tatminkar olmuyor. Mavi yakalılar konusunda da iyi bir eğitim şart.






Türkiye’nin uluslararası anlamda ilk ve tek kongre sarayı olan Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı, Pergel İnşaat tarafından yürütülen üç etaplı bir renovasyon projesiyle bambaşka bir görünüm aldı...
Lütfi Kırdar’da 2007’nin 2. etap çalışmalarını sonlandırmak üzereyiz. Bu projede uygulanan yeni konsept, minimalist tarzın göze çarptığı bir anlayış. Bu anlayışla salonlar yeniden düzenlendi, sergilenecek eserleri ön plana çıkaracak bir mimari tarza kavuştu. Mekanlar, ileri teknoloji aydınlatma sistemleri ve senaryoları ile donatıldı, farklı kullanım amaçlarına uygun hale getirildi. LED teknolojisiyle çok ciddi bir enerji tasarrufu elde edildi. Renovasyon çalışması 2008 yılında bitecek.

Son olarak, 2008 yılından beklentileriniz neler?

Samimiyetle çok iyi olduğunu söyleyebilirim. Ülkedeki ekonomik istikrarın bozulmaması halinde Türkiye’nin son dönemde yakaladığı ivmenin daha da artacağına inanıyorum. İnşaat sektörü de bence Türkiye’nin global ölçekte en rekabetçi olunabilecek sektörlerinden bir tanesi. Tüm dünyada büyük işler yapan, uzmanlaşan Türk şirketleri var. Bunun dışında endüstriyel tasarımın sadece gelecek yılı değil, önümüzdeki 10 seneyi de şekillendireceğini düşünüyorum. Tasarım, üretim ve yönetim kalitesi anlamında da etkili olmaya devam edecek.