Sektör Temsilcilerinden Ortak Kriz Mesajı



Sektör temsilcileri, 28 Ocak 2009 Çarşamba günü 'SEDEFED Krizden Çıkışın Yollarını Tartışıyor Paneli'nde sektörlerin sorunlarını ve beklentilerini tartıştı. Tüm gün süren ve basına kapalı yapılan özel toplantının sonunda önemli mesajlar çıktı. Radikal önlemler alınmasından çekinilmemesi gerektiğine işaret eden sektör temsilcileri, asıl kaygının kar elde etmek değil istihdamın düşmesi olduğunun vurgulanmasını istediler. Piyasaların açılması için tüketimin özendirilmesinin önemine dikkat çeken temsilciler, reel sektöre bankacılık sektörünün sağlayacağı kredi olanaklarının genişletilmesi gerektiğini söylediler.

Sektör temsilcileri toplantıda, krizin başlangıcından bu yana hükümetin aldığı tedbirleri de değerlendirdi. Yaşanan nakit sıkışıklığı, talepteki düşüş ve işsizlik gibi somut etkilerin de ötesinde, krizin en yıkıcı yansımasının 'beklentilerdeki bozulma' olduğu konusunda hem fikir olan sektör temsilcileri, bu bozulmayı göz önünde bulunduracak bir paketin içermesi gereken özellikleri şöyle sıraladı.

- Paket zamanında ve hedef net olarak ortaya konularak uygulamaya sokulmalıdır;
- Paket büyük olmalıdır; çünkü daralmanın boyutu çok ciddidir.
- Pakette yer alan önlemler kısa, orta ve uzun vadeli olmalıdır; çünkü durgunluk tahminlerden daha uzun sürecektir.
- Sürdürülebilir olmalıdır; gelecekte kamu açıklarında ve kamu borçlarında taşınamayacak bir bozulmaya yol açmamalıdır.
- Esnek olmalıdır; çünkü yarının ne gibi ilave sorunlar getireceğini henüz tam olarak bilinmemektedir.

Toplantıya katılan temsilciler

Türk Sanayici Ve İşadamları Derneği- TÜSİAD Baş ekonomisti Ümit İzmen
Uluslararası Nakliyeciler Derneği- UND Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Dinçşahin
Türkiye Müteahhitler Birliği – TMB Genel Sekreteri Haluk Büyükbaş
Türkiye Fuar Yapımcıları Derneği- TFYD Yönetim Kurulu Üyesi Serdar Yalçın
Otomotiv Sanayii Derneği-OSD Genel Sekreteri Prof. Dr. Ercan Tezer
Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği-TKSD Yönetim Kurulu Başkanı Timur Erk
İnşaat Malzemeleri Sanayicileri Derneği-İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan
Promosyon Ürünleri İmlatçıları ve Satıcıları Derneği - PROMOTURK Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Sözen

SEDEFED Krizden Çıkışın Yollarını Tartışıyor Paneli Sonuç Bildirgesi

2001’den bu yana hızla büyüyen Türkiye ekonomisi 2006’da yavaşlama sürecine girdi. Zira o dönemde enflasyonist baskıyı ortadan kaldırarak istikrar ortamı yaratan politikalar ve yapısal reform ivmesi, istihdamı ve üretim artışını hedef alan yatırım ortamını iyileştirecek reformlarla sürdürülemedi. Yerel boyuttaki bu ilk göstergeler, 2008 yılında ABD ve Avrupa’da patlayan “küresel finans krizi” sonucunda sektörleri çarpan etkisi ile sarstı.

Yaşanan nakit sıkışıklığı, talepteki düşüş ve işsizlik gibi somut etkilerin de ötesinde, krizin en yıkıcı yansıması “beklentilerdeki bozulma” oldu. Hükümetin aldığı münferit önlemler beklentilerdeki bozulmayı ortadan kaldırmada etkisiz kaldı. Bu nedenle, alınması gereken önlemlere ilişkin ilkeler şöyle sıralanmalıdır;

· Paket zamanında uygulamaya sokulmalıdır; çünkü piyasa kan ağlıyor.
· Büyük olmalıdır; çünkü daralmanın boyutu çok ciddidir.
· Uzun süreli olmalıdır; çünkü durgunluk tahminlerden daha uzun sürecektir.
· Esnek olmalıdır; çünkü yarının ne gibi ilave sorunlar getireceğini henüz tam olarak bilemiyoruz.
· Sürdürülebilir olmalıdır; gelecekte kamu açıklarında ve kamu borçlarında taşınamayacak bir bozulmaya yol açmamalıdır.

Paket kısa vadede talebi uyarıcı, uzun vadede rekabet gücünü artırıcı enstrümanlar içermeli ve sektörlere şu avantajları sağlamalıdır:

Talebin Artırılması

Türkiye bugüne kadar yaşadığı krizlerden (1980, 1994 ve 2001) dış talebe ve ihracata yönelerek çıktı. Ancak günümüzde böyle bir şansımızın olmadığı ortadadır. Türkiye istikrar döneminde sağladığı “para ve maliye politikası manevra alanını” kullanarak faiz ve vergi hamleleriyle gelirin talebe dönüşmesini sağlamalıdır. Kamu harcamalarının artırılması da, bu konjonktüre talebi artıracak önemli politika seçeneklerinden birisidir. Böylece, tüketim eğilimi güçlenecek ve kur avantajının da etkisi ile talep, ithal ürünlere değil yurtiçi üretime yönelecektir.

2008’in son çeyreğinde ekonomide yaşanan yavaşlama dış ticareti de etkiledi, ithalat miktar ve fiyat bazında düşüş yaşarken, ihracattaki keskin daralmada yine fiyat düşüşleri de etkili oldu.
Yurtiçi talebin azalması nedeniyle ithalatın hızla düşmesi, dış ticaret açığının gerilemesine yol açtı. Bu durum, 2009 yılında cari açık rakamlarını pozitif etkileyecek Üretimdeki yavaşlama işsizlik oranının artmasına neden olmaktadır. Yurtiçi talepteki hızlı gerileme ve yurtdışı fiyatlardaki düşüş, enflasyonun hedefler dahilinde ya da altında gerçekleşeceğini göstermektedir. Maliye politikası ise, diğer bazı ülkelerle karşılaştırıldığında  oldukça güçlü bir noktadadır.
 
Bankacılık sektörü açısından bakıldığında takipteki kredilerdeki artış dikkatle izlenmelidir.
Son olarak büyüme hızının 2009’da %0,4 2010’da %2 civarında olacağına yönelik beklentiler krizin Türkiye’de krizin dip noktasının 2009 boyunca süreceğine ilişkin endişeleri artırmıştır.

İstihdamın ve Yatırımın Korunması

İstihdamın korunması elzemdir. Çünkü büyük maliyetlerle yetişmiş personelin kaybı kriz sonrası için de büyük riskler barındırmaktadır. Bu amaçla, istihdam üzerindeki vergiler düşürülmeli ya da ötelenmelidir.
Yatırım teşviklerinin tekrar yürürlüğe konması; Ar-Ge, çevre ve verimlilik yatırımları desteklenmelidir.
Devlet teşvikleri, ABD ve AB gibi rekabet hukuku konusunda öncü ülke ve bölgelerin “şirket bütçelerine doğrudan katkı yapmaya varan” destekleri göz önüne alınarak yeniden gözden geçirilmelidir. 
Devlet ihalelerinde yerli ürünlere öncelik verilmesini teşvik eden Başbakanlık Genelgesi benzeri olumlu adımlar atılmalıdır.
Kamu altyapı yatırımlarına ağırlık verilmeli, bu çerçevede gerek taahhüt gerekse malzeme alımındaki ödemeler zamanında ve düzenli olarak gerçekleştirilmelidir.

Nakit sorununun çözümü

Türk reel sektörünün kronik sorunu olan “işletme sermayesi yetersizliği”ne karşı önlemler alınmalıdır.
Hizmet sektörü, KOBİ sınıfına dahil edilerek, KOSGEB ve EXİMBANK olanaklarından yararlandırılmalıdır. Bankacılık ile ilgili yeni düzenlemeler yapılarak firmaların kısa vadeli finansman ihtiyacı karşılanmalıdır.

Firma boyutunda önlemler

Her sektör kendi tedarik zincirlerinde yer alan diğer sektörleri yakından tanımalı, işbirliğini geliştirmelidir.
Tanıtım, bütçede ilk feda edilen kalem olmaktan çıkarılmalı aksine firmalar tanıtıma ağırlık vermelidir.
Rekabet öncesi işbirlikleri geliştirilmeli, şirket evlilikleri teşvik edilmelidir.
Her sektör hangi ülkelerde hangi teşviklerin verildiğini, hangi ihalelerin açıldığını titizlikle takip etmeli ve sektörlerin yatırım stratejileri buna göre şekillenmelidir.
Beklentiler iyi yönetilmelidir. Zira gelecek endişesi taşıyan bireyin /kurumun sağlıklı kararlar alması beklenemez. Bir kez düşüş çemberine girildiğinde kaybetmek neredeyse kesindir.
(istihdam azalışı, tüketimi dolayısıyla da üretimi düşürmede etkili rol oynamaktadır. Bu durumda istihdamı azaltmak değil aksine artırıcı önlemler alınmalıdır.) Esasen krizin psikolojik yansısı olan “Beklenti Etkisi”nden, krizi yok sayarak değil, krizle büyük bir motivasyon ve kararlılıkla savaşarak kurtulabiliriz.

Reel Sektörün ortak mesajları

· Devletin kendine güveni olmalı: güven ve istikrarın sağlanması lazım
· Toplumdaki tansiyonu düşürmek kaçınılmazdır.
· Piyasaların açılması için tüketim özendirilmelidir.
· Tüketim trendinin düşmemesi için memurun, işçinin ve emeklinin maaşı düşürülmemelidir.
· Reel sektöre bankacılık sektörünün sağlayacağı kredi olanakları genişletilmelidir.
· Küreselleşme iyi analiz edilmelidir.
· Kamu ihalelerindeki %15 yerli malı teşvikine işlerlik kazandırılmalıdır.
· Kamu alt yapı yatırımlarını devam ettirmelidir.
· Radikal önlemlerden çekinilmemelidir.
· Asıl kaygının kar elde etmek değil istihdamın düşmesi olduğu vurgulanmalıdır.
· Krizi fırsat bilerek herkes bilinçli bir şekilde eksiklerini tamamlamalıdır.
· Sektörlere getireceği ilave yüklere karşın, Türk Ticaret Kanunu bir an önce yasalaşmalı ve yürürlüğe girmelidir.

Sektör Bazında tespitler ve çözüm önerileri

Karayolu Taşımacılığı

Milli gelirden % 14 pay alan, toplam istihdamın %10’unu sağlayan karayolu taşımacılığı  sektörü, ihraç mallarımızın %53’ünü modern araçları ile taşımaktadır. Sektörün gücü, ihracatçılarımıza, teslimat süresini kısaltarak rekabet avantajı sağlamaktadır. Kriz bu rekabet avantajını tehdit etmektedir.

Taşımacılık sektöründe kriz emareleri 2008 yılı başında petrol krizi ile başladı. 100 dolar mertebesini aşan petrolün varil fiyatı sektörün maliyetleri taşınmaz boyuta getirdi. Taşıma Kotaları sorunu, düşük döviz kuru, sınır geçiş maliyetlerinin artması ve vize kısıtlaması gibi sorunlar krizin sektörel boyutunu büyüttü; navlun fiyatlarının düşmesi ve ticaretin azalması ile taşımacılık kriz sarmalına girdi.

Taşımacılık sektörünün krizden çıkış yolu rekabet öncesi işbirliklerini geliştirip, şirket evliliklerine yönelmektir. Kamu otoriteleri sektör ayrımı yapmadan, KOSGEB ve EXİMBANK olanaklarını sektöre kullandırmalıdır.

Müteahhitlik Sektörü

İnşaat taahhüt sektörünün büyüme performansını 2002 yılına kadar kamunun sabit sermaye yatırımları belirlemiştir. 2002-2006 arasındaki büyümenin lokomotifi konut inşaatları olmuştur. 2002 yılında yatırımların ağırlığının konut lehine bozulması sonucu, büyüme patlaması yaşayan sektör, 2006 yılının ortalarından itibaren konut sektöründe arz talep dengesinin bozulmasıyla yavaşlamaya başlamıştır. 2008 yılında tüm ülkeleri etkileyen global krizin getirdiği sıkıntılar nedeniyle sektörde yaşanmakta olan durgunluk daha belirgin bir şekilde su yüzüne çıkmıştır.

Krizden en az zararla çıkabilmek için, diğer gelişmiş ülkelerde benimsenen politikalara benzer şekilde, kamu yatırımları arttırılmalı, özel sektör yatırımları teşvik edilmeli ve yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinin önündeki engeller süratle kaldırılmalıdır. Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde elde edilmiş olan deneyim ve potansiyel iyi yönetildiğinde en az 100 bin kişilik ek istihdam olanağı yaratılabilecektir.

Hızlı istihdam yaratma kabiliyeti, net döviz girdisi sağlayabilmesi, demir-çelik, seramik, kimya vb. temel sektörler ile olan güçlü bağları, müteahhitliğe kriz ortamında panzehir olma özelliği kazandırmaktadır.

Fuarcılık Sektörü

Firmalara en rasyonel tanıtım imkanını sunan fuarcılıkta, güçlü ve köklü firmalar krizden henüz olumsuz etkilenmedi, ancak sabun köpüğü tabir edilen firmalar birer birer kapanmaya başladı. Fuarcılık sektörünün düşük cirosu ve istihdamına rağmen, yarattığı yüksek katma değer ve geniş kitleleri etkileme gücü, tüm sektörlerin nabzını tutabilmesini sağlamaktadır. 
Krizin en yoğun yaşandığı 2008’in son çeyreğinde Avrupa ülkelerinden gelen katılımcılarda radikal bir artış olduğu gözlendi. Bunun sebebinin, kendi pazarından umudu kalmayan Avrupalı firmaların Türkiye, Kuzey Afrika ve Ortadoğu pazarına artan ilgilerinden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Promosyon Ürünleri Sektörü

Promosyon ürünleri sektörü %50’den fazla cirosunu gerçekleştirdiği yılın son çeyreğinde krize yakalandı.
Krizden çıkış yolu: sektör içi dayanışmayı ve bilgi paylaşımını arttırılmasını elzem kılıyor.  Sektör yöneticilerinin fiyata dayalı rekabetin yanlışlarını görmeleri ve buna göre yapılanmaları kurmaları gerekiyor.
Özellikle kurumsal müşterilerin ödeme vadelerini uzatma girişimlerine karşı sektör olarak sağlam bir duruş sergileyebilmelidir.
Kaliteli Alacaklar olarak adlandırılan kurumsal müşteri alacaklarının ‘bildirimsiz temlik’ gibi çok basit enstrümanlarla nakde dönüştürülebilmesi yolu açılmalıdır.
Promosyon ürünleri ihracatına her zamankinden fazla önem verilmeli, mevcut ekonomik krizin Türk promosyon üreticilerine getirdiği arz esnekliği, üretim süresi kısalığı, iletişim kolaylığı, Avrupa pazarı için Gümrük Birliği avantajları gibi fırsatlar mutlak surette değerlendirilmelidir.

Otomotiv Sanayii

Türkiye’nin  temel sektörlerinden biri olan otomotiv, 1994 yılından bu yana yaşadığı krizler sonrasında üretimini büyük oranda AB’ye yaptığı ihracata endeksledi. Bu nedenle sektörün yaşadığı kriz, diğer sektörlerden farklı olarak AB’deki talep daralmasına dayanmaktadır. Siyasi otoritenin başta krizi kabul etmemesi ve önlem paketini açıklamada gecikmesi, krizin derinleşmesini ve maliyetini yönetilemeyecek boyutlara getirdi.

Sektörün ihraç pazarının kısa vadede canlanmasının mümkün olmaması ve alternatif pazarların da olmayışı, üretimi durma noktasına getirmiştir. Sektörün satış kredisi ihtiyacının karşılanması bu nedenle gereklidir. Piyasadaki güven ortamı ivedilikle yeniden tesis edilmelidir.

Nitelikli işgücü istihdam eden ve bunun için yılda ortalama 45 saatlik eğitim ile rekabetçi güce getirdiği işgücünü kaybetmemek için azami özen gösterse de maliyetlere katlanmak giderek zorlaşmaktadır. Pazarın hareketlenmesin sağlayacak önlemler yanında kredi piyasasının yeniden kurulması, şirketlerin likit ihtiyacını giderecek önlemler ile krizinden çıkışta işletmelerin ve istihdamın korunması temel konulardır.

Kimya Sektörü

Bir çok sektörün ana girdisini oluşturan Türkiye’nin ana sektörlerinden olan kimya sanayii,  Avrupa Birliği ve ABD’deki kimya sanayi gelişimlerine paralel olarak 2008’de olduğu gibi 2009’da da küçülme beklemektedir. Özellikle inşaat ve otomotive yapığı tedarikte keskin talep azalması yaşanırken, tüketim kimyasallarında durum bir nebze daha umut vericidir. Kimyanın ana girdi olduğu düşünüldüğünde reel sektörün her alt sektöründe yaşanan üretim düşüklüğü Kimya sektörünü doğrudan etkilemektedir.

Öte yandan, Türk kimya sanayisinin %40 civarında girdisi olan ham petrolün fiyatında yaşanan düşüş, maliyetleri azaltmakta ve sektöre bir miktar nefes aldırmaktadır. Sektörün gittikçe artan ara girdi ithalatını önlemek üzere ARGE ve İnovasyona önem vermesi gerekliliği özellikle vurgulanmaktadır.

İnşaat sektörü

Türkiye, inşaat malzemelerinin üretim üssü konumundadır. 2005-2006 aralığında %45’ler seviyesinde büyüyen sektör 2008 yılının ilk 9 ayında ise %-1 oranında küçüldü. İstihdam yaratma kabiliyeti çok yüksek olan sektörün milli gelire olan katkısı da %20 seviyesindedir. İhracatı ithalatından çok daha yüksek olan sektörün cari açığın kapanmasına olan katkısı yadsınamaz.  Krizden çıkışta Türk Müteahhitlik sektörü ile işbirliği yapmak isteyen sektör temsilcilerinin beklentisi özellikle yurtdışı projelerinde mal temininde Türk ürünlerinin tercih edilmesi yönündedir.

Binaların; asansör, yürüyen merdiven gibi mekanik tesisatının, kamu sağlığı bakımından da önemli ve teknik mevzuat gereği zorunlu olan bakım hizmetlerinin yapımının teşviki, istihdam yaratma açısından yararlı olacaktır. Kriz bahane edilerek, emniyet gerekleri için yapılan harcamaların kısılması, hem can emniyetini tehdit edecek, hem de ekonomik durgunluğu körükleyecektir.

Krizi avantaja dönüştürmeyi hedefleyen sektör, bu amaçla binalarda enerji verimliliği konusunda koordinasyonlu, hedef belirleyerek çalışılması için bir hareket başlatacaktır. Zira enerji arzında büyük ölçüde dışa bağımlı olan ülkelerde özellikle binalarda sağlanacak verimlilik artışı, azımsanmayacak derecede maliyetleri düşürecektir. Diğer taraftan “Enerji yoğun üretim” yapan tüm sektörlerde enerji verimliliği sağlanmadığı takdirde krizden kaçınmak mümkün olamayacaktır. Mevcut yapı stokunun eritilmesi için dönemsel teşvik tedbirleri düşünülmeli ve yine sorunlu olan mevcut yapı kalitesinin arttırılması için yapıların tadilatı konusu öncelikle ele alınmalıdır.