Şehir Plancıları Odası (ŞPO) resmi internet sitesinde dün yayınladığı açıklama ile 14 Haziran 2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği’nin iptali için 13 Ağustos 2014 tarihinde dava açtığını duyurdu.
ŞPO’nun yönetmelik ile ilgili hazırladığı ayrıntılı değerlendirme raporunun da bulunduğu açıklamada “Yönetmelik, planlamanın bilimsel esaslarına, teknik gerekliliklerine, hukuki ilkelerine, kamu yarına, planlama ve koruma mevzuatına, dayanak aldığı kanuna ve kanun hükmünde kararnameye ve Anayasaya açıkça aykırıdır.” denilerek yönetmeliğin iptali için dava açıldığı belirtildi.
Ülkemiz planlama sürecini belirleyecek yönetmelik
ŞPO açıklamasında ülkemiz planlama sürecini belirleyecek bu yönetmeliğin “planlama”yı araç haline getirdiğini, bütüncül planlamanın yerini projelerin almasının önünün açıldığını ve yerel idarelerin yetkilerinin gasp edilerek merkezi idarenin plan onaylarındaki "istisna" yetkisinin "genel" yetkiye dönüştüğünü ifade etti.
Planlamanın kamu yararı ilkesini göz ardı ederek planlama sürecini idari bir işleme dönüştürdüğü belirtilen bu yönetmelikle, rant baskısı altında direnen doğal ve kültürel değerlerin de bir kez daha tehlikeye girdiğini vurgulayan ŞPO, yönetmelikteki belirsizlik ve muğlaklıklara da dikkat çekerek kimi konuların uygulamacıların inisiyatifine bırakıldığını belirtti.
Şehir Plancılar Odası'nın Açıklaması
"Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, planlama esasları, kamu yararı ve eşitlik ilkeleri doğrultusunda Odamız tarafından mahkemeye taşınmıştır.
Ülkemiz planlama sürecini belirleyecek olan Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, 14.06.2014 tarih ve 29030 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik’te 3194 sayılı İmar Kanunu ile 644 sayılı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname dayanak alınmıştır.
Son 20 yılda küreselleşme adı altında ortaya konulan yeni liberal politikaların ülkemize yansımasıyla oluşan ekonomik darboğazı, kamusal kaynakları ve doğal varlıkları piyasalaştırarak aşmaya çalışan AKP Hükümetleri, imar mevzuatı ile oluşan sınırlandırmaları ekonomik gelişimin önünde engel görmüş, bu alanda piyasa talepleri doğrultusunda bir takım değişiklik ve düzenlemeleri birbiri ardına gerçekleştirmiştir.
Bu sürecin son adımı olarak yürürlüğe giren Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, inşaat sektörü ve arazi rantı üzerinde temellendirilen ekonomi politikalarının uygulanmasında ve rantın dağıtımında “planlama”yı araç haline getiren bir çerçeveye sahiptir. Bütüncül planlama yerine projeci, yerel idarelerin planlama ve onama yetkilerini gasp ederek, gereğinde parsel bazında yapı ruhsatı düzenleme detayına kadar inen, merkezi idarenin plan onaylarındaki “istisna” yetkisini “genel” yetkiye dönüştüren bir hal almıştır. Yönetmelik, dayanağı olan 3194 sayılı İmar Kanunu’nun ruhuna aykırı olarak Kanunla yetkilendirilmiş ilgili idarelerin yetkilerine el atmakta, yerel idarelerin kararları üzerinde merkezi bir vesayet oluşturmaktadır.
Yapılan düzenlemeler ile “planlama mevzuatı” bilimsel alt yapıdan uzak bir şekilde, kontrollü, denetimli ve ruhsatlı yapılaşmayı dışlamasının yanı sıra, rant baskısı altında direnen doğal ve kültürel değerleri de gözden çıkarmaktadır. “Kentsel Tasarım” kisvesi altında imar planlarından önce onaylanan “projelerin” imar planlarına işlenmesi zorunluluğunun getirilmesiyle “proje”nin imar planı yerine geçirilmesine olanak sağlamış, bütüncül planlama ilkesinin içi boşaltılmıştır.
Yönetmelik, piyasa taleplerinin her koşulda karşılanması için muğlak, belirsiz ve esnek bir yapıya bürünmüş, planlamanın kamu yararı ilkesini göz ardı ederek planlama sürecini idari bir işleme dönüştürmüştür. Mekânsal planların aynı zamanda bir hukuk belgesi niteliği taşıması nedeniyle, planlamanın kamu yararı, eşitlik ilkesi temelinde uygulama birliğinin sağlanabilmesi için yönetmelikte yer alan ifadelerin, tanımlamaların kesinlik ve açıklık içermesi gerekirken bu ilke de es geçilmiş, uygulamacıların inisiyatifine bırakılmıştır.
Tüm planların adı geçen yönetmelik doğrultusunda 1 yıl içinde revize edilmesinin yasal zorunluluk olarak düzenlenmesi, uzun süreli araştırma, analiz ve etütlere dayalı mer’i planların hiçbir bilimsel temele dayanmadan piyasalaşma süreçlerinden dolayı sadece revize edileceği anlamını taşımaktadır. Diğer taraftan milli parklarımız, ormanlarımız, tarım alanlarımız, akarsularımız gibi geleceğimizin garantisi doğal varlıklarımızı, kent kültürümüzü, belleğimizi oluşturan sivil mimari örneği olan tescilli yada tescilsiz yapıların oluşturduğu kültürel ve tarihi değerlerimizi yok eden “büyük proje” gibi ölçüsü, ölçeği belli olmayan bir tanımlama ile üst plan kararlarının dahi kolayca değiştirileceği ifade edilmekte ve planların iptal edilmesi durumunda yeniden hazırlanacak plan için yeni analiz ve sentez çalışmalarına gerek olmadığı belirtilerek, açıkça hukuk kararları hiçe sayılmaktadır.
Yönetmelik yine piyasanın talepleriyle Akp Hükümetlerinin çıkarmış olduğu diğer yasama faaliyetleri doğrultusunda önümüzdeki dönemde yapılaşma riski ile karşı karşıya olan; büyük çoğunluğu tarım alanı, mera, bozkır alanları, kısmen orman alanları, akarsu ve gölleri de içine alan; içinde neredeyse hiç kentsel nitelikli alan olmayan; idari olarak köyden mahalleye dönüşen alanlara ilişkin hiçbir koruyucu düzenleme getirmeyerek, talana yasal boşluk oluşturmaktadır.
Yönetmelik, yaşanabilir çevre oluşturmanın temel gerekliliği olan kişi başına/yaşayan-yaşayacak nüfusun ihtiyacı olan teknik, sosyal ve kültürel donatı-altyapı, açık ve yeşil alan standartlarını arttırmak yerine azaltılması yoluna gitmiş, bu kullanımlarının piyasa mekanizmasına terk edilmesine olanak sağlayan düzenlemeler yapılmıştır.
Yönetmelik ile ülkemizde mekânsal planlama sisteminin en önemli eksiklikleri arasında olan, onaylanan planların onay öncesi gerekli teknik ve mesleki denetimine yönelik somut ve kalıcı herhangi bir adım da atılmamıştır.
Sonuç olarak Odamız tarafından Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği,
Planlamayı içeriksizleştirerek idari işleme dönüştürmek,
Piyasa mekanizması içinde rant temelli olarak şekillenen “büyük proje”lere her durumda uygulama imkânı yaratmak,
Kamusal alanların (sosyal teknik altyapı- kültürel, eğitim, sağlık ve diğer) talep odaklı düzenlenmesi ile piyasa mekanizması önündeki son engelleri de kaldırarak, kamu yararı ve eşitlik ilkelerini göz ardı etmek,
Toplumsal yaşamın yeniden tasarlanmasının mekânsal yansımasını tamamlamak için AKP eliyle sermaye için geliştirilen yeni bir girişim olarak değerlendirilmektedir.
Bu haliyle Yönetmelik, planlamanın bilimsel esaslarına, teknik gerekliliklerine, hukuki ilkelerine, kamu yarına, planlama ve koruma mevzuatına, dayanak aldığı kanuna ve kanun hükmünde kararnameye ve Anayasaya açıkça aykırıdır. Konuya ilişkin ayrıntılı değerlendirme raporumuz ekte yer almakta olup tespit edilen bu sorunlar nedeniyle TMMOB Şehir Plancıları Odası olarak kamusal sorumluluğumuz gereği söz konusu Yönetmeliğin iptali için 13.08.2014 tarihinde dava açılmıştır.
TMMOB Şehir Plancıları Odası olarak yurttaşlarımıza, mesleğimize, kentlerimize karşı duyduğumuz sorumlulukla konunun takipçisi olduğumuzu basına ve kamuoyuna saygı ile bildiririz."