Seçim Rüşveti= 2/b Talanı



TBMM’de 152009 tarihinde çıkarılan “Ek maddeler ile güçlendirilmiş” 2/B talanının hızlandırılmasına ilişkin hazırlık yasa’sının, olası tehlikeleri konusunda, 16 Ocak 2009 tarihinde, sizleri uyaran kısa bir ileti yazmış ve yasa kesinleştiğinde neler yapabileceğimizi yeniden değerlendireceğimizi belirtmiştim. Beklemedeydik. Çünkü ne olur olmaz Çankaya’daki AKP’li yasayı onaylamayabilir hatta eksik ve yeterli bulmayarak hükümete geri gönderebilirdi.

Ancak ne ki bildiğimiz gibi 5831 Sayılı bu Kanun 26 Ocak 2009 tarihinde onaylanıp, 27 Ocak 2009 tarih ve 27123 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. O günler ve sonrası seyahatlerde bulunmam, ayrıca çok sevdiğim ve çok yakın mücadele arkadaşım Prof. Dr. Uçkun GERAY hocamın vefatı nedeni ile yazabilmek için zaman üretemedim. Şimdi size, ayrıntıya girmeden, olabildiğince kısa bir bilgilendirme notu göndermeye çalışacağım.

Çeşitli kaynaklardan okuduğunuzu biliyorum ama isterseniz bu yasaya birlikte yeniden bir gözatalım ama öncelikle bu yasa’nın adı ne ona bir bakalım. TAPU KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN. Ne komik değil mi? Kanunun adına bak, içeriğine ve uygulandığında yaratacağı sonuçlara bak. Siz, 1934 tarihli Tapu Kanunu ile 1987 tarihli Kadastro Kanunu’nda değişiklik yapıyorsunuz ama araya Anayasa değişikliği yaparak gerçekleştiremediğiniz 2/B talanını sıkıştırıyor, bu da yetmiyormuş gibi yasa parlamentoda görüşülür iken, verilen Korsan Önergeler ile, Kamuoyunu ve oturumları takip eden cılız muhalefeti atlatarak orman talanına yeni ve yasal bir boyut kazandırıyorsunuz.

Olacak iş değil bu diyorsanız, yanılıyorsunuz. Çünkü siyasi iktidarların ilk oyunu değil yaşadığımız. Önceki yıllarda çevresel değerlerimiz, Ormanlarımız ve Ormancılığımızla ilgili olarak yapılan birçok yıkım düzenlemeleri, yapılan hukuksal savaş sonucu önlenebildiği için politikacılar strateji geliştirdiler. Ülkemizde gelişen çevre duyarlılığı, bu bağlamda hızla yaygınlaşan örgütlenmeler ve sizin gibi mücadeleyi bırakmayan aydın bireylerden çekindikleri için kaçak güreşmeye başladılar. Sözgelimi 2/B alanlarının işgalcilere satışını düzenleme amacı ile çıkarılan yasalar Anayasa mahkememizce tam 4 kez iptal edilmiştir. İptal edilen bu yasalar içerik olarak aynı olmasına karşın, yukarıda değindiğim gibi, başka yasal değişikliklerin aralarına sıkıştırıverilen korsan düzenlemeler idi. İptal edilen bu düzenlemelerin incelenmesi bu yazının içeriğine sığmaz. Keşke zaman bulabilsem, bu süreci ve yapılan hainlikleri size görüntüleri ile anlatabilsem. Kaldı ki, sevgili Kumsal Yenilmez’in de böyle bir yaklaşımı vardı. Umarım bir gün… Ancak aynı format ve ruhsuzluğu yineleyen yeni yasanın, geçersizliğini birlikte inceleyelim.

Bu yasanın içerdiği hükümler;

A- Anayasamız’ın 44. Maddesi’ndeki Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ve topraksız olan veya yeterli toprağı bulunmayan, çiftçilikle uğraşan köylüye toprak sağlamak amacı ile gerekli tedbirleri alır…..Topraksız olan veya yeter toprağı bulunmayan çiftçiye toprak sağlanması, üretimin düşürülmesi, ORMANLARIN KÜÇÜLMESİ ve diğer toprak ve yer altı servetlerinin azalması SONUCUNU DOĞURAMAZ ilkesine kesinlikle aykırıdır.

B- Sözü edilen bu yeni yasa; orman alanlarımızı, tarım alanlarımızı, meralarımızı, yaban hayatı dahil her tür biyolojik çeşitliliğimizi yok edeceği için Anayasamızın 56. Maddesi’nde ruhunu bulan “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir hükmüne de aykırıdır.

C- 5831 Sayılı bu yeni yasa; önceki yasaların sebep olduğu gibi, orman alanlarımızın yıkımını tetikleyeceği için, Anayasamız’ın 169. Maddesi’nin 1. Fıkrası’ndaki Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır hükmüne tamamen aykırıdır.

D- Daha önce söylediğimiz gibi, 2/B alanlarının değerlendirilmesine ilişkin çıkarılan yasaların Anayasa Mahkemesi’nce çeşitli tarihlerde iptal edilmiştir. Bu engeli aşmak isteyen AKP Hükümeti 2003 yılında 2 kez Anayasa değişikliği gerçekleştirmiş ama, bu Anayasa değişiklikleri, zamanın Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet SEZER tarafından iki kez veto edilmiştir. Ne ki, bu çok önemli uğraşını başaramayan iktidar ülkemiz için hayati önem taşıyan yerel seçimlerden 2 ay gibi kısa bir süre öncesi, arkadan dolanarak şark kurnazlığı yaparak çıkardığı bir OLDU BİTTİ DÜZENLEME ile seçmenineSEÇİM RÜŞVETİverme becerisini göstermiştir. Yasa bu haliyle de Anayasamızın 169. Maddesi’nin 3. Fıkrası’ndaki Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyete ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz hükmüne taban tabana zıtlık içermektedir ve yasa ile kısa sürede, yani seçime kadar, bu nedenle de mücadele edilmeye başlanılmalıdır. Özellikle de muhalefet partileri 2/B alanlarının yoğun olduğu İstanbul, Antalya, Muğla, İzmir, Balıkesir, Ankara, Adapazarı, Giresun, Trabzon, Mersin gibi il ve bu illerin ilçelerinde iktidarın bu, OY’A DÖNÜK OYUNUNU, bozmalıdır.

E- Bu yeni korsan yasa ile, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 7. ve 9. maddelerine ekler yapılarak, 70 yıldan bu yana ormanların sınırlandırılması (yani bir yerin orman alanı, tarım alanı, mera alanı veya hal-i arazi olarak vasıflarının tayin ve tespit işlemi) Orman ve ziraat mühendislerinden oluşan, Orman Kadastro Komisyonlarından alınarak, hiçbir eko sistem eğitimi görmemiş Kadastro elemanlarına devredilmiştir. Böylece ormanların sınırlandırılması ve hataların düzeltilmesine ilişkin var olan Anayasal, yasal düzenlemeler ile Yüce Yargıtayın yüzlerce İçtihad Kararı hiçe sayılmıştır.

F- Bu yeni Yasa’nın en tehlikeli yönü orman rejimi dışına çıkarılan alanların “işgalcileri adına tespit” edilmeleridir. Oysa 6831 Sayılı Orman Kanununa göre Orman niteliğini kaybettiği için (nitelik nasıl kaybettiriliyor ise) orman rejimi dışına çıkarılan alanlar hazine adına tesil edilmektedir. Anayasamızın Orman Köyülüsünün Korunması, başlıklı 170. Maddesi ise orman rejimi dışına çıkarılan bu alanların (yani 2/A ve 2/B alanlarının, ne acı halkımız sadece 2/B’yi ezberlemiş) ORMAN İÇİ KÖYLER HALKINA TAHSİSİ’ni ( ÖZGÜLENMESİ’ni) emirliyor. Dolayısı ile yasa bu haliyle Orman Kanunu ve Anayasamızın 170. Maddesi’ne de aykırıdır.

Peki çevreciler olarak ne yapmalıyız?

Bana göre, Anayasa’ya inat düzenlendiği için bu yasa, eğer önüne götürülürse, yüce mahkeme tarafından yeniden iptal edilebilir. Çünkü bundan önce bu yeni yasa’ya tıpatıp benzeyen bir yasa yüce mahkeme tarafından iptal edilmiştir. İsterseniz, kıyaslamanızı kolaylaştırmak için iptal edilen eski yasayı ve bugünkü yasayı alt alta yazalım.

1- 1987 Tarih ve 3402 Sayılı Kadastro Kanunu

Madde 45: Orman dışına çıkarılmış ve çıkarılacak yerlerde; değişik 6831 Sayılı Orman Kanununun 2. Maddesi’nin (B) bendinde belirtilen şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim sahaları ile tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık(Antep fıstığı) gibi tarım arazileri, 31.12.1981 tarihinden önceki vergi kaydı veya geçerli bir belgeye dayanmak şartıyla 14. Maddeye göre zilyetleri adına tespit edilir. Zilyetlik müddeti 31.12.1981 tahinden geriye doğru hesaplanır.

6831 Sayılı Orman Kanunu veya ek ve değişikliklerine göre orman kadastrosu yapılarak evvelce hazine adına tespit veya tescil edilmiş yerlerde de yukarıdaki hüküm aynen uygulanır.

2- 27.01.2009 tarih ve 5831 Sayılı Kanun

Ek Madde 4: 6831Sayılı Orman Kanununun 20.06.1973 Tarihli ve 1744 Sayılı Kanunla değişik 2. Maddesi ile 23.09.1983 tarihli ve 2896 Sayılı, 05.06.1986 Tarihli ve 3302 Sayılı Kanunlarla değişik 2. Maddesini (B) bendine göre Orman Kadastro Komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek sureti ile, bu kanunun 11. Maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir.

Evet, yukarıda açıkça yazılan maddeleri kısaca özetlersek; ilk sıradaki 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 45. Maddesi; 2/B alanlarının, işgalcileri adına tespit ve tescilini öngörmektedir. Bu Anayasamızın 169 ve 170. Maddesine aykırı bulunduğu için yüce mahkeme tarafından 01.06.1988 Tarih, 1987/31 Esas ve 1988/13 Karar Sayılı Karar ile iptal edilmiş ve karar Resmi Gazete’nin 20.08.1988 Tarih ve 19905 Sayılı nüshasında yayımlanmıştır.

İkinci sırada belirtilen 5831 Sayılı Kanunun Ek 4 Maddesi ise; 2/B sahalarının acilen kadastrosu yapılarak tespitinin işgalcileri adına ancak tescilinin Hazine adına yapılmasını içermektedir ki, bu trajikomik bir olaydır. Çünkü orman sınırları dışına çıkarma işlemlerinin başladığı 1973 yılından bu yana bu yerler (yani 2/B olarak adlandırılan yerler) uygulamanın yapıldığı orman, devlete ait ise Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılır ve tapuda Hazine adına tespit ve tescili yapılmaktadır.

Hal böyle iken; yani yıllardır Hazine adına tespit ve tescil edilen orman rejimi dışına çıkarılan alanların muhdesatları ile birlikte işgalcileri adına tespit yapılması Anayasaya karşı yapılmış çok büyük hile ve suçtur. Bunun için öncelikle, yeniden söylüyorum;

a- Seçimlere yönelik popülist böyle bir aldatmacayı bozmak durumundayız. Öncelikle hepimizin en yakın sürede, Anayasaya dava açılması için, muhalefet milletvekillerine baskı yapmak gibi bir görevi üstlenmesi gerekir.
b- Önümüzdeki Mayıs-Haziran aylarında başlayacak yeni Orman Kadastrosu ve özellikle önceki yıllarda Hazine adına tescil edilmiş 2/B sahalarının işgalcileri adına yapılacak kadastro çalışmalarının köylümüz yerine, arazi rantiyecileri adına yapılıp yapılmadığını denetlemeliyiz.

Sözgelimi çalışmalar sırasında kadastro ekiplerinin bileşeninde ormancı ve ziraatçi eleman yoksa buna müdahale edebilmeli. Eğer Anayasaya iptal için dava açılmış ise, yapılan çalışmaların Anayasamıza aykırı olması ve yapılacak uygulamalar nedeniyle geriye dönüşü olmayacak zararların yaşanabileceği gerekçesiyle dava sonuçlanıncaya kadar yürütmenin durdurulması talebi ile idari yargı nezdinde dava açabiliriz.

Sözgelimi bu uğraşı yörede yaşayan ve uygulamadan zarar görecek yüzlerce vatandaşlarımızdan birçoğu yerine getirebilir.

Salih Sönmezışık / Orman Yük. Müh.