AOÇ alanlarındaki plana ilişkin Ankara 5. İdare Mahkemesi tarafından verilen yürütmeyi durdurma ve tarihi SİT niteliğini kaldıran kurul kararının iptali için açılan davada verilen karara karşı, Koruma Yüksek Kurulu’nun 271 sayılı ilke kararını değiştirdiğini söyleyen Candan, tarihi SİT alanlarına kamu binalarının yapılmasına izin veren düzenlemeyle 450 bin metrekarelik beton yığınına yasal kılıf bulmaya çalıştığını kaydetti. Yasaları ve mevzuatı hukuksuzluğun aracı haline getirmek isteyen bir yaklaşımla karşı karşıya kaldıklarını belirten Candan, şöyle konuştu:
Karar çok önemli
“Saray için yürütmeyi durdurma kararından 2 gün sonra 271 sayılı ilke kararı değiştiriliyor. Mimarlar Odası’nın açtığı davada, bu ilke kararının Danıştay tarafından oy birliğiyle verdiği yürütmesinin durdurulması kararı ile kaçaklık perçinlendi. Atatürk Orman Çiftliği başta olmak üzere, tarihi sit alanlarında, yöneticilerin keyfiyetine göre kamu yapısı yapılamayacak; Cumhurbaşkanı da Başbakan da bakanlar da hukuka uymak durumundalar. AOÇ ve Saray mücadelemizde ne kadar haklı olduğumuz ortada. Saray’ı meşrulaştırma sürecini Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görmüş ve oy birliğiyle karar vermiştir. Bu karar, AOÇ alanlarında açtığımız diğer davalarımızı yakından etkileyecek.
Kültür Bakanlığından, doğal ve tarihi sit alanı olan AOÇ arazileri üzerinde Kaçak saray yapımına ilişkin karar alan koruma kurulu üyelerine ve yürütmesi durdurulan 271 sayılı ilke kararını alanlar hakkında soruşturma açılmasını istemiştik. Soruşturma açmadıkları için dava açtık. Bu davamızda da, ruhsat ve iskan iptal davamızda bu karar önemli belgelerden birisi haline geldi. Saray’ın hukuksuzluğuna yasal kılıf yine yargıdan döndü. Bu kılıfa bilim ve akıl izin vermiyor. Türkiye açısından karar umut vaat edici. Bu kararla ülkemizin tarihsel değerlerini alt üst edecek, yapılaşma dönemi hukuken bitmiştir.”
İşte o karar
Kurul’un yürütmeyi durdurma kararında, dava konusu karardaki “kamu hizmet yapıları” ibaresinde hukuka uyarlık bulunmamadığı belirtilerek şöyle denildi: “Tarihi sit alanlarının doğal yapısıyla birlikte korunması gerektiğinden, bu alanlarda, bitki örtüsünü, topoğrafik yapıyı, siluet etkisini bozabilecek, tahribata yönelik inşai ve fiziki müdahale yasağı getirilmiştir. Ancak, bu alanlarda tarımsal faaliyet ile bağ ve bahçecilik faaliyetlerini yürüten kişilerin, bu alanların tarihi sit alanı ilan edilmesi durumunda, bu statü nedeniyle zarar görmemeleri için anılan faaliyetlerin doğal yaşama ilişkin olması ve doğal yapıya zarar vermeyeceği hususu da göz önünde bulundurularak, bu faaliyetlerin devamına izin verildiği, bu alanların bu amaç dışında kullanılmasına ise kesin olarak yasak getirildiği anlaşılmaktadır.
SİT alanları ilkesine aykırı
Koruma amaçlı imar planları onaylandıktan sonra, bu alanların bu amaç dışında kullanılabilmesine imkan veren dava konusu düzenlemenin, tarihi sit alanlarının doğal yapısıyla birlikte korunması ilkesine aykırı olduğu açıktır. Bu nedenle, anılan maddedeki ‘koruma amaçlı imar planları onaylanmadan’ ibaresinde hukuka uyarlık görülmemiştir. Sonuç olarak; dava konusu ilke kararının (a) ve (e) maddelerindeki ‘kamu hizmet yapıları’ ibaresi ile (f) maddesindeki ‘koruma amaçlı imar planları onaylanmadan’ ibaresinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, olayda 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 4001 sayılı Kanunla değişik 27. maddesinde öngörülen ve yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi ipin gerekli olan koşulların gerçekleştiği anlaşıldığından, davacının itirazının kabulüne dava konusu ilke kararının (a) ve (e) maddelerindeki “ kamu hizmet yapıları” ibaresi ile (f) maddesindeki “koruma amaçlı imar planları onaylanmadan” ibaresinin yürütülmesinin durdurulmasına, 09/02/2015 gününde oybirliği ile karar verildi.”