Bartın-Amasra'da yapılacak termik santral nedeniyle doğal yaşam
alanları, kültür ve tarih varlıkları tehdit altında
Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın türlü vesileyle
açıkladıklarından anlaşıldığı kadarıyla hükümet, farklı coğrafyalarda, farklı
türden enerji santrali projelerini hayata geçirmeyi planlıyor.
Mersin-Akkuyu Nükleer Santrali için yapılan uyduruk “yarışma”
sürecinin, yargı engeline takılmasının ardından, hukuk dolandırılarak,
“devletten devlete” anlaşma yoluyla Akkuyu Nükleer Santrali Rusya’ya,
Sinop için planlanan nükleer santral Güney Kore’ye ihalesiz
“ihale” edilmeye çalışılıyor. Rusya ile ön anlaşmanın yapıldığını biliyoruz.
Güney Kore’yle ise 10 Mart’ta bir protokol imzalandı. Bu protokolün
imzalanmasından iki gün sonra Bakan Yıldız, Güney Kore ile çok iyi bir iş
yapıldığı mealinde açıklamalarda bulunurken, Güney Korelilerin daha önce
yapımını üstlendiği bir santralin ana gövdesine bir Fantom uçağıyla çarpmak
suretiyle dayanıklılık testi yaptıklarını, Sinop’ta ise bu deneyi Boeing yolcu
uçağıyla gerçekleştirmeyi planladıklarını söyledi. Bunun simülasyon olduğunu
bilen zeki bir gazetecimizin “Bu test simülasyon mu, yoksa gerçekten bir yolcu
uçağının santrale çarpması şeklinde mi gerçekleşecek” sorusuna Bakan’ın cevabı
“Gerçek bir çarpma planlıyorlar” oldu. Öğrenmiş bulunuyoruz. Sinoplular bir
Boeing 707 veya 727’nin yanı başlarında patlatıldığına şahit olacaklar. Biz de
tarihe bir kayıt düşerek takipçisi olacağız, Boeing gerçekten patlatılacak mı?
Şaka gibi. Ama maalesef böyle yönetiliyoruz.
Belki de bu nedenle enerji politikalarının ciddi ciddi sorgulanmaya ihtiyacı
var. Bu alanda tam bir kamu yararı bilmezlik ve hukuk tanımazlık egemen. Farklı
coğrafyalardan, hukuki anlamda takipçisi olacağımız sesler yükseliyor. Hükümet
ise yakınmalar karşısında pek hoyrat. Buna rağmen yaşadığı coğrafyaya ekolojik
anlamda duyarlı tüm yurttaşlarımız ülkemizin dört bir yanından seslerini
yükseltmeye devam ediyorlar. Yapımı süren veya proje aşamasında olan hidro,
nükleer ve termik santrallerin tamamına yakını sorunlu. Doğal yaşam alanları,
kültür ve tarih varlıkları tehdit altında.
Lisans verilse bile...
Bartın-Amasra da termik santral nedeniyle
bu tehdidi yaşıyor. Amasra, Batı Karadeniz’in doğal güzellikleri, tarihi ve
kültürel zenginlikleriyle ünlü nadide bir bölgesi. Bir özel şirketin
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na (EPDK) yaptığı lisans
başvurusuyla başlayan süreç işliyor. EPDK’nın internet sitesindeki bilgilere
göre Hema Endüstri A.Ş.’ye 12.10.2006 tarihinde 1100 megavat
gücünde bir kömür santrali kurulması için lisans verildiği anlaşılıyor. Hükümet
çevrelerinin ve bölge milletvekillerinin “lisans verilmiş olsa bile bunun kömür
santrali kurulacağı anlamına gelmediği” yollu açıklamalarına rağmen, geçen
yıllar, faaliyetlerde ilerleme sağlandığına işaret ediyor. Kömür çıkarılması
gerekiyor. Amasra’ya biri 2 km, diğeri 5 km uzaklıkta iki kömür kuyusu şimdiden
açılmış durumda, sırada galerilerin açılması var. Dikkat çekici olan şu: Bahsi
geçen şirket, önce kömür çıkarmak için Türkiye Taşkömürü Kurumu
(TTK) ile anlaşma yapıyor. Bu anlaşmanın kömür santraliyle bir ilgisi
yok. Daha doğrusu yok gibi görünüyor. Hema Endüstri A.Ş. aslında maden kiralıyor
(rodövans sözleşmesi). Bu kiralama karşılığında, sözleşmede belirtilen sürelere
uyması ve bedel ödemesi gerekiyor. Bu konuda rivayetler muhtelif. Ancak şirketin
taahhütlerini yerine getirmediğini biliyoruz. Hukuksuzluğa göz yuman ve yummayan
kamu görevlilerini de biliyoruz. Bu noktada kömüre dayalı bir santral kurma
amacının öne çıktığı sonucuna varıyoruz. Şirket yetkilileri de zaten bunu
saklamıyorlar. Peki, TTK ile yapılan rodövans sözleşmesi neyin nesi idi? Hukukun
dolandırılması için bu gerekiyordu. Hep karşılaşıyoruz.
Açılan kuyuların Amasra’ya uzaklıkları, kirliliğin şimdiden başladığına
işaret ediyor. Bartın Olay gazetesinden, Amasra B-Bölgesi
havzasında açılan Hema-2 kuyusunun Kaman köyü yakınlarında
toplu balık ölümlerine yol açtığını öğreniyoruz. Şirket yetkilileri
bilgilendirme amaçlı olarak sürekli kamuoyu karşısında. Kömür santralinin
güzelliklerini anlatıyorlar. 2010 yılı başından itibaren, Hema Endüstri
A.Ş. Kurumsal İletişim Başkanı, Başkan Yardımcısı, çalışanı, yetkilisi
sıfatı ile onlarca şirket çalışanı, neredeyse günü birlik yaptıkları basın
açıklamalarıyla, kömür santralinin gerekliliğine Amasra halkını inandırmaya
çalışıyor. Yanlış bilgi veriyorlar ve halkı yanıltıyorlar.
Kömür santrallerinin iki önemli çevresel etkisi olduğunu biliyoruz. Bunlardan
ilki, kömürün yanması ile oluşan külün atık olarak bertaraf edilmesi, ikincisi
de soğutma suyunun atık olarak çevrede yarattığı ekolojik bozulma. Kömür
santrallerinde baca ile atılan sülfürün bertaraf edilmesi için atık kireci
kullanımının başlıbaşına bir kirlenme yarattığını da biliyoruz. Nitekim,
dünyadaki karbon salımının yüzde 41’inden tek başına kömür santrallerinin
sorumlu olduğu Kyoto Sözleşmesi ve ekli belgelerinde
gösteriliyor. Kömür santrali faaliyete geçtiğinde Amasra’da soluk almak imkansız
hale gelecek. Bartın ve Amasra’da jeolojik yapı santral baca gazlarının insana
zarar vermeyecek şekilde atmosfere yayılmasına engel olacak yapıda. Havzanın
yaslandığı dağlar buna engel. Bacadan çıkan karbonun sıvılaştırılıp saklanması
imkansız, Karadeniz’e deşarj edilmesi ise cinayettir. Amasra’nın balık üreme
bölgesi olduğu biliniyor. Santral soğutma suyunun atık olarak Karadeniz’e deşarj
edilmesi balık nesli için tehlike. Deşarj edilecek suyun 7-12 derece santigrat
ısınmaya yol açacağı, bunun da ekolojik dengeyi altüst edeceği aşikâr. Kömür
santralleri için ekolojik bozulmaya en iyi örnek Yatağan ve
Afşin termik santralleridir. Bu iki örnekte yaşananları, Bartın
ve Amasra halkı unutmamalı.