Samsun'un 'Cadde'leşen Dereleri

Çocukların "marka" düşkünlüğüne kızan büyükler, kentleri "markalaştırmak" isteyenlere neden ses çıkarmazlar? Hatta "oy"larını bile verirler! Böylece, görmüş geçirmiş insancıl çarşılarımızı yaşatmak yerine, "pahalı markalar"ın alışveriş merkezlerini dikenlere de destek olurlar.

Tıpkı, aynı çıkarcı anlayışla "dere yatakları"nın bile, altlarında mağazaların sıralandığı apartmanlarla doldurulduğu Samsun'daki gibi.

Nitekim 24 Ağustos 2007'deki büyük "sel baskınları"nın temelinde de işte bu "rant aymazlığı" yatıyor. Doğanın intikamını fotoğraflayarak irdeleyen mimar Embiya Sancak diyor ki; "kentimizi markalaşma yolunda ilerleyen bir fırsatlar merkezi yapacaklarmış; oysa asıl şu sellere artık fırsat verilmemeli... "

'Kent-sel' Forum
Mimarlar Odası Samsun Şubesi, iki ay önceki "sel şoku"ndan alınacak dersler için 26 Ekim 2007'de "Kent-sel Forum" düzenledi. Olanı biteni kavrayabilmek için de önce mimar Murat Düzovalı'yla selin adeta "çağlayarak" geldiği yolları inceledik. 19 Mayıs Caddesi'ndeki sularla dolup taşan "plansız" bat-çık geçidin "akıldışı konum"una baktık.

Dağlardan inen dereler, yamaçlardaki yerleşmelerde birer "sokak" ya da "cadde"ye dönüşüyorlar. Kentin kıyısında 400 metre genişliğindeki dolgu alan da işte bu "dere-caddeler"in önünde dev bir "baraj" gibi.

İmar kararlarında 1960'lardan beri egemen olan bu "doğayla inatlaşma"nın sonucunda, 2 saatlik bir sağanak yağmur aynı caddeleri adeta "nehir"leştirmiş. Hele 7 metre enindeki "Ağabali (Deresi) Caddesi"nden akan sular bir metreden fazla yükselmiş.

Mimarlar Odası Şube Başkanı Sacit Acar diyor ki: " Bu taşkınlar 40 yıldır yaşandığı halde kentteki imar yanlışları giderilmiyor ..." Ağabali esnafından terzi Haşim Uzun da bunu şöyle doğruluyor; "39 yıldır bu arastadayım, her yıl su baskınları yaşanıyor; ama önlem alınmıyor... "

Aynı caddedeki berber Mevlut Yazıcıoğlu ise belediyenin "makyaj"cılığından bakın nasıl yakınıyor: "Altyapısız caddelerin üzerini parkeyle kaplamayı artık bıraksınlar... " ( Arena gazetesi.-26 Ağustos 2007 )

Esnaf o kadar haklı ki; örneğin aynı selde nehirleşen Barış Caddesi'nde "önlem" adına kaldırımların yükseltildiğini gördük! Oysa, mimarların önerisi, "Doymazdere havzası"ndaki suların toplandığı bu güzergâhın yeniden yeşil alan yapılması.

Çünkü aynı yol eski imar planlarında da "park ve vadi"ymiş. Şimdiki "bulvar"ın nedenini ise panelistlerden şehir plancısı Can Kubin şöyle özetliyor: "1970'lerde DSİ birçok kentin su taşkın planlarını yapmış; bunlar imar planlarında da gözetilmişti. Ancak 1980'lerden sonra yetkiler belediyelere geçince, o planlar da bir kenara bırakılmış... "

Başkan öğrenemedi
İşte böylesine "geliyorum" diyen sel baskınını altyapı yetersizliğine bağlayanlar için, "Bunlar tamamen bilgisizliğin ürünü sözler; yaşanan sel değil, afetti... " diyen (Haber gazetesi. 01 Eylül 2007) Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz, foruma gelmemişti.

Oysa asıl şehircilik afetini, DSİ'den İnş. Müh. Erdoğan Özoral açıkladı: "Samsun'da her biri saniyede 15-30 m3'lük debisi olan 26 dere var. Şimdi ise su toplama havzalarıyla birlikte yapılaşma işgalindeler... " Özoral'a göre ivedi olarak kentin taşkın planı yapılmalı; olası yeni sel sularının henüz betonlaşmamış derelere yönlendirilmesi sağlanmalı.

Susuzluk yüzünden yağmur dualarına bile başlandığı günlerde Samsun'u sel basmasının "kader" olmadığını da İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu şöyle anlattı: "Kuraklık ve seller kardeştir; birlikte yaşanır. Küresel ısınma sürecinde meteorolojik afetler de 1960'dan 2006'ya 3 kat arttı. Ama bizim afet yasalarımız hâlâ kuraklığı içermiyor! Oysa tarihte nice uygarlıklar bile kuraklıklar nedeniyle yok oldu..."

Derelerin caddeleşmesini altyapı yanlışı saymayan belediye başkanı, işte bu bilgilerden de "yoksun" kalırken selden sonra "1341 konut ve işyerinin hasar gördü"ğünü açıklayan Vali Hasan Basri Güzeloğlu da tartışmalara katılmadı.

Demek ki Samsun'u "yönetenler", şu yeni anayasaya bile yansıtılmak istenen "sivil toplumla işbirliği"ne önem vermiyorlar. O kadar ki valilikçe oluşturulan "kriz merkezi"nde bile herkes var; ama meslek odaları yok!

Oysa İnşaat Mühendisleri Odası Samsun Şubesi de henüz "sel gelmeden" kalkmış "sel sempozyumu" düzenlemiş. Odanın 28 - 29 Mayıs 2007'deki toplantısında denmiş ki: "Yamaçlardaki toprak zeminin yerini beton-asfalt alınca yağmur doğrudan sele dönüşüyor. Altyapı da bunu gözetmediğinden, kentte her an bir afet yaşanabilir... "

Böylesine gerçekçi bir "ön uyarı" bile yetkilileri TMMOB'ye bağlı odalara da danışarak harekete geçirmeye yetmemiş.

'Bilge' kentliler
Forumda söz alanlardan, Samsun'un tanınmış mühendisi Hasan Koç , kentin önünü TCDD limanıyla kapatan 1950'lerdeki anlayışın şimdiki sonuçları yarattığını söyledi.

Samsun Gençlik ve Spor Vakfı Başkanı Sadi Subaşı da "yakın geçmişe kadar çulluk avına gidilen dereleri imara açtılar" diyerek şunları ekledi: "Belediyeler, arsa ve inşaat kazançlarından başka bir amaç gütmediler..."

Sözü yine mimarlığın "yerel söylem"iyle tamamlayalım.

Ünlü Karadeniz türküsündeki "on beş doktora bedel Sürmene Yaylası"nda doğduğundan beri doğayı gözleyen Embiya Sancak'a göre sele karşı tek çözüm "suyla oynamamak... " Çünkü derelerin öncelikle kendi doğal akışlarıyla denize kavuşmaları gerekiyor. Bunu gözetecek yeni bir planlama yapılıp hemen uygulanmaya başlanmazsa, Samsun'un "marka yolculuğu" da kim bilir daha kaç yıl "sel altında" sürecek.