CittaSlow Türkiye Teknik Koordinatörü ve Seferihisar Belediyesi Cittaslow Proje Sorumlusu Bülent Köstem, Yapı Dergisi’ne Seferihisar ve Cittaslow Projesi ile ilgili detayları anlattı. Köstem; “Sakin şehirlerin sakinlikle, sessizlikle ya da ıssızlıkla doğrudan bir ilgisi yoktur. Cittaslowlar kendi özelliklerine sahip çıkan, kendi yerel yemeklerini yaygınlaştıran, sürdürülebilir enerji kaynakları kullanan, yerel esnafını güçlendiren, trafiği azaltan, insanların birbirleriyle sosyalleşebilecekleri bir ortam yaratmaya çalışan kentlerdir” diyor.
Seferihisar’ın Cittaslow olarak kalabilmesi için neler yapıyorsunuz? Bu bağlamda merkezi yönetimden destek görüyor musunuz?
Bir yerin Cittaslow olabilmesi için gerçekleştirmesi gereken 70 kriter vardır. Cittaslow olmak isteyen kent bu ölçütler çerçevesinde güçlü ve zayıf yönlerini saptayarak projeler geliştirmektedir. Bu nedenle her Cittaslow birbirinden farklıdır diyebiliriz. Seferihisar’da Cittaslow çerçevesinde yerel üretimi geliştirme ve sürdürülebilir enerji kullanma şeklinde iki ana eksenimiz var. Seferihisar Belediyesi’nin bu alanlarda faaliyet gösterme zorunluluğu olmamasına karşın üretici birlikleri kurma, kooperatiflere tesisler kazandırma, üretici pazarları kurma, güneş enerji santrali kurma gibi projeler gerçekleştiriyoruz. Bu alanda ve öteki alanlarda kendi stratejik planımız çerçevesinde faaliyetlerimiz sürüyor. Özellikle proje hibelerinde Bakanlıklardan, Avrupa Birliği’nden, Birleşmiş Milletler’den ve çeşitli kaynaklardan destek buluyoruz.
Seferihisar’ın sakin şehir olmasını tehdit eden unsurlar ya da politikalar nelerdir?
Seferihisar, 2009’da Türkiye’nin ilk Cittaslow’u (sakin şehir) olmuş bir ilçe. Seferihisar Belediyesi’nin Cittaslow alanındaki çalışmaları bu alanda referans noktası oldu. Seferihisar’daki sakin şehir felsefesi artık oturdu diyebiliriz. “Sakin şehir” yaklaşımını tehdit eden unsurlar merkezi düşünce anlayışından kaynaklanmakta. Yalnızca Seferihisar için değil birçok kent için bu geçerli. İmar durumu, trafik düzenlemeleri ve diğer birçok konuda kararlara büyükşehir belediyeleri, bakanlıklar karar veriyor. Seferihisar’daki mimari düzenlemeler, trafik düzenlemeleri, organik tarımı geliştirme konuları tümüyle bizim yetki ve sorumluluğumuzda değil. Birçok kurum ve kuruluşun onayına bağlı. Kentlerin kendini yönetmesi diye bir şey söz konusu değil bu da kentin kendi özelliklerine sahip çıkmasını zorlaştırıyor.
Türkiye’deki sakin şehirlerin sayısı arttı; 9 oldu. Böylece ülkenin ulusal ağının oluşturulmuş olması ve bu ağın Birliğin yönetim organı olan Uluslararası Koordinasyon Komitesi’nde temsilinin gerçekleştiğini düşünüyoruz. Bu ağ neler yapıyor? Neler yapması bekleniyor?
Bir ülkede 3 Cittaslow olunca o ülkenin Ulusal Ağı oluşuyor ve Uluslararası Cittaslow Birliği’nin karar verme kurumu olan Koordinasyon Komitesine temsilci gönderiyor. Cittaslow Türkiye Ağı bu hareketin Türkiye’de nasıl gelişeceği, birlikte nasıl hareket edilebileceği ve genel merkezle koordinasyon konularında çalışıyor. 1999 yılında birlik kurulurken 59 adet ölçüt belirlenmiş. Bu ölçütler İtalya merkezli birliğin AB düşüncesiyle belirlenmiş ölçütlerdi. 2013 yılında Uluslararası Bilim Komitesi’nin çalışmaları sonucu güncellendi ve sayısı 70’e çıktı. Her ülkenin kendine özgü ölçütleri ve şartları olduğundan yola çıkarak ölçüt sisteminde büyük bir değişiklik yapıldı ve ulusal ağlara kendi ölçütlerini belirleme yetkisi verildi. 2014 yılı içerisinde Türkiye ağı olarak kendi ölçütlerimizi belirlemek gibi bir hedefimiz var.
Sakin şehirlerin artmasının olumlu ya da olumsuz yönleri nelerdir?
Sakin şehirlerin sakinlikle, sessizlikle ya da ıssızlıkla doğrudan bir ilgisi yoktur. Cittaslowlar kendi özelliklerine sahip çıkan, kendi yerel yemeklerini yaygınlaştıran, sürdürülebilir enerji kaynakları kullanan, yerel esnafını güçlendiren, trafiği azaltan, insanların birbirleriyle sosyalleşebilecekleri bir ortam yaratmaya çalışan kentlerdir. Burada amaç insanların yaşam kalitesini yükseltmek ve kentlerin sürdürülebilirliğini artırmaktır. O nedenle sakin şehirlerin sayısının artmasının herhangi bir olumsuz yönü yoktur.
Sakin şehir ülke ekonomisine, kültürel varlıkların korunması, çevre dostu yapılaşmanın sağlanması gibi konularda nasıl bir değer katar? Rakamlarla konuşmak mümkün müdür?
Bu konuda henüz sayısal bir çalışma yok ne yazık ki. Seferihisar ölçeğinden yola çıkarak belki ülke ekonomisine nasıl katkıda bulunduğuna dair bir izlenim oluşabilir. Seferihisar’da kurulan üretici pazarlarının özelliği yalnızca Seferihisar’da üretilen ürünlerin satılabilmesidir. Bu pazarlar ilk açıldığında ürün ve üretici sayısı çok azdı. Şimdi bu pazarlarda tezgâh açan 400’e yakın kişi var. Bu insanların mesleği pazarcılık değil, kendileri için yaptıkları salçaları, tatlıları, börekleri, satan önlük, bebek gibi el ürünleri yapan insanlar. Yani sıfırdan aileleri ile birlikte 1.500 dolayında insanın ekmek kazanmasını sağlıyor. Seferihisar’da 50 yıldır duran Teos Antik Kenti kazılarına Seferihisar’ın Cittaslow olmasından sonra sponsor bulundu ve kazılar tekrar başladı. Cittaslow felsefesi çerçevesinde Kent Belleği Evi kuruldu, ziyaretçiler burada Seferihisar’ın yakın tarihine ait eşyaları ve fotoğrafları görebiliyor. Seferihisar’ın yerel yemeklerini saptamak için bir çalışma yaptık ve 75 yaş üstü vatandaşlarımızla birlikte çalıştık. Yerel yemekleri, nasıl yapıldıklarını saptayıp bir yemek kitabı çıkardık. Bu çalışmada yaşlılarımızın sahip olduğu sözlü tarihin değerini fark ettik ve bu değerlerin kendilerinin yaşamıyla sınırlı olmaması için bir sözlü tarih kitabı hazırladık. “Seferihisar’ın Çınarları” adlı bu kitabımızda yaşlılarımız kendi sözleriyle yakın tarihimizi anlattılar. Bu çalışmalar belediye yönetiminin sürdürülebilir bir yerel kalkınma modeli olan Cittaslow’u benimsemesiyle gerçekleşmiştir.