Ankara, Devlet Resim Heykel Müzesi'nden Hoca Ali Rıza
resimlerinin çalındığını tespit eden komisyonun bir üyesi konuştu. Doç.
Dr. Osman Altıntaş'a göre müzede sergilenen pek çok eser sahte.
Orijinallerin çalınıp yerine sahtelerinin konulduğu iddia ediliyor
Ankara
Resim Heykel Müzesi’nden on sekiz tablonun çalınmasıyla patlayan skandalın
bouyut yeni iddialarla çığ gibi büyüyor. Dün Radikal’e konuşan sayım komisyonu
üyesi Doç. Dr. Osman Altıntaş, çalınan resim sayısının çok daha fazla olduğunu,
depolarda hatta sergi salonlarında yer alan bazı eserlerin sahte olduğunu
söyledi.
Müzede bulunan eserlerin sayımı için oluşturulan komisyonunda
bulunan Gazi Üniversitesi öğretim görevlisi ve Güzel Sanat Eseri
Sahipleri Meslek Birliği (GESAM) Başkanı Doç. Dr. Osman Altıntaş,
durumun çok vahim olduğunu anlattı. Müzede yüzlerce eserin saklama koşulları
nedeniyle tahrip olduğunu söyleyen Altıntaş, “Şu ana kadar saptadığımız, müzede
birçok reprodüksiyon bulunduğu, sahte imzalı eserlerin depolara konulduğu” dedi.
“Mesela, müzenin deposunda bulunan İbrahim Çallı’nın bir eserindeki imzanın
Çallı’ya ait olmadığı konusunda çok ağır kuşku duyuyoruz” diyen Altıntaş,
müzenin güvenliğinin ‘Allah’a emanet’ olduğunu söyledi.
2009’da
oluşturulan sayım heyetinde bulunan Gazi Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr.
Osman Altıntaş, Radikal’in sorularını yanıtlarken, Müzenin kurulduğu günden bu
yana, bilimsel olarak ilk defa sayımının yapıldığını söyledi. Altı kişilik bir
heyetin sadece sayım yapmadığını anlatan Altıntaş, Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nın talebi ve üniversitesinin görevlendirmesi sonucu, ‘envanter
kayıtlarıyla karşılaştırarak’ sayımın yanı sıra eserlerin fiziki durumunun da
belirlenmeye çalışıldığını söyledi. “Gördüğümüz şu; devlet ulusal varlıklarımızı
koruyamıyor. Devlet, bu eserleri depolarda bekletmek yerine müzeler açıp
sergilemeli” diye konuştu.
‘Depoya
yığmışlar’
Altıntaş, sözlerine şöyle devam etti:
“Sayım
devam ediyor ama şu ana kadar gördüğümüz, müze reprodüksiyon dolu... Çok sayıda
sahte imzalı eser olduğundan şüphe duyuyoruz. Örneğin İbrahim Çallı’nın bir
eserinin orijinal olmadığı yönünde komisyonumuzda çok ağır kuşku var. O esere,
‘İbrahim Çallı’ diye biri imza atmış ve eser şu anda müzede teşhir ediliyor.
Orijinali nerede bilen yok!
Yine büyük ressamlarımızın,
heykeltıraşlarımızın eserlerinin müzede olmadığı yönünde kuvvetli şüphemiz var
ama dediğim gibi, sayım devam ediyor. Daha sonra ortaya çıkabilir belki. Yine,
şu anda sahte olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğu ünlü tablolarımız teşhir
salonunda sergileniyor. Eser yerinde ama eser ortalıkta yok; anlıyor musunuz?
Yerine sahteleri konulmuş. Daha da vahimi, çalınan eserlerin yerine fotokopileri
konulmuş...”
Doç. Dr. Osman Altıntaş, özellikle müzedeki saklama
koşullarının çok kötü olduğunu anlattı: “Benim gördüğüm, eserlerin depolama ve
saklama koşulları çağdaş ve koruma kriterlerine uygun değil. Rutubetli bir
ortam... Şöyle düşünün, bir binanın alt katındaki kalorifer dairesi gibi bir yer
ve oraya üst üste birbirinden değerli birçok eseri kaldırıp atmışınız. Sonuçta
eserlerin bir kısmı tahrip olmuş; bir kısmının boyaları tamir edilemeyecek
şekilde tahrip olmuş.”
‘Bir yerden çıkar’
Devlet
Resim Heykel Müzesi’ndeki eserlerin ‘kayıp olduğunun’ ortaya çıkmasının ardından
Bakanlık yetkilileri sessizliğe büründü. Konuyla ilgili Bakanı Ertuğrul Günay’ın
Almanya dönüşü bir açıklama yapması bekleniyor. Devlet Resim Heykel Müzesi
Müdürü Ömer Osman Gündoğdu da dün sessiz kaldı. Müdür Gündoğdu önceki gece
NTV’de Can Dündar’ın sorularını yanıtlamış, kaybolan 18 tablonun ‘bir yerlerden
çıkabileceğini’ söylemişti. Gündoğdu NTV’de durumu şöyle izah etti: “Müzenin
deposu biraz karışık, belki bir yerden çıkabilir şu anda kesin bir bilgi değil
eserlerin kayıp olduğu. Birçok eser sergiliyoruz ama bir resmin orijinal olup
olmadığını herkes anlayamaz. Bizim burada Gazi’den, Hacettepe’den arkadaşlarımız
var, onlar çalışmalarını sürdürüyorlar. Bir yerden de çıkabilir yani bu
resimler. Zamanında burdan birçok sergiye, bakanlık koridorlarına filan giden
eserler, geri dönmedi. Belki beş belki de 10 yıldır kayıp bu
eserler.”
300 tablo kayıp
Aynı programda çok
önemli bir iddiayı da Hoca Ali Rıza için bir sergi düzenleyen ve kitap
hazırlayan Sanat Tarihçisi Ömer Faruk Şerifoğlu dile getirdi. Şerifoğlu, üç
yüzden fazla Hoca Ali Rıza tablosunun Ankara’da kaybolup gittiğini iddia etti.
Şerifoğlu’na göre 1956’da Ankara’ya tam 441 eser gönderildi: “Hoca Ali Rıza’nın
tahmini 5 bin eseri var. 1956’da dönemin TBMM Başkanı himayesinde Ankara Milli
Kütüphanede bir sergi açılıyor ve 441 eser burdan Ankara’ya gidiyor sergilenmek
üzere. Daha sonra bu eserler devlet tarafından alınıyor ama bugün bu eserlerin
sadece 56 tanesi kayıtlı Milli Kütüphanede. Yani 441, 56’ya düşmüş. Bunların
hepsi çalınmıştır diyemem ama nerde olduklarına dair de bir kayıt
yok.”
Önceki gün Resim Heykel Müzesi Müdürü
Osman Gündoğdu polise gidince 18 eserin çalındığı ortaya çıkmıştı.
Sayım sırasında 13 Hoca Ali Rıza desenin yerlerine ‘fotokopilerin’ konduğu kime
ait olduğu anlaşılmayan beş resimden de geriye boş çerçevelerin kaldığı
anlaşıldı.
Bu, müzenin yenilenmiş hali!
1980’de
Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi, mimar Hikmet
Koyunoğlu’nun imzasını taşıyan tarihi Türkocağı
binasının restore edilmesiyle açıldı. Altı adet sürekli sergi salonu,
üç galerisi, restorasyon atölyeleri, kütüphanesi, kafeteryası ve 426 kişilik çok
amaçlı bir salonu var. Müze koleksiyonu Eşref Üren, Turan Erol, Orhan Peker,
Şefik Bursalı gibi sanatçıların yer aldığı bir komisyonla oluşturuldu. O dönem
500 yapıt kamu kuruluşlarından toplandı. Bağış ve alımlarla koleksiyon
genişledi. Kültür Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde yer alan ‘1992 yılına
ait’ verilere göre Müze’de 399 sanatçının 1289 yapıtı olması
gerekiyor.
Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi, 2001 yılında binanın kötü
koşulları nedeniyle kapandı. Yedi yıl sonra, 2008’de dört milyon lira harcanarak
yenilendi ve Başbakan Erdoğan’ın katıldığı bir törenlerle açıldı. Müzeye dair
pek çok hırsızlık haberi çıktı. Bir müze görevlisi Osman Hamdi Bey’in de dahil
olduğu üç eseri kolaylıkla çaldıktan sonra yakalandı. Ocak 2009’da ise, bir
İbrahim Çallı ve üç Şevket Dağ tablosu önce kayboldu, daha sonra müzenin içinde
‘bulundu’.