Saadet Sayın Europa Nostra Ödüllü Projesini Anlattı



Mimarlar Odası Ankara Şubesi, ulusal ve uluslararası alanda yarışmalarda ya da çeşitli ödül programlarında başarı elde eden ve ödül kazanan mimarlık ve restorasyon projelerinin, üretim süreçlerini ve pratiklerini mimarlık ortamı ile paylaşıyor. Bu kapsamda Avrupa’nın koruma alanındaki en prestijli ödülü kabul edilen Avrupa Kültürel Miras Ödülleri/Europa Nostra Ödülleri’nin 2019 yılı sahipleri arasında yer alan BOUN Gözlükule Kazıları Araştırma Merkezi sunumu gerçekleştirdi.

Kültür Bakanlığı da destek vermeli
Sunumun açılış konuşmasını yapan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Saadet Sayın’ın BOUN Gözlükale Kazıları Araştırma Merkezi ile aldığı Europa Nostra Ödülü’nü paylaşacaklarını ve daha sonra da alınan bütün bu ödülleri, belki bir sergi haline getirip ödüllü projeler sergisi yaparak, kamuoyuna tanıtmanın da yolunu ve yöntemini arıyacaklarını aktardı. Candan; "Bu alınan ödüller ülkemizi, ülkemizin mimarlığını temsil eden restorasyon ve koruma alanında yapılan çalışmaları uluslararası ortamlarda temsil ediyor. Sadece bizim değil Kültür Bakanlığı’nın da destek vermesi gerekiyor. Çünkü alınan bu ödüller Türkiye mimarlık ortamını ve Türkiye’yi temsil ediyor” dedi.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Bu ödülü Türkiye’ye kazandırdığımız için çok mutluyuz
Açılış konuşmasının ardından Restorasyon Uzmanı Yüksek Mimar Saadet Sayın, Europa Nostra Ödülü alan Boğaziçi Üniversitesi Tarsus-Gözlükule Kazıları Araştırma Merkezi ve alanda gerçekleştirdikleri çalışmalara ilişkin sunum yaptı.

Sayın, “Europa Nostra Ödülü Avrupa’nın koruma alanındaki en prestijli ödülüdür. Türkiye’ye kazandırdığımız için çok mutluyuz. Bunu tabi meslektaşlarımızla da paylaşmak bizim için onur vericidir.  Tarsus zengin arkeolojik değerleri olan önemli kentlerimizdendir.  Kültür Bakanlığı 1995 yılından itibaren kentin  önemli iki SİT alanında koruma ve uygulama çalışmaları başlattı” dedi. 

Çırçır fabrikası yeniden tasarlanmış çağdaş bir merkeze dönüştürüldü
Çırçır fabrikasının Boğaziçi Üniversitesi Tarsus-Gözlükule Kazıları Araştırma Merkezi’ne dönüşüm sürecini anlatan Sayın, fabrikanın restorasyon çalışmaları sonrası, arkeolojik araştırmalar ve halkın katılımı için yeniden tasarlanmış çağdaş bir merkeze dönüştüğünü söyledi. Merkezin bugün şehrin merkezinde yer alan Gözlükule höyüğünde araştırmalar yapan Boğaziçi Üniversitesi kazı ekibine hizmet verdiğini belirten Sayın, projenin, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın desteği ve katkıları ve T.C. Kalkınma Bakanlığı fonlarıyla Boğaziçi Üniversitesi tarafından finanse edildiğini bildirdi.

Sayın, “Gözlükule höyüğünden çıkarılan eserlere yönelik konservasyon ve restorasyon çalışmalarının yürütüleceği modern bir laboratuvar ve eser arşiv depolarının kazandırıldığı merkezde; kazı evi, kütüphane, çalışma odası, açık mutfak ve yemek alanı, ulusal ve uluslararası konferansların düzenlenebileceği konferans salonu ve sergi salonu yer almaktadır” dedi.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Jüri yapının yeni orijinal işlevine hayran kaldı
Sayın, jüri değerlendirme raporunu da paylaştı: “Proje kompleksin mimari mekânsal ve estetik değerlerini ortaya çıkartırken yapının endüstiriyel miras eseri olarak sahip olduğu tarihsel karakterini de koruyor. Merkezi araştırmacıların ve yerel toplumun ihtiyaçlarını karşılayarak kentin çağdaş yaşamına yeniden entegre edildi” ifadelerinin olduğu raporda, jüri, ‘yapının en az tarihi kadar orijinal olan yeni işlevine’ hayran kaldığını belirterek, araştırmalar, basit ve işlevsel mimariye sahip yapı kompleksinin Avrupa tarihinde önemli bir yere sahip olduğunu göstermiştir. Ek olarak, dönüştürülmüş sanayi miras alanının kentsel alana işlevsel entegrasyonu bulunduğu çevrenin dönüşümüne katkıda bulunmaktadır. Kompleksin enerji ihtiyaçları için geliştirilen yenilikçi teknolojiler, kültürel miras alanlarının sürdürülebilir dönüşümü için bir model oluşturmuş, kazı ekibi tarafından eserleri temizlemek için kullanılabilecek yağmur suyunu depolamak için yeni bir sistem geliştirilmiştir. Bunun yanında elektrik ve sıcak su, çatıdaki güneş ve fotovoltaik paneller tarafından sağlanmakta, bu uygulamalar sayesinde araştırma merkezinin tüm enerji ve sıcak su gereksinimleri güneş enerjisi tarafından karşılanmakta ve böylece kompleksin karbon ayak izini büyük ölçüde azaltmaktadır” dedi.

Jüri, "nitelikli malzemelerin kullanıldığı bu müdahale, yapıyı geleceğe taşıyor" diyerek bu yaklaşımın ‘21. yüzyılın sürdürülebilirlik gereklilikleri ile baş etme konusunda oldukça iddialı’ olduğunu da ifade etti.