Enerji Piyasası Denetleme Kurumu’nun
(EPDK) 1 Kasım 2007 tarihinde açtığı ihaleye katılan 78 bin megavat
kurulu gücündeki rüzgâr enerjisi santrallarının (RES) sahipleri, uzun
uğraşlardan sonra hazırlanan yeni Yenilenebilir Enerji
Yasası’nı bekliyor. Meclis’te uzun süre tartışılan yasa, son anda
ekonominin koordinasyonundan sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan
tarafından Meclis gündeminden çekilmişti. Babacan, daha önce de içerisinde
rüzgâr enerjisi için verilecek teşvik pirim fiyatı yer alan Enerji
Verimliliği Yasası için de uzun süre direnmişti.
Rüzgâr potansiyeli açısından İspanya ve İngiltere ile yarışan Türkiye,
nüfusunun yüzde 60’ının kentlerde toplanmış olması ve türbin kurulacak boş
alanların çokluğu ile bir adım öne çıkıyor ama bu konuda yatırımcının önüne de
pek çok bürokratik engel çıkıyor. Öncelikle RES’lere lisans verecek olan EPDK,
2006’dan sonra başvuruları durdurmuştu.
EPDK, 1 Kasım 2007’de bir gün için bunu kaldırdı ve aynı günde 78 bin megavat
kurulu güç başvurusu yapıldı. Bu başvurular arasında mükerrer olanlar var ama
daha sonra enerjiyi alacak olan Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) tarafından
“En fazla 7000 megavat kurulu güç uygundur” yazısı, bu girişimleri bir anlamda
durdurmuş oldu. Başvuruların TEİAŞ’ın bu limitine göre revize edilmesi EPDK
tarafından yatırımcılara duyuruldu ancak bu 7000 megavat için de aynı bölgeye ve
aynı hatlara yapılan başvurular dolayısıyla ileride yapılacak ihale sürecinden
nasıl bir sonuç çıkacağı, bugün için bilinmiyor.
Rüzgâr Enerjisi Santralları Yatırımcıları Derneği (RESYAD) Başkanı
Salahattin Baysal, sorunun potansiyelden çok teknik ve
bürokratik olduğuna dikkat çekerek, “Rüzgâr enerjisi sürekli olmadığı için, bir
trafoya bağlanacak rüzgâr kurulu gücünün, trafonun kısa devre gücünün yüzde 5’i
ile sınırlı olması gerekiyor. Bu sorunu çözmek için ‘sıcak yedek’ denilen,
baraj, termik santral gibi bir gücünüzün olması ve ihtiyaç halinde devreye
girmesi gerekiyor” dedi.
700 firma iki yıldır onay bekliyor
Baysal, sorunun Avrupa şebekesi olan UCTE’ye bağlanmakla çözülebileceğini
belirterek, “TETAŞ’ın 2020 projeksiyonunda rüzgâr kurulu gücünün 19 bin 500
megavat olarak belirtilmesi de bu yüzden zaten. Ayrıca TEİAŞ bu rakamı vermekle
nereye rüzgâr santralı kurulabileceğini internet sitesinden açıkladı. UCTE’ye
bağlanmamız durumda ise bu 78 bin megavatlık başvurunun yaklaşık 60 bini bu
nedenle lisans alamayacak” dedi. Baysal, iki yıldır 700 firmanın onay
beklediğini belirterek, “Her bir firma 1 megavat kurulu güç için 10 bin lira
teminat mektubu verdi. Bu 100 megavatlık bir santral için 1 milyon TL eder. Bu
firmaların toplam teminatı 500 milyon TL” dedi. Baysal, kendilerini uluslararası
doğalgaz, petrol ve ithal kömür lobilerinin engellediğini öne sürürek, “TEİAŞ’ın
açıkladığı rakam, hem onlardan daha ucuza mal olacak hem de işlerini
engelleyecek” dedi.
Türkiye çok gerilerde kaldı
Türkiye’nin RES kurulu gücü yaklaşık 500 megavat civarında ve yılda 1.5
milyar kilovat/saat elektrik enerjisi üretiyor. Yani, Türkiye’nin yıllık
üretiminin yüzde 1’inin altında bir rakama erişiyor. EPDK’dan lisans almış RES
projeleri ise 3000 megavata ulaşmış durumda ve bu projelerin yarısının inşaatı
sürüyor. 2009 sonunda bitecek RES’lerle birlikte bu rakam, Türkiye’nin
üretiminin yüzde 1’ine erişecek. Türkiye’nin ilk rüzgâr santralını Demirer
Enerji, Şubat 1998’de kurdu. Bugün 21 adet RES çalışıyor. 2010 sonuna kadar
eklenecek 1000 megavat kurulu güçle birlikte Türkiye’nin kurulu RES gücü 1500
megavata çıkacak. Türkiye’nin yarısı kadar yüzölçümüne sahip Almanya’nın RES
kurulu gücü 24 bin megavatken, Türkiye’nin 500 megavatta kalması, iki ülke
arasındaki enerji politiklarındaki farklılıkların da en somut örneği olarak
gösteriliyor.
İstihdama ‘yeşil yakalı’ işçi formülü
Rüzgâr enerjisi, bugün dünyanın 70 ülkesinde kullanılıyor. Enerji üretiminde
rüzgârın bir avantajı da onun çevreci, ucuz, hızlı kurulabilmesinden ziyade,
istihdam yaratıyor olmasından kaynaklanıyor. Bugün sadece Avrupa’da 108 bin kişi
rüzgâr enerjisi sektöründe imalât, tasarım ve bakım olmak üzere direkt
çalışıyor. Ayrıca yönetici, muhasebe ve ulaştırma gibi dolaylı istihdam da
hesaba katıldığında, bu rakam 154 bini buluyor.
Öte yandan, kurulan her 1 megavatlık türbin, o yıl için Avrupa’da 15 kişiye
iş sağlayabiliyor. Direkt olarak çalışanların yüzde 60’ı türbin ve yedek parça
üretiminde iş buluyor. Eğer Avrupa’da bu sektöre yatırım bu hızla devam ederse
2020 yılına gelindiğinde, yalnızca rüzgâr enerjisi sektöründe çalışan “yeşil
yakalılar”ın sayısının 330 bini bulacağı tahmin ediliyor.
Danimarka’da RES’lerin payı yüzde 21
Dünyadaki rüzgâr enerjisi santrallarının toplam kurulu gücü 2008 sonunda 120
bin 645 megavata ulaşmış durumda. Bu rakam, 1996’da 4096 megavattı. Bu
Türkiye’nin hidroelektrik, termik ve diğerleri dahil tüm santrallarının kurulu
gücünün yaklaşık üç katı anlamına geliyor. Dünyadaki RES’lerin son sekiz ayda
ürettiği elektrik ise Türkiye’nin 2008 boyunca tükettiğine eşit. Ayrıca
RES’lerin son sekiz aylık çalışma süreleri boyunca da küresel ısınmaya bağlı
iklim değişikliğine yol açan 115 milyon ton karbondioksit atmosfere
salınmayacak. Bu rakam da Türkiye’nin enerji sektörü kaynaklı seragazı salımının
yarısına denk geliyor. Toplam enerji üretimi içinde RES’lerin payı Almanya’da
yüzde 5, Danimarka’da yüzde 21. ABD’de 16 bin 971 megavat kurulu gücündeki
RES’ler 2008’de yüzde 49.6 büyüyerek 25 bin 388 megavata ulaştı. Enerji
Bakanlığı’nın Rüzgâr Atlası’na göre, Türkiye 48 bin megavat kurulu gücünde bir
rüzgâr enerjisi potansiyeline sahip. Üstelik bu rakama Almanya ve Danimarka’da
olduğu gibi denizlerde (offshore) kurulacak RES’ler de dahil değil. Türkiye’nin
bugünkü kurulu gücü ise barajlar, termikler ve az sayıdaki jeotermal dahil 43
bin megavat. Türkiye’nin RES konusunda neler yapacağı belirsizliğini korurken,
2010 sonunda Almanya’nın 27 bin, İspanya’nın 20 bin ve Hindistan’ın 12 bin
megavat kurulu güce erişmesi bekleniyor.