Amsterdam'da kanal boyunca dizilmiş küçücük evlere bakarken
aklım Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir ile geçen gün yaptığımız
sohbette.
Sulukule, Fener-Balat-Ayvansaray ve İstanbul Tarihi Yarımadası”nda daha nice
“Yenileme Projesini” yürüten Demir, diğer ülkelerde örnekleri
incelediğini söylemişti,
Amsterdam'da, deniz
aşırı tacirlerinin, 17. yüzyıldan itibaren inşa etmeye başladıkları ünlü
evlerin kılına zarar gelmemiş.
Yıkmak, evin dışına müdahale etmek kesinlikle
yasak.
Evin üzerinde durduğu tahta kazıklar çürüdüklerinde kimi
zaman değiştiriliyor.
Amsterdam dile kolay
17. yüzyılda inşa edilmiş evlerini bugüne kadar özenle
korumuş.
Peki ya bizler ne
yapıyoruz?
Mustafa Demir ile
Süleymaniye Cami'nin hemen arkasında doyumsuz bir manzaraya sahip
Haliç Lokantası'nda yaptığımız konuşmaya dönüyorum.
Romanları yerlerinden
söküp kopartan Sulukule Projesi nedeniyle üzerine şimşekleri çekmiş olan
Demir neler yaptıklarını anlatmak istiyor.
Bilgisayardan Sulukule'nin eski yıkık dökük
mahallelerini, teneke evlerini gösteriyor.
Evleri tek tek nasıl tespit ettiklerini, ev sahipleri ve
kiracıları nasıl ikna ettiklerini anlatıyor.
TOKİ'nin yeni
projelerini gösteriyor.
Nafile ama.
TOKİ evlerinde 67
kişi
Mustafa Demir, Sulukuleli Romanların mağdur edilmedikleri konusunda kendisinden emin olsa da
her şey ortada. Büyük tantanayla Taşoluk'taki TOKİ evlerine
gidenlerden kala kala 67 kişi kalmış.
Hepsi yeniden eski mahallelerine ve çevresine
dönmüş.
Sulukule'de
Romanların da yüzyıllardan beri oturdukları mahallelerde kalmalarını
sağlayacak, TOKİ'nin evlerinden ziyade daha mütevazi evlerle çözümler
üretilemez miydi?
Bu arada Mustafa Demir'e söylemeyi
unutmuşum.
Sanat tarihçileri, arkeologlar Sulukule'ye artık bir
arkeolojik SİT alanı gözüyle bakıyorlar.
Fatih Belediye Başkanı'na, sanat tarihçisi Derya Nüket Özer'in 21 Mart
2010'da Radikal 2'de yayınlanan yazısına göz atmasını
öneririm.
Eski Bizans sarayları, Bizans ve Osmanlı
su yolları ve daha nice tarihi eserin üzerinde olan Sulukule'de
yenileme projesi şehircilik disiplini açısından suç oluşturuyor Özer'e
göre.
Sulukule'yle ilgili
yazılacak çok şey var ama benim esas merak ettiğim Fener-Balat-Ayvansaray
Yenileme Projesi.
Mustafa Demir,
projenin sorunlu olduğunu kabul ediyor.
AB fonuyla yapılan evler
Bir kere Fener-Balat ahalisi açısından başından beri
sorunlu.
Düşünün ki, yıllardan beri bu mahallelerde oturanlara haber
bile verilmeden tapulu binaları “projesiz” Çalık Grubu'na ihale
edilmiş.
Proje ortada olmadan ihale yapılmış.
Haklı olarak Fener-Balatlılar, “Benim evimin ne
olacağına bana danışılmadan nasıl kararverilir” diye
tepkili.
Fener-Balat'ta birkaç
yıl önce Avrupa Birliği'nden sağlanan 7 milyon Euro hibe yardımla
126 ev restore edilmişti. Şimdi söz konusu olan 900 ev ve
bunlardan üçte biri “tescilli”.
Tescilli olsun olmasın Fener-Balat ahalisi evlerinin
yıkılmasını istemiyor.
Kaldı ki, yıkılacak evler arasında AB fonuyla
restore edilen evler de var.
Demir, mal
sahiplerine evlerine karşılık verilecek meblağ konusunda müteahhit firmayla
pazarlıkların devam ettiğini söylüyor.
Ne olursa olsun insanların mağduriyetini
gideremez.
Aynen Sulukule'de olduğu tarihi bir mahalle yok
olacak, insanlar başka bir şeye dönüşmüş mahallelerini, masraflarını
karşılayamadıkları evlerini terk etmek zorunda kalacak.
Oysa şimdi şu meşhur 5366 sayılı yasaya dayanılarak
yapılacak “Yenileme Projesi”nde evler ada bazında ele alınarak yıkılıyor
ve birkaç ev birleştiriliyor.
Yani önde bir tiyatro dekoru gibi eski evlerin yüzleri
kalacak.
Demir'e hatırlatmak
isterim.
Amsterdam'da 17.
yüzyıldan kalma evler “tiyatro dekoru” değil.
Sulukule gibi,
Fener-Balat için de yazılacak çok şey var.
İlgilenenler varsa, haklarını aslanlar gibi savunan
Fener-Balat-Ayvansaraylıların kurdukları dernek Febayder'in sitesi
www.febayder.com sitesine göz atsınlar.
Orada müteahhit firmanın çizmiş olduğu modern projeler de
görülebilir.
Ki bunlardan bazılarına “tarihi dokuya” uymadığı
için karşı çıktığını bizzat Mustafa Demir söyledi.
Demir, Sulukule, Fener-Balat gibi aralarında Samatya, Süleymaniye, Kapalıçarşı
ve çevresi, Yedikule-Yenikapı gibi daha onlarca “Yenileme
Projesi”ne girişiyor.
Projeleri
kim denetleyecek?
Ben İstanbul adına müthiş endişeliyim.
Bunca tarihi alan, kültürel mirası kapsayan projeleri kim
denetleyecek?
Tahribatları kim önleyecek?
İstanbul'un
Kültürel Miras listesinde kalıp kalmayacağına karar verecek olan
UNESCO ekibi önümüzdeki nisan ayında geliyor.
Karnesinde İstanbul'un kırıkları hayli
fazla.
Başta “Tarihi Yarımadanın Yönetim Planı”
geliyor.
Mustafa Demir'e
sordum plan henüz hazır değilmiş.
Gülerek “UNESCO gelsin konuşuruz”
diyor.
Bir konuşmamızda İBB Başkanı Topbaş'ın da
Unesco ve Kültürel Miras Listesi'ni artık pek önemsemediği hissine
kapılmıştım.