Dünyanın önde gelen tasarımcılarını, mimarlarını ve mühendislerini bir araya
getirerek, sektördeki mesleki iletişim ortamının kalitesini yükseltmek ve dünya
tasarım pratiği bileşenlerinin Türkiye’de eşzamanlı olarak tartışılabileceği
ortamlar yaratmak amacıyla dünyaca ünlü isimleri ağırlamaya devam eden Yapı-Endüstri
Merkezi'nin(YEM) bu akşamki (8 Haziran) konuğu Meksikalı mimar
Michel Rojkind'di.
YEM'de sezonun kapanış etkinliği
olan 'Bulaşıcı Risk' başlıklı konuşmasıyla kalabalık bir
dinleyici kitlesine hitap eden Rojkind, tasarım sürecinde müşterinin
ihtiyaçlarına kulak vermenin ve birlikte çalışmanın önemine dikkat çekti. Esas
olanın sadece yaşanılan bölge için tasarım yapmaktansa tüm dünya için
sürdürülebilir eserler üretmek olduğunu vurguladı.
Konferansın açılış
konuşmasında, YEM Genel Müdürü Barış Onay; Julien de Smedt,
Hanif Kara, Sou Foujimoto, Jürgen Mayer H. ve son olarak Michel Rojkind gibi
yeni kuşağın öncü isimlerini ağırlamaktan duydukları memnuniyeti dile getirerek,
bu akşam beşincisi düzenlenen konuşmalar dizisinin ana sponsorluğunu üstlenen Siemens Ev
Aletleriile sponsor Bilkom'a teşekkür etti.
Siemens Ankastre Ürün
Müdürü Kenan Yıldırım ise, YEM'le birlikte yürüttükleri
konferans dizisinin, önemsedikleri bir sosyal sorumluluk projesi olduğunu
vurguladı ve etkinliklere gösterdikleri ilgiden ötürü başta akademisyenler
olmak üzere tüm katılımcılara teşekkürlerini sundu.
Mexico City
merkezli ofisi 'Rojkind Arquitectos'ta mesleki çalışmalarını
sürdüren Rojkind, YEM’de gerçekleştirdiği konferansta süregelen ekonomik kriz
bağlamında tasarım yapmanın güçlüklerine ve farklı bağlamlara uyum sağlamak için
strateji bilincinin gerekliliğine değindi.
Kendisinin de ikamet
ettiği Mexico City'nin kaotik bir kent olduğunu kabul eden Rojkind, günümüz
dünyasında insanlara 'bulaşıcılık' korkusunun aşılandığını ve
mevcut bir salgın durumunda -geçtiğimiz sene Meksika'yı sarsan domuz gribi
salgınına atıfta bulunarak- insanların birbirleriyle olan iletişiminin,
temasının bir anda kesintiye uğradığına dikkati çekti. Herkesi kaplayan bu korku
nedeniyle teması özler hale geldiklerini dile getiren Rojkind, 22 milyon
nüfusa sahip Mexico City'de ciddi bir ortak kullanım alanı eksikliği
yaşadıklarını sözlerine ekledi.
Bu noktada daha önce birlikte çalıştığı
mimar iş ortakları Isaac Broid ve Miquel
Adria'ya göndermede bulunan Rojkind, Broid ve Adria'nın kamusal alana
dönük ve toplumsal yaşamı göz önünde bulunduran projelerle pek ilgilenmemeleri
nedeniyle kendi yolunu çizmeye karar verdiğini belirtti. Mimarlıkta önemli
olanın gerçekten ne yapmak istediğinize karar vermek olduğunu savunan Rojkind,
deneysel çalışmak istediğine karar vererek sürekli aynı tarzda çalışan
ortaklarından ayrılıyor.
Çalışmalarını, Rojkind
Arquitectos adlı bağımsız mimarlık ofisinde sürdüren Rojkind, konuşması
boyunca katıldığı davetli yarışmalar ile özel sektörden gelen teklifler
doğrultusunda yürüttüğü proje çalışmalardan örnekler
sundu.
Birlikte çalışmanın ve düşünmenin gerekliliğine
inanan Michel Rojkind, geçtiğimiz aylarda YEM'e konuşmacı olarak gelen Sou
Foujimoto ve Jürgen Mayer H. ile de sık sık görüş alışverişinde bulunduklarını
belirtti ve bu sürekli iletişimde olma halinin, önceki kuşakla aralarında önemli
bir fark olduğunu vurguladı.
Rojkind bir arada
çalışmanın önemine değinirken, Moğolistan'daki 'Ordos 100'
projesini de hicvetmeden geçmedi. Dünyaca ünlü 100 mimar davet edilerek, her
birinden ayrı villalar tasarlamaları istenen projede, bir arada hareket edilmesi
durumunda önemli bir deneyim elde edileceğini savundu. İşverenin müşterilere,
proje maketi üzerinden beğendikleri villayı belirtmelerini istediğini söyleyen
Rojkind, hikayeyi şöyle karikatürize etti: "Müşteri ilgilendiği villayı
gösterdiğinde, işveren 'Bakalım kiminmiş?' deyip, proje hangi mimara aitse onu
içeri çağırıyor ve müşteriye projesini kendi dilinden anlatmasını istiyordu.
Sırasını bekleyen hayat kadınları gibiydik'." Projeye dahil olan mimarların
sürdürülebilirlikten çok uzak bir yarışan egolar bütünü meydana getirdiklerini
ifade eden Rojkind, böylelikle önemli bir paylaşım fırsatının kaçırıldığından
dem vurdu.
Tasarım sürecinde müşterinin ihtiyaç ve isteklerine kulak
vermenin önemine de değinen Michel Rojkind, bu bağlamda 2002 yılında bir balerin
için tasarladığı konut projesi, Falcon ilaç şirketi için geliştirilen genel
merkez binası, Nestle şirketi için -inşaatı da dahil olmak üzere- 2,5
ayda tamamladıkları çikolata müzesi, yine Nestle için yapılan araştırma
laboratuarı ve son olarak da Mexico City'nin en prestijli bölgesi için
kurguladıkları 'Reforma 432' adlı karma kullanımlı
gökdelen projesinden bahsetti.
Nestle şirketi,
yeni yapılacak fabrika binaları için Rojkind'e başvurduğunda, yapıda,
müşterilerin çikolata yapımına bizzat şahit olacakları bir tünelin dahil
edilmesini istiyor. Azteklerden gelen ve Meksika'nın önemli bir kültürel öğesini
oluşturan çikolataya ait bir müzenin şimdiye dek yapılmamış olmasını büyük bir
eksiklik olarak niteleyen Rojkind ise Nestle'nin aklını çeliyor. Firma
yetkilileri teklifi memnuniyetle kabul ediyorlar ancak müzenin yapımı için 2,5
aylık bir süre tanıyorlar. Yorucu ve aksiliklerle dolu bir inşaat sürecinin
ardından Rojkind, küçük kızının da ilgisini çekecek bir yapı hayata geçirmiş
olmanın sevincini yaşıyor. Hayatın ve çevremizdekilerin bizi artık çocukluk
dönemimizdeki gibi heyecanlandırmamasının büyük bir eksiklik olduğuna işaret
eden Rojkind, Nestle Çikolata Müzesi'ni gezenlerin bunun
farkına varmasını amaçlamış.
Rojkind son
olarak, endüstriyel tasarım alanındaki çalışmalarına değindi. Ekonomik krizi
fırsata dönüştürerek 'Agent' adında yeni bir şirket
oluşturdukları dile getiren Rojkind, şirketin misyonunu 'stratejik akıl
elçiliği' olarak tanımladı. Müşterilerinden birinin projeyi
sahiplendiğini, daha sonra aralarına bir endüstri ürünleri tasarımcısı
eklendiğini söyleyen Michel Rojkind, 'Agent' markası altında rahatsız edici
ürünler tasarlamak istediklerini belirtti. İlk ürün çalışmalarının ise,
polimerden yapılmış, bünyesinde GIS sistemi ve termal kamera barındıran bir
'şeffaf futbol topu' olduğu bilgisini verdi. "Neden klasik
futbol topundan farklı bir top üretilmesin ki?" diyerek işe koyulan ekip,
fütüristik bir tasarım çalışmasına girişerek zıpladığında ışık saçan, elle temas
halinde renk değiştiren ve hızı ölçülebilen 'CTRUS C1 Cross
Section' adlı alternatif bir 'meşin yuvarlak' yaratıyor.
Son
söz olarak, tek başına çalışmaktan yana olmadığını dile getiren Michel
Rojkind, birlikte çalışmanın önemini bir kez daha vurguladı ve mimarları
sadece kendi yaşadıkları bölge için değil tüm dünya için düşünmeye ve üretmeye
davet etti.