6306 sayılı yasaya göre, risk tespiti yapan belediye, üniversite veya risk tespit lisansı olan şirketler; binaların deprem halinde ağır hasar göreceğine, yıkılma riski olduğuna yönelik veya binanın ekonomik ömrünü tamamladığına ilişkin bir rapor oluşturduktan sonra durumu, il müdürlüğüne bildiriyorlar. İl müdürlüğü de raporu tapuya, ilgili belediyeye ve bakanlığa aktarıyor. Tapu müdürlüğü, raporu daire ve dükkan sahiplerine bildirdikten sonra malikler 15 gün içinde ilde bulunan itiraz teknik heyetine itiraz edebiliyorlar. Yaklaşık 15 günlük rapora itiraz süresinin içinde veya sürecin sonunda daire sahiplerine riskli binayı yıkmaları için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı veya il müdürlüğünce 60 gün süre veriliyor. Bu sürenin sonunda yetkililerce yıkılmadığı tespit edilen binalara 30 gün daha ek süre verilerek, yıkılması isteniyor ve sürenin sonunda bina devletçe yıktırılıyor.
Gürsel Öngören"Risk tespit başvurusu altı aylık bir süreçte patlayacak bir bombanın pimini çekmek"
Konuyu değerlendiren Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören, risk tespit başvurusunu altı aylık bir süreçte patlayacak bir bombanın pimini çekmek olarak yorumladı. "Bombanın zamanı işlemeye başlayınca; teknik heyetin itirazı uygun bulması dışında, süreç bir daha durdurulamaz" diyen Öngören, "Belediyeler ve devlet, can kaybı riski olduğu için riskli binada vatandaşın oturmasına bile bile izin veremez. Kanunun ve yönetmeliğin mevcut haline göre; yıkımın geciktirilmesi yönünde takdiri ek süreler devletçe verilemez. Çünkü bir deprem olursa, ek süre veren veya binanın boşaltımını yapmayan kamu görevlileri ve yöneticileri taksirle adam öldürmekten; görevi ihmal suçlarından hapisle yargılanırlar. Bir de ölenlerin yakınlarının desteğinden yoksun kalma tazminat davalarıyla karşı karşıya kalırlar" şeklinde konuştu.
Öngören, herhangi bir malikin veya belediyenin riskli yapı tespit sürecini başlatabileceğine ve başlayan bu sürecin istisnalar dışında durdurulamayacağına işaret ederek, bu nedenle riskli bina durumundaki eskiyen bina veya sitelerin yöneticilerinin hukuki ve teknik yardım alarak müteahhit ve yatırımcılarla hızla görüşmelere başlamalarını önerdi.
Yöneticiler, hukuki ve teknik yardım alarak müteahhit ve yatırımcılarla hızla görüşmelere başlamalılar
Öngören; kanuna ve uygulama yönetmeliğine göre tespit raporunda bina riskli çıkarsa, ilgili belediyenin binanın elektrik su ve doğal gazını kestirebildiği için vatandaş dimyata giderken evdeki bulgurdan da olabileceğinden, bu sürecin dikkatli yürütmesi gerektiğini belirtti. Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. N. İlker Çolak ise; risk tespit raporunun pimi çekildikten sonra maliklerin ya altı-yedi aylık süreçte kendi aralarında ve imar durumu doğrultusunda yeni inşaatın paylaşımı konusunda müteahhit ile anlaşacaklarını ya da 2/3 oranında anlaşma olmazsa arsayı kamulaştırma yoluyla bakanlığa kaptıracaklarını söyledi. Çolak açıklamasında, hukukçulardan tespit raporu alınmasının; hem bakanlık il müdürlüğü ve teknik heyete itiraz aşamalarında ve hem de müteahhitle olan inşaat sözleşmesi pazarlıklarında yardım almanın hayati önemde olduğuna dikkat çekti.
İlker ÇolakBakanlık, itiraz durumunda sonuca bağlanana kadar '60 günlük süre'yi durdurmalı
Profesör Çolak, platform olarak bakanlığa önerilerinin; ilgili kanun ve yönetmelikte değişiklik yapılarak, il teknik heyetine itiraz edilmesi halinde bu itirazın sonucuna kadar bakanlığın, kat maliklerine yıkım için 60 günlük süre verme işlemini durdurmaları olduğunu belirtti.
Hilmi IşıkörenGayrimenkul uzmanı, köşe yazarı Hilmi Işıkören de, eskiyen apartman ve site yöneticilerinin bir an önce müteahhitler ile görüşmeleri gerektiğini; risk tespit sürecinin geri dönülemez olmasının yanı sıra bu görüşmelerin ve imar düzenlemesinin sekiz-on ay süreceğini kaydetti. İstanbul’da yaklaşık 6.000 site ve 10 bin arsası büyük apartman olduğunu bildiren Işıkören, 15-20 bilinen marka büyük inşaat şirketlerinin her birinin kapasitelerinin beş-altı ay içinde dolacağını; sonraki altı ayda bina ve sitelerin yenilenmesi işinin finans ve marka olarak daha küçük şirketlere kalabileceğini belirtti.