İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010 sona ererken,
kentteki “Rus Lokantası” kültürünü yaşatan tarihi
Rejans’ın 2011 yılını “kapanma kararı”yla karşılaması nasıl
yorumlanabilir? Hele bu lokanta, Mustafa Kemal Atatürk’ün İstanbul’daki
“müdavim”i olduğu mekânlardan en ünlüsü ise, Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin
aynı mekânı yaşatmak için kıllarını bile kıpırdatmamaları nasıl
affedilebilir?
Hemen tüm anıları, yaşanmışlıkları ve özgünlüğüyle tartışmasız
“kültür mirası” niteliği taşıyan böylesine “eşsiz” bir
lokantanın, sadece “kiracı-mal sahibi yasaları”yla tarihten
silinmesine karar verilmesi nasıl bir “hukuk” anlayışıdır? O kiracının İstanbul
ve hatta ülke kültürüne yaptığı asırlık katkıyı önemsemeyen; o mal sahibine de
sahip olduğu mülkün artık sadece kendine ait değil, topluma ait bir değer
olduğunu anımsatmayan bir mahkeme, kararını “Türk milleti adına” nasıl
alabilir?
Sorular çoğaldıkça görülüyor ki neredeyse tüm Cumhuriyet tarihine tanıklık
eden bir kültür ve uygarlık mekânımız, bunun değerini bil(e)meyenlerin aymazlığı
yüzünden “son yılbaşı”na hazırlanıyor. Eğer tahliye davasını kazanan mal sahibi
ile “kiracısı” arasında bir uzlaşma sağlanamazsa, Rejans belki de başka bir
mekâna taşınarak varlığını sürdürecek, ama o unutulmaz tarihsel buluşmalara
tanıklık eden mekânından yoksun olarak...
‘Kültürsüz’ yasalar...
Bu talihsiz gelişme, Asmalımescid Mahallesi’ndeki Olivio
geçidinde bulunan lokanta mekânını 30 yıl önce sahiplenen 90 yaşındaki “mal
sahibi” Dr. Mithat Müdüroğlu’nun 2007’de bir ihtar göndererek
“Çıkın! Ben kullanacağım” demesiyle başlamıştı. Derken, kira kontratının
yenilenmemesiyle doruğa çıkan anlaşmazlık Rejans’ın sahiplerince dava konusu
yapıldıysa da yargı, mal sahibini haklı bularak tarihi mekânın boşaltılmasına
hükmetti. Nitekim Yargıtay da konuyu sadece kiracı-mal sahibi hukuku açısından
inceleyip “kültür”ü konunun dışında tutunca, Rejans’ın kapanması “mahkeme
hükmü”ne dönüşmüş oldu...
Beyoğlu’nun ‘efsane’si
Yazar Jak Deleon Rejans Restoran’ı bakın nasıl anlatıyor;
“…tıpkı Beyoğlu gibi ‘nevi şahsına münhasır’ bir efsanedir... Akşamüstü bir
barda soluklanıp yemeği Rejans’ta yemeyen bir gazeteci var mıdır? Rejans’ı
tanımamış ‘ehl-i damak’ bulmak mümkün müdür?” (Beyoğlu’nda Beyaz Ruslar-Remzi
Kitabevi)
İşletmenin sahibi Erdal Sezener de mal sahibinin “Sizinle
hiçbir sorunum yok, sadece mülkümü geri istiyorum” dediğini anımsatarak şunları
söylemişti: “75 yıldır aynı yerde hizmet veren bu mekânı, benim ailem 30 yıldır
işletiyor. 2003’te ‘Time Out İstanbul Yeme İçme Ödülleri’nde ‘En İyi Etnik
Restoran’ ödülünü almamız, tarihsel geçmişine saygımızın ürünü...”
Şimdi soruyoruz; aynı saygıyı acaba İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı da
gösterip o muazzam bütçesinden para ayırarak o tarihsel mekânı kamulaştırıp
Rejans’ın kullanımına veremez miydi? Yoksa bunun engeli “votka”nın yanı sıra
Atatürk’ün demlendiği beyaz kolalı örtülü “rakı” masası mıydı?