Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi, European Cultural Foundation tarafından desteklenen "Normalizasyon/Makulleştirme Programı 2" adlı sanat etkinlikleri çerçevesinde "...için sanat" isimli sergiler, konuşmalar ve gösterimler dizisi gerçekleştirecek.
10 Aralık- 15 Ocak ve 25 Ocak-26 Şubat tarihleri arasında yapılacak etkinliklerde, bir sav üretmeye çabalamaktan ziyade son yılların cesur ve gözkamaştırıcı üretimlerinin dokümantasyonlarından örnekler sunulacak.
Sanatçılarla konular hakkında tartışmaların gerçekleştirileceği ve 2 ay boyunca değişerek sürecek "...İçin Sanat", gayri resmi, izleyici-dostu bir süreç sergisi. Sergiye katılması beklenen sanatçılar arasında Gülsün Karamustafa, Osman Bozkurt, Cevdet Erek, Esra Ersen, Halil Altındere, Hatice Güleryuz, Songül Boyraz, Köken Ergun, Neriman Polat, Aslı Sungu, Şener Özmen, Erkan Özgen, Yetkin Başarır, Leyla Gediz, Banu Cennetoğlu, Halit Akakçe, Seçil Yersel, Aydan Murtezaoğlu, Bülent Şangar da var.
"Normalizasyon/Makulleştirme Programı 2", 2 Ekim 2004 tarihinde Can Altay (Ankara), Solmaz Shahbazi (Tahran) ve Phil Collins'in (Belfast/Londra) Platform'da verdikleri konferanslarla başladı. "...için sanat" sergisi ile Rooseum, Malmö, İsveç ve WHW, Zagreb, Hırvatistan'la paralel götürülen "Normalizasyon/Makulleştirme" programının, bir ortak yayınla taçlandırılması planlanıyor. Projede yer alan Mardin Kızıltepeli genç sanatçı Nurullah Görhan, aynı zamanda İstanbul Misafirleri Programı'nda çalışıyor.
Sergi hakkında...
Türkiye'de güncel sanat pratiği son 15 yılda olağanüstü bir gelişim gösterdi, hızlı biçimde tanındı, yerellik içinde biçimlenen sanat eserleri küresel dolaşımına girdi. Eserlerin uluslararası koleksiyonlarda ve müzelerde yer almalarına karşın, sanatçılar, çoklukla yaşamayı yeğledikleri yer olan Türkiye'de yıllar boyunca dikkate alınmadılar. Türkiye'de müşteri ve izleyilerinin yeterince olmamaları, eskiden yapılan "sanat için sanat" ya da "toplum için sanat" gibi tartışmaların bugüne uyarlanması olan "ihraç için sanat" gibi bir durum mu yarattı? Sanatçılar Türkiye'de izleyicileri olmadığını, ya da yaptıklarının siyasi veya başka bir nedenden ötürü gösteremeyeceklerini ya da algılanamayacağını düşünerek mi farklı bir üretime geçti? Üzerlerinde, yabancılardan gelen çeşitli talepler vardı mıydı? Ya da tam tersine kendilerinin görmek istediği gibi işler mi ürettiler? "Kaşif" [Avrupalı] ile "keşfedilen" [ötekiler] arasında beliren entelektüel ve felsefi dil paylaşımı mı izlenmekte? Yoksa ne kaşif ne de keşfedilen mi kaldı? İstanbul kurumsal koşulların verimsizliğine karşın, kendini ihraç etme ve reklam etme zorunluluğunda mı hissetti yoksa aşağılatmadı mı?