Deutsche Welle editörü Henrik Böhme'nin değerlendirmesi şöyle:
***
Henüz kıyamet kopmadı. Şimdilik sadece ‘piyasalar’ şiddetli sarsıntı geçiriyor. Küresel değerli kağıtlar ticaretinde dakika başına milyarlarca dolar yakılıyor ama borsa endekslerinin son aylardaki dikey çıkışına bakarsak, tanık olduğumuz çöküşün sürpriz olduğu söylenemez.
Öncelikle Çin’den gelen olumsuz haberler aşırı derecede ısınmış olan finans piyasalarını oldukça zorluyor. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi zaaf geçirdiğinde yatırımcının tedirginliğe kapılması normal karşılanmalı. Ama tek neden, Çin’deki yavaşlama değil. Diğer genç sanayi ülkelerinin durumu da endişeye yol açıyor. Örneğin Rusya’nın Batı yaptırımları ve kendi sorumluluğundaki problemler yüzünden durgunluğa sürüklenmesi ve Rusya gibi hammadde ihracatına bağımlı olan Brezilya’nın emtia fiyatları düştüğü için kendini resesyonda bulması gibi.
Bu kadar parayla ne yapılır?
Piyasalardaki sarsıntının nedenlerini sadece genç sanayi ülkelerinde aramak da doğru olmaz. Yaklaşık yedi yıldır hisse senedi borsalarında hüküm süren yükselişin merkez bankaları tarafından teşvik edildiği unutulmamalı. Amerikan ve Avrupa Merkez Bankaları Lehman Brothers’in iflaslından beri piyasalara trilyonlar pompalayıp ana faiz haddini sıfıra yakın bir oranda tutuyor. Piyasaya sürülen bu ucuz paranın kârlı alanlara yatırılması gerekiyor. Öncelikle de emeklilik fonları ve sigortalar kâr payı vaatlerini yerine getirmek zorundaysa.
Böyle olunca da, ucuz yatırım sermayesinin önemli bölümü hisse senetlerine ve türevlerine aktı. Ancak hisse senedinin değeri dalgalanmaya tabiidir ve sıfıra düşmesi de mümkündür. Borsada işlem yaparken bu gerçeği akıldan çıkarmamak gerekir. Bir diğer fenomen de borsa değeri artan şirketlerin kârını cömertçe hissedarlarına dağıtıp yatırımları ikinci plana itmesiydi.
Neden tırmandığını kimse sormuyor
Ama piyasalardaki gelişmenin son yılların ilk çöküşü olduğu da sanılmamalı. Birçok uzman ucuz sermaye balonu şişmeye başladığında piyasa hareketlerinin son derece oynak ve istikrarsız olacağına dikkat çekmişti. Alman birleşik borsa endeksi DAX sonbaharda aniden düşüşe geçmiş ve 8 400 puana kadar gerilemişti. Nedeni, ekonomik durgunluk endişesiydi. Bu endişenin yersiz olduğu anlaşılınca endeks yeniden hızla tırmanmaya başladı ve altı ayda 4 000 puan arttı. Tırmanış 12 390 puanda durdu. DAX adeta havalanırken sebebini kimse sormamıştı. Hisse senetleri düşmeye başladığında ise herkes asabileşiyor ve düşüşün nedenini ve ne zaman duracağını bilmek istiyor.
Böyle durumlarda rakamlara bakmakta fayda vardır. İhracat ülkesi Almanya ürünlerinin büyük bölümünü Avrupa ülkelerine, sadece yüzde yedisini ise Çin’e satıyor. Çin’deki problemler öncelikle Alman otomotivcilik şirketlerini yönetenlerin uykularını kaçırıyor olabilir. Ama diğer şirketlerin böyle bir endişesi yok. Rahatlatıcı bir diğer faktör de Amerikan ekonomisinin büyüme rotasını tutturmuş olmasıdır. Diğer faktörler de, petrol ve bakır gibi hammaddelerin ucuzlamasıdır. Emtia borsalarındaki fiyat gerilemesi ihraç eden ülkeler için dezavantaj, ithalatçılar açısından ise tam bir konjonktür teşviki sayılır.
Amerikan Merkez Bankası Başkanı Janet Yellen’in faiz artışının eli kulağında olduğu şeklindeki beyanatları öncelikle kalkınmışlığın eşiğindeki ülkeleri tedirgin ediyor. Yatırımcı belli bir süredir ABD’deki faizlerin artacağı beklentisiyle eşik ülkelerinden parasını çekiyor. Böylece kısır döngü tamamlanmış oluyor. Ancak yüksek para arzı ve sıfır faizden oluşan kriz ilacını kesme zamanı da elbet gelecek. Problem, Çin’deki krizin devam edip dünya ekonomisini de girdaba sürükleme tehlikesinden kaynaklanıyor. Batı böyle bir duruma tepki gösterebilecek enstrümanlara sahip değil. Lehman Brothers iflasının etkileri halâ kendini gösteriyor.