İki hafta önce "Gökdelen isteyen Kartal'a gitsin" diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş'ın dün Levent'te 300 metrelik kule anlaşması imzalaması nasıl yorumlanabilir? İki olasılık var: Ya Levent, karşıdaki Kartal'a bağlandı. Ya da Topbaş'a göre 300 metrelik bina gökdelen değil!.
Ne Başbakan Erdoğan'ın "Sermaye ırkçıları" dediği "İstemezük"çülere sempati duyuyoruz, ne de gökdelenlere karşıyız. Hatta 1980-90'larda vizyon sahibi mimarların kentleri birkaç gökdelende toplama önerisiyle yakından ilgilendik. Böylece çevrenin kurtarılabileceği, insan dışındaki canlılara da yaşam alanı yaratılabileceği umuduyla.
Dahası, Levent'te eski İETT garajına gökdelen dikilmesine de olumsuz bakmıyoruz.
Bizim Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın "1- Söyledikleri ile icraatları arasındaki çelişkiye, 2- Vizyonuna, 3- Ben yaptım oldu" anlayışına itirazımız var.
Sırasıyla irdeleyelim:
1- Topbaş daha iki hafta önce şehir hatları vapuruyla Kadıköy'e giderken basın mensuplarına "İstanbul'un siluetini değiştirecek projelere izin vermeyeceklerini" açıkladı. Sonra da Taksim ve Beşiktaş bölgesindeki otelleri gösterip "Bakın şunlara... İstanbul'un siluetine yakışıyor mu? Bu kadar yoğun yerleşim merkezinin bulunduğu yerlerde cadde ve yollar yetmiyor " diye iç çekip ekledi: "İstanbul'un gökdelenler bölgesi artık Kartal olacak."
Şimdi bu güvenceyi ve dün Dubai International Properties ile imzalanan anlaşmayı yanyana koyunbağdaşıyor mu? "Kentin dokusunu baskı altında tutacak" projelere izin vermeyeceklerini söyleyen -hem de mimar- Topbaş, Levent'te 300 metrelik "Dubai Towers İstanbul" kuleleri inşasını öngören anlaşmaya imzayı bastı geçti.
Kulelerin yüksekliğini gözünüzün önüne getirmeniz için somut örnek verelim: Türkiye'nin en yüksek binası olan İş Bankası Kuleleri var ya; onların 181.1 metrelik olanın üstüne yanındakini koyun; ortaya öyle birşey çıkacak.
2- Topbaş anlaşılan İstanbul'u Dubai'ye benzetmeyi düşlüyor. Yatırımcı Muhammed Al-Gergawi de, "Biz Dubai'de yoktan bir kent yarattık" diyerek bu vizyona destek veriyor.
Halka danışmak yok mu?
Ancak can alıcı bir nokta unutuluyor: Dubai 40 yıl öncesine kadar balıkçı köyüydü. İstanbul ise 2000 yıllık dünya kenti. Dubai'nin arkasında uçsuz bucaksız çöl var. İstanbul'un arkasında ise zamanın sisleri arasında kaybolan koskoca bir tarih.
Paris'e, Londra'ya, Roma'ya gidip "Burada bir Dubai yaratmak istiyoruz" deyin, bakalım ne yanıt alacaksınız? Gökdelen ormanları, sadece kimliği ve geçmişi olmayan suni kentlere özgü hastalık. Dubai, Singapur, Kuala Lumpur, Taipeh, bataklıkta kurulan yeni Şanghay gibi. Hatta Şanghay bile artık yeni gökdelenlere izin vermiyor.
3- Kentin hem görünümünde, hem yaşamında böylesine köklü ve kalıcı etkiler yapacak projeleri, halka danışmadan uygulamaya kalkmak, ne çağımızın demokrasi anlayışıyla bağdaşıyor, ne kapısını araladığımız AB'nin kriterleriyle, ne de Avrupa'nın ortak kültür mirası değerleriyle.
Topbaş hiç değilse, Şişli'de -yine- bir İETT garajında yükselen iş merkezi için bölge halkının ne düşündüğünü araştırmalıydı.
Yine de geç sayılmaz; Levent'teki kulelerin trafikten altyapıya kadar günlük yaşama etki raporlarını hazırlatıp -bölge o zamana kadar başka ilçeye bağlanmazsa- Şişli halkının desteğini ve onayını istemeli.
Hatta oranın trafiği tüm İstanbul'u etkileyeceği için, kent çapında referandumu düşünmeli.
Yoksa mimarlar AB'den "Planlı kentleşme"nin de müzakere başlıklarına eklenmesini isteyecekler; haberi olsun!