İngiltere’de, CABE (Commission for Architecture and the Built Environment) tarafından yapılan bir araştırmaya göre son üç yıl içinde gerçekleştirilmiş konut projelerinin yüzde 94’ü tasarım açısından sınıfı geçemiyor.
Avrupa Birliği’nin kapılarını aşındırırken, Avrupa’da yaşamın gidişi konusunda efsanelerle gerçekler arasında gidip geldiğimiz şu günlerde 18 Kasım’da açıklanan rapor bizler için de dikkat çekici.
Sonuçlara göre yapıların pek azı “iyi” ya da “çok iyi” olarak sınıflandırılabilmekte... Sadece %6!
Bu sene İngiltere’nin yalnızca kuzeyini kapsayan araştırma, geçen sene güney bölgeleri için elde edilenlerden farklı sonuçlar vermemiş. Güney’de, kuzeydeki gibi yüzde 24’lik bir dilim, tasarım açısından “zayıf” olarak sınıflandırılmıştı. Bölgeler arasında gelişmişlik farkı hep bir sorun olarak önümüze gelirken, bu örnekte bir kuzeyin de güneyden pek farklı olmamasının yine bir sorun olduğunu söyleyebiliriz.
CABE yetkililerine göre, tasarımın niteliği İngiltere için ulusul ölçekte bir sorun haline gelmiş bulunuyor. Ortada tasarımcıların yetenekleri ile ilgili bir sıkıntı olması ise gerçekçi görünmüyor. Zira incelenmiş yapıların tasarımını yapan firmaların hepsi geçtiğimiz yıllarda çeşitli tasarım ödülleri almış. Dolayısıyla, bu işi becerebildiklerini kanıtlamış durumdalar. Sonuç itibariyle CABE için iş yapıları üreten firmalarda düğümleniyor. Gidişatın düzelmesi hem yerel otoritelerin hem ilgili firmaların gerekli sorumluluğu hissederek işe hevesle sarılmalarına bağlı.
Kullanıcılar arasında yapılan anketler de CABE’nin araştırma sonuçları ile örtüşüyor. Verilere göre bir kaç temel eksiklik göze çarpıyor:
* Park sorunu, sokakların ve kamusal mekanların düzenlenmesinde zayıflık.
* Yeni yerleşim bölgelerinin genel planı ve yön bulma sorunu.
* Kişilikli ve özgün kimliğe sahip mekanların yaratılamayarak tek düze yaşam alanları oluşturulması.
* Altyapı sorunlarının bir türlü giderilememesi.
Bu duruma rağmen CABE, önemli adımların da atıldığını belirtiyor. Yeni normların geliştirilmesi, konunun bir planlama sorunu olarak gündeme alınması ve açılan bir yarışma bunlardan bazıları.
Ayrıca, CABE yerel otoritelere kötü tasarımı reddetmeleri, tasarımcılara sorumluluk alarak iyi tasarım yapmalarını ve devlete de tasarımın niteliği sorununu gündemden düşürmemesini öneriyor.
Burada dikkate alınması gereken noktalardan biri, raporu hazırlayan kurumun hükümetin mimarlık konusunda danışmanlığını yapıyor olması. Özel sektörü eleştirmekten çekinmemesi her ne kadar olumlu da olsa, hükümeti bağlayacak soruları sormaktan geri durdukları gözlenebilir.
Başka bir deyişle, raporun sonuçları oldukça ilgi çekici olmakla birlikte oldukça naif bir öneri ile tamamlanıyor. Konut sorunun önemli bir parçasını oluşturan tasarım öğesine dikkat çekmesine çekiliyor, ama toplumsal bir boyutta gerekli değinilerin yapılıp yapılmadığı sorgulanmaya değer.
Her ne kadar günümüzde bir denetim mekanizması olmaksızın kentsel gelişimin sağlıklı ilerlemesi mümkün değil gibi gözükse de, tasarımın başarısı için konan ölçütlerin belki daha derinlemesine ortaya konması, dahası ciddi bir tartışma başlığı olarak gündeme getirilmesi gerekiyor.
Araştırma ile ayrıntılı bilgi www.cabe.org.uk sitesinden edinilebilir.