Partikül Kirliliği AB Değerlerinin 4-6 Kat Üstünde



Kömür dağıtımlarının ardından hava kirliliği tekrar gündemde. TBMM Çevre Komisyonu Başkanı ve AK Parti Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk, Türkiye'de kükürtdioksit kirliliği konusunda sıkıntı yaşanmadığını ancak partikül kirliliğinin hala önlenemediğini söyledi. Öztürk, Türkiye'nin bütün illerinde hava kirliliği ölçümünde AB direktiflerine uygun yöntemler kullanıldığını belirtti. Bu kapsamda her 15 saniyede bir ölçüm yapıldığını ifade eden Öztürk, bunların saatlik değerlere dönüştürülerek, Çevre ve Orman Bakanlığı'nın Gölbaşı'nda bulunan laboratuvarlarında değerlendirildiğini ifade etti.

Kendisinin 2005-2006, 2006-2007 ve 2007-2008 kış ayları değerlerini içeren bir araştırma yaptığını anlatan Öztürk, "Bu  çalışmaların sonuçlarına göre, Türkiye'de artık kükürtdioksit kirliliği açısından bir sıkıntı kalmadı, ama partikül kirliliği hala önlenemiyor. Kış aylarında bazı illerimizde soluduğumuz zaman kükürtdioksit nedeniyle ciğerlerimizi yakan bir hava var ancak bu eskisi kadar yüksek değerlere sahip değil. Partikül kirliliği, kükürtdioksit kirliliğinden daha tehlikeli, solunduğu zaman birden hissedilmez ama uzun vadede önemli sağlık sorunlarına neden olabilir" dedi.

Kirlilik AB standartlarının üstünde

Mustafa Öztürk, AB ve Dünya Sağlık Örgütü'nün partikül kirliliğiyle ilgili sınır değerlerini yaklaşık olarak 50 mikrogram/metreküp olarak belirlediği halde Türkiye'de bu değerin günlük ortalama 200-300 mikrogram/metreküp  olduğunu söyledi.

Türkiye'deki partikül kirliliğinin AB ve Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği sınır değerlerinin neredeyse 4-6 kat üzerine  çıktığını anlatan Öztürk, "Partikül maddenin sağlık üzerinde ciddi olumsuz etkilerinin yaşandığı değer ise 155 mikrogram/metreküp. Günlük partikül madde değeri 155'i geçtiği zaman özellikle yaşlılar, çocuklar, solunum, akciğer hastalığı yaşayanların hasta olmaları kuvvetle ihtimaldir. Dolayısıyla bizim sınır değerimiz olan 200 ve 300 sağlık için tehlikeli düzeyde. İnsan sağlığına değer veriliyorsa bu oranlar kesinlikle 155'in altına indirilmeli. 155 sınır değer olmalı ve aşıldığı zaman partikül maddeyle ilgili acil eylem planları devreye girmeli" dedi.

TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Öztürk, bu konuda yapılacak çalışmalar kapsamında partikül madde kirliliğinde öncelikle 155 mikrogram/metreküp değerinin hedeflenmesi, daha sonra da konforlu yaşam için ideal kabul edilen 50 mikrogram/metreküp değerine ulaşmak için çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi. Bu değerlere ulaşılabilmesi için temiz yakıt kullanımının özendirilmesi, sanayideki baca gazı kontrollerinin sıkılaştırılmasını öneren Öztürk, bazı illerde partikül maddenin ana kaynaklarından olan toplu taşıma araçlarının da denetlenmesi gerektiğini anlattı.

Dünyada her yıl milyonlarca insanın partikül madde kirliliğinden öldüğünü vurgulayan Öztürk, bu konudaki çalışmalar kapsamında partikül madde kirliliğinin sağlık üzerine yapacağı etkiler ve alınması gereken önlemlerin ilgili kurumların internet sayfalarında da bulunması gerektiğini söyledi.

Havası en kirli olan iller

Mustafa Öztürk, 2008-2009 değerlerine göre Kütahya, Denizli, Batman, Tekirdağ, Konya, Karabük, Kahramanmaraş, Afyonkarahisar, Van ve zaman zaman Erzurum'un Türkiye'nin partikül madde kirliliğini en yoğun yaşayan illeri olduğunu bildirdi. Bu illerde kirlilik konusunda önceki yıllara göre önemli ölçüde düşüşler yaşandığını anlatan Öztürk, buna karşın değerlerin yine de yeterli düzeyde olmadığını kaydetti.

Öztürk, bu kirliliğin ana sebeplerinden birisinin de ısınmada kaliteli yakıt kullanımı olduğunu belirterek, bu illerde doğalgazın acilen yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi. Bu illerde insanların daha sıkı uyarılması ve hastaneye başvuru sayısıyla hava kirliliği arasında bağlantılı analizler yapılmasının önemine işaret eden Öztürk, hava kirliliği yükseldikçe sağlığa yapılan harcamaların da arttığını ifade etti.

Mustafa Öztürk, "Kaliteli havayı elde ettiğiniz zaman sağlık harcamalarını da azaltıyorsunuz. Avrupa'da bu konuda ciddi veriler var. Sağlıkta maliyetin minimize edilmesi için hava ve suyun kaliteli olması lazım. Önemli olan insanları hasta olduktan sonra değil, hasta olmadan korumak. Hava kalitesini izlemenin amacı da bu" diye konuştu.