Paranoya Kent(li)



Kasım 2003 İstanbul, Mayıs 2007 Ankara Ulus Meydanı ve doğu illerinde sayısını belki de bilmediğimiz kent meydanlarındaki bombalı terör eylemleri... Terör bir karşıtlık politikasıdır ve devlete karşıdır. Hedefi sivil toplumdur ve amacı bu toplum üzerinde korkuyu, güven yokluğunu ve saldırıya maruz kalma duygusunu yaşatmaktır. Bu ister devlet terörü olsun, ister diğer biçimleri olsun, hepsinin sivil toplum üzerindeki etkisi genel olarak aynı olmuştur: Tedirgin, paranoyak bireyler.

Kamusal kent alanları ve terör
Kent meydanları büyük yığınların gündelik hayatlarında gelip-geçtikleri yer olarak bugün terörün en gözde eylem alanlarına dönüşmüştür. Modern çağda kamusallığını çoğu zaman "gelip geçilen" mekân olma özelliğinden alan bu meydanlar; kaygılı, tedirgin bireylerin "hızlı" adımlarıyla birbirlerine "dokunmadan" kendi alanlarına doğru gittikleri yol üstü yerler olmuştur.

Ankara örneğindeki gibi terör eylemleri, kent(li) üzerinde iki şekilde etki yaratabilir. Bu, toplumsal duyarlılığa yol açabileceği gibi, içe kapanarak, paranoyak bir duyarsızlaşmaya da neden olabilir. Buradaki duyarsızlaşma kent mekânlarının kullanımını da etkiler. Açık kent meydanlarında gezmektense kapalı, özel güvenlikli, güvenlik aramalarıyla girilen büyük alışveriş merkezleri, kentlinin artık kendisini herhangi meydan veya açık alana oranla daha güvende hissettiği yerler olarak yeni "gözde" kamusal alanlarımızı oluşturacaktır. Nitekim öyle de olmuştur. Oysa açık kamusal alanlara oranla düşündüğümüzde bu alanlar terör için daha noktasal ve daha lokal hedefler oluşturur.

Tedirgin ve kaygılı bireylerin (bu kaygı sadece terör odaklı değildir. Terör bu kaygının sebeplerinden biridir. Kendi yaşamının yönetiminde hiçbir yetkisinin ve tercihinin olmadığı, bütününde güvensiz bir yaşam tedirginliği mevcuttur) bu yeni tercihi, sermayenin-devletin tam da istediği yönde bir gelişmedir. Mevcut sistem bu yeni kamusal alanda kamuyu daha kolay kontrol altına alabilmektedir. Kendi istediği yönde bu kaygılı paranoyak kentlinin tüketim alışkanlıklarını, beğenilerini, markalarla olan ilişkilerini biçimlendi-rebilmekte ve birbirine en yakın olanları bir araya getirmektedir. Bireyi kentten ve farklılıklardan uzaklaştıran bu alan, mutlak duyarsızlaşmada etkilidir. Değişen kamusal alanlar dolayısıyla kamusal bilinçleri de etkilemektedir.

Terör orta sınıf meydanında
Mevcut sistem yeni orta sınıf üzerine paradigmalarını kurmuş ve devamlılığını bu sınıf üzerinden sürdürmekteyken, bu sisteme karşı olan "terör" doğrudan orta sınıfı hedef almak durumunda kalmıştır. Bunun mekânsal tezahüründe; Ankara Ulus Meydanı'ndaki bombalı eylem bir örnek olarak gösterilebilir. Ulus, memur Ankara şehrinin orta sınıfının alışveriş yaptığı, hatta alt orta sınıfın ucuz alışveriş için geldiği, kimi zaman tatil günlerinde gezindiği bir yerdir. Buradaki bir "terör" eylemi, verilmek istenen "şiddet"i en sert ve acımasız biçimde sivil topluma yansıtır. Ve tabii ki bu durum sivil toplumun ötesinde manipüle edilebilecek resmi politikaya dönüşebilir.

Türkiye'de mevcut "kamu", çökmüş olan sosyal devletin ardından devletin tüm kanallarına olan güvensizliği içinde zaten kaygılı ve tedirgin yaşamaya mahkûm edilmiştir. Kent merkezlerindeki terör eylemleri, bunların haricinde kalan bireyi kendi ve yakınları için yaşam-ölüm paronayaklığına sürükleyebilir.

Terör, karşı politikanın tartışma zemini oluşturup müzakere etmediği noktada ürettiği "şiddet"li bir yöntemdir. Kentlerin savaş harici işgal edilmesi (bugünün ABD- Ortadoğu örneği), kent meydanlarındaki eylemlere sert ve şiddetli müdahaleler, başka bir taraftan okunursa devletin meşrulaştırdığı bir terör olarak algılanabilir. Sistem kendi için tehlikeli gördüğü şeyi kontrol altına almak için şiddet uygular. Bu şiddeti meşru kılan siyasal iktidar-medya-sermaye ise sistemin çarklarıdır ve aslında bozulmasını istemedikleri veya işgallerle, olmasını istedikleri düzen kendilerinin olandır. Karşılıklı bir rıza söz konusu değildir. Onları meşru kılan devletin içinde siyasal iktidar olmalarıdır.

Kamu teröre karşı...
Günlük yaşamdan kısa bir örnek verirsek; birey herhangi bir kent meydanındaki basit bir eylemden tedirgin olur. Çok yaklaşmadan uzaktan izler, belki haklı bulduğu halde katılmaktan ve orda olmaktan korkar. Bu durum sonraki süreçlerde de bireyi duyarsızlaştıracaktır ki, tüm "terör"deki asıl amaç ve istenen de budur.

Terör kamuya karşı bir şiddettir ve terör bu anlamda bir mesaj olarak algılanmalıdır. Kamu mutlak duyarsızlaşmaktansa, ortak bir toplumsal duyarlılıkla çözüm aramaya yönelik çalışmalıdır. Birey olarak kendi gündeliğimizde kendimiz ve sevdiklerimiz için paronayağımızı yaşasak da bunun ötesinde bu terörün sebeplerine ve nedenlerine ilişkin sivil toplum ve siyasal platformlar içinde "olmalıyız". Kentler tarih boyunca meydanları, caddeleri ve sokaklarıyla gündeliğimiz içinde kamunun duruşunun ve mücadelesinin alanları olmuştur. Böyle de devam etmelidir. Her türlü teröre rağmen...