Marsilya’daki 6. Dünya Su
Forumu sona erdi. Tartışmaların ağırlık merkezini, su ihtiyacının kamu
sektörü mü yoksa özel şirketlerce mi karşılanacağı, sorusu oluşturdu.
Deutsche Welle
Türkçe'de Monika Hoegen ve Ahmet
Günaltay imzasıyla yer alan habere göre, 90 fuar standının bulunduğu
alanda su şirketlerinin tanıtımı yapıldı. Su kazanmanın yaratıcı metotlarına
ayrılan bölümün hemen yanında su israfının nasıl önlenebileceği anlatılarak,
temiz suyu herkese ulaştırma yöntemleri ve sıhhi tesisat tanıtıldı. Sunulan
yerel ve bölgesel çözümler son derece etkileyici olsa da, konferans boyunca en
çok tartışılan konu, milli ve uluslararası çerçevedeki suyu değerlendirme
stratejileri oldu. Hükümetinin önerdiği küresel su ve çevre yönetimi formülünün
tek çıkar yol olduğunu savunan Fransa Kalkınma Bakanı Henri de
Roincourt, "Diğerleri gibi Fransa hükümeti de çözümün dünya çevre
teşkilâtı bünyesinde aranması gerektiğini düşünmektedir” dedi.
"Ortak bir su fonu kurulmalı"
Dünya Su Forumu Uluslararası Komitesi Başkanı Benedito Braga
su sorunun merkezî çözüme kavuşturulması için farklı bir öneride bulundu ve
Birleşmiş Milletler bünyesinde bir dünya su fonu kurulmasından
söz etti. Marsilya’daki alternatif su forumuna katılan delegeler ise resmî
buluşmada ortaya atılan formüle sıcak bakmadıklarını gösterdi.
Aynı zamanda Dünya Sosyal Forumu’nun yönetim kurulunda da
yer alan anti küreselleşme hareketi ATTAC’ın Fransa temsilcisi
Gustav Massiah,“Çok uluslu tröstlere lisans ve imtiyaz
dağıtacak makam Küresel Su Fonu olduğu takdirde, bunu çözüm saymayız. Bu yöntem,
mevcut sistemdeki sorunları daha da büyütecektir” sözleri ile sistemdeki yapısal
bozukluğun giderilmesi gerektiği görüşünde olduğunu belirtti.
Fransız su tröstü SUEZ'in Afrika'daki kuruluşu olan
SAFEGE'nin eski yönetim kurulu başkanı ve şimdiki ATTAC
üyesi Jacques Cambon da bu gibi girişimleri sakıncalı buluyor.
Merkezî yönetimlerle meslek hayatı boyunca yıldızının barışmadığını söyleyen
Cambon buna, Dünya Bankası'nın yerel şartlarla uyumlu olmayan mega projeleri
finanse etmesini örnek gösterdi.
'Özelleştirmeye hayır'
Su tedarikinin özel sektöre devredilmesinin sakıncalarına işaret eden
uzmanlar, kamu sektörünün ve tüketicinin su üzerindeki kontrolünün katiyetle
özelleştirilmemesi gerektiğini savunuyorlar. Filipinli aktivist Maria
Theresa Lauron ülkesindeki su sektörünün özelleştirilmesinden
edindikleri tecrübeleri çarpıcı bir dille anlattı:
“Bütün Güneydoğu Asya'da suyun en pahalı olduğu ülke Filipinler. 1997
yılından beri suya yüzde 450 ile yüzde 800 arasında zam yapıldı. Suyun kalitesi
bozuldu. Sudan geçen hastalıklar arttı. Özel şirketlerin suyun kalitesini
kontrol etmemesi yüzünden son yıllarda 600 Filipinli sudan bulaşan hastalıklar
yüzünden öldü.”
Özel Su Şirketleri Birliğinin sözcüsü Gerard Payen ise özel
şirketlerin, bütün vaatlerinin aksine su altyapısına yatırım yapmadığı
şeklindeki eleştiriyi kabul etmedi. Payen, "Bildiğim kadarıyla Manila'nın su
sıkıntısı büyük ölçüde giderildi. Milyonlarca Filipinli suya kavuştu. Bir Manila
varoşunda şirketim tarafından yeni bir su dağıtım merkezi açıldığında halkın
nasıl sevindiğini bizzat gördüm. Orada kimse hastalanmadı. Aksine hayat
kaliteleri yükseldi” şeklinde konuştu.
Özel toplum kuruluşları, özel şirketler ortak edilse bile kişi başına günde
on beş litre suyun bedava olmasını ve suyun insan hakkı olduğunu tescil eden
Birleşmiş Milletler, kararının su şirketleri tarafından
uygulanmasını talep ediyor.