''Kent planlaması''nı dünyada eşi olmayan şekilde ''mimarlıktan ayırma'' politikası ÖSYM (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi) belgelerinde doruğa çıktı.
2005-2006 dönemi ''tercih rehberi'' nde ''mimarlık'' sadece şu cümleyle tanımlanmış:
''Mimarlık programı, her çeşit binanın isteğe ve olanaklara göre plan ve projelerinin hazırlanması, yapımının denetlenmesi konularında eğitim yapar.''
Kent ve mimarlık tarihinin beşiği olan bir ülkede, mimarın kentle ilişkisi o kadar ''yok'' sayılıyor ki, ''binalar'' bile denmeden, sadece ''tek bir arsa'' ya ve hatta ''tek bir bina'' ya bağlanıyor...
Aynı tanımda ''tasarım'' a ise sözcük olarak bile yer verilmeden, mimarlığın ''sanatsal'' ve "kültürel'' özünü oluşturan ''yaratıcılık'' yönü tümüyle ''tanım dışı'' bırakılıyor.
'Ekonomi' için planlama!
Binaların, öncelikle ''isteğe'' göre değil, ''kent planı'' na ve ''çevresel veriler'' e göre projelendirilmesi gerektiğini ''unutan'' bu sözde yol göstericiliğin ''plancı'' tanımı da aynen şöyle:
''Şehir ve bölge planlama programının amacı, şehir alanının ekonomik olanaklara, insanların ihtiyaçlarına ve estetik kurallara uygun olarak planlanması ve çevre düzenlenmesine ilişkin eğitim yapmaktır...''
Acaba, öncelikle ''ekonomik olanaklar'' ı gözeten planlama, örneğin kentlerde ''kamusal alan'' lar oluşturmak yerine, hep ''rant alanları'' yaratmak anlamına mı geliyor?
Ayrıca, şu ''estetik kurallar'' denilen şey de özünde ''mimarlık'' ve kentin ''mimari peyzajı'' değil midir?
ÖSYM'deki bu ''bilgi'' leri(!) kimler hazırlamış bilemiyoruz. Ancak ''Üniversiteler Arası Kurul'' un ya da fakültelerin, mimarlığımız ve şehirciliğimiz adına ''vahim'' olan böylesi tanımlamalara müdahale etmesi gerekirdi...
'Bina ve kent'in puanları
Mimarlıkla şehirciliği, üstelik bu gibi ''bilim dışı'' açıklamalarla öğrencilerin önüne ''ayrı ayrı seçmeleri'' için koyan ''bölücü'' anlayışın aslında ne denli dayanaksız ve ''zorlama'' olduğu, her yıl ilan edilen ''puan'' lardan da açığa çıkıyor.
ÖSYM'ye bakılırsa, meslek yaşamında ''sadece bina'' yla ilgilenecek adayın, ''kentin bütün binalarıyla geleceğine karar verecek'' adaydan ''daha yüksek'' puan alması gerekiyor!
İşte 2005-2006 için örnekler:
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi' nde ''mimarlık'' öğrenmek isteyen öğrenci en az 335 puan, ''kent planlaması'' öğrenmek isteyen ise en az 314 puan almış olmalı...
ODTÜ' lü ''mimar'' olabilmek için en az 355 puan, ''şehirci'' olabilmek içinse 339 puan gerekiyor...
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi' nde bu sayılar, yine ''mimarlık daha fazla'' olarak 342 ve 322...
İTÜ 'ye mimar olmak isteyen 346 puanla, şehirci olmak isteyen 330 puanla girebiliyor...
Yani, ısrarla ve inatla ''mimarlık'' tan uzaklaştırılan ''Türkiye usulü şehircilik'' te, kentlerin teslim edileceği öğrencilerin, binaların teslim edileceği öğrencilerden ortalama 20 puan ''daha az'' başarılı olanlar arasından seçilmelerine, ''sorgulama'' bir yana, ''hayret'' eden bile yok...
Tıpkı, ''ÖSYM'nin tanımına rağmen'' mimar olmak isteyen öğrencilerin, ''yetersiz puan'' aldıklarında ''şehircilik'' e kayıt yaptırıp ardından sürekli ''yatay geçiş'' olanaklarını zorlamalarının da ''olağan'' sayılması gibi...
Bu ülkede, ne mimarlık ne de şehircilik; hatta ne yapı kültürü ne de kent kültürü böylesine aşağılanmıştı...
Mimarlıkla kent planlamasını ''uzmanlaşma'' yerine ''meslekleşme'' nin dar çıkarlarına tutsak edenler, ne derlerse desinler, tarihin ''uygarlık mahkemesi'' nde asla aklanamayacaklar...