Sanat tarihçisi ve mimar Prof. Dr. Doğan Kuban, yarım yüzyıl süren çalışmalarından damıttığı Osmanlı Mimarisi isimli dev eserini geçtiğimiz günlerde YEM Yayınları işbirliğiyle yayımladı. "Goodwin'in (Godfrey Goodwin) 1971'de 'Osmanlı Mimarisi' diye bir kitabı çıktı. Millet, o gün bugündür Osmanlı mimarisini o kitaptan öğrendi. Birçoğumuz bundan daha iyisini yazabilecekken böyle bir işe hiç kalkışmadık. Niye yazmadık diye düşünüyor, üzülüyor, adeta utanıyordum." diye anlatıyor Kuban, bu yarım asırlık çalışmaya girişmesinin altında yatan sebepleri. Osmanlı'nın mimarî tarihini 720 sayfaya, 1000'i aşkın fotoğraf ve çizim eşliğinde sığdıran Kuban, eserin amaçlarından birini de Osmanlı tarihi, kültürü ve sanatına ilişkin önyargıları ve klişeleri kırmak olarak açıklıyor. Kuru kuruya bir mimarlık kitabı olmaktan çok uzak olan eseri okumak her yiğidin harcı değil. Bu yüzden Kuban'dan bize onu anlatmasını istedik.
Bu kitap ile 'Osmanlı mimarisi üzerine her şeyi söyledim, artık gözüm açık gitmez' diyebiliyor musunuz?
Bu kitap olmasaydı da gözüm açık gitmezdi. Söylenecek her şeyi söyledim diyemem; ama illa iddialı bir cümle lazımsa şimdiye dek söylenenlerin en iyilerini ben söyledim diyebilirim. Şimdiye kadar her şeyi söylemiş olsam da, ki söylemedim, tarihle yarışılmaz. Tarih bitmez, yeniden yorumlanır. Yorumlar yorumlanarak, karıştırılarak helva yapılır. İyi helva zor olur.
Esere ekleme yapacak birileri çıkabilir mi ileride?
Kolay çıkmaz öyle bir adam. Ama uzak günün birinde olabilir tabii...
Bu konudaki birikimlerinizi tek bir kitapta toplama kararını nasıl verdiniz? Sadece baskıya hazırlık 5 yıl sürmüş, cesaret gerektirmiş olmalı.
Aslında bu kitabı yazmayacaktım. 1954'ten beri Osmanlı mimarisi üzerine pek çok eser yazmıştım zaten. Fakat düşündüm de Osmanlı tarihçileri olarak büyük bir okuyucu kitlesine hitap edecek, onları tatmin edecek bir eser yazamadık. Goodwin (Godfrey Goodwin) diye bir adam vardı. Robert Kolej'de (Boğaziçi Üniversitesi) tarih hocası. Onun Osmanlı Mimarisi diye bir kitabı çıktı 1971'de. Millet Osmanlı mimarisini ondan öğrendi yıllarca, hâlâ ondan öğreniyor. Bu adam akıllı, çalışkan, İstanbul'da yaşamış biri. Avrupalı kafasıyla derleme, ama düzgün bir kitap yazmış. Herkes referans olarak onu kullanıyor. Bu olay benim canımı sıkıyordu biraz. Birçoğumuz bundan daha iyi yazabilecekken niye yapmadık diyordum. Niye yazmadık diye düşünüyor, üzülüyor, adeta utanıyordum. Ve yazmaya karar verdim. Goodwin'i ortadan kaldırmak değil amacım. O çalışkan adama saygılıyım. Bizim yapmamız gerekeni yaptı o. Ama biz ondan çok daha iyi yapabilirdik. Sonunda yaptık işte.
Osmanlı mimarisi üzerine verdiğiniz bilgileri bir yana bırakır, karşı çıktığınız önyargı ve klişelere dönersek...
Osmanlı mimarisinden anladığımı anlatmaya çalıştım ben. Bilgi değişmez. Yorum ayrı. İlk yapılan camilerin cami mi, yoksa zaviye mi olduğu meselesi var mesela. Cami değil onlar, zaviye. Zaviyelerde de namaz kılınıyor; ama caminin tipolojisi başka.
Cami-zaviye meselesi neden bu kadar çok tartışılıyor?
Minare koyulmuş diye cami diyorlar. Ama o amaçla yapılmamış ki. Sultanın ahilerle beraber devleti nasıl idare ettiğini anlatıyor. Bürokrasinin tarikatla iç içe olduğunu... Zaviye, tarikat örgütlenmesine tekabül ediyor. Cami diye ısrar edenler böyle bir yapılanmayı görmezden geliyor. Türkler Müslüman, önce cami yapılır diyorlar. Cami yapılıyor zaten. Ama zaviye ayrı. Ayrıca namaz her yerde kılınır. Yeşil Cami gibi zengin bir yapı yok; ama o da cami olarak yapılmamış. Bu konu çok tartışıldı, üzerine kavgalar çıktı. Ben bile sırf öyle alışılmış diye cami yazdım. Bu kitapta yalan söylemek istemedim artık.
'Osmanlı tarihi henüz yazılmadı' diye ciddi bir iddianız var kitapta. Niye yazılmadı? Eksik olan ne?
Yazılanlar Osmanlı toplumunu anlamak için yeterli değil. Toplumsal tarih eksik. Tarih iki satırla da yazılır; ama kimse anlamaz. Ekonomik, politik ve askerî tarihi biliyoruz sadece. Bir de Osmanlı tarihi Sünni görüşe göre yazılmış. Ama toplum Sünnilerden ibaret değil ki; Rum'u, Sırp'ı, Bulgar'ı, Arap'ı, Kürt'ü, Şii'si, Rum'u, Ermeni'si var, var oğlu var. Sünnilere ve padişah zaferlerine göre yazılmış tarih yeterli değil. Toplum nasıl yaşıyor, biliyor muyuz?
Toplumsal tarihe nasıl ulaşacağız?
Araştırarak, yorumlayarak, gayri resmi tarihe başvurarak... Yapıların cami değil zaviye olduğunu kabul ederek. Yok farz etmekle olmaz. Ulaşabildiğimiz her bilgiye ulaşmak lazım. Anadolu'nun Müslümanlaşmasını en iyi anlatan, bir Yunanlıdır mesela.
Mimarinin toplumsal tarihi anlamadaki rolüne gelirsek...
Rolü çok. Mimari ağzından bir tarih kitabı bu. Bütün imparatorlukların mimariye ihtiyacı var. Sultanın gösterişli yapılara, halkın eve, kervanların hana ihtiyacı var. Yapılardan toplumun ekonomisini, gücün kimin elinde olduğunu, toplumsal yaşamı anlıyoruz. Mimari yapılardan toplumsal tarihe ve aile yaşamına geçiyoruz. Osmanlı'nın en büyük olayı mimarisidir. Edebiyatı ya da başka bir şeyi büyük değildir; ama mimarisi gerçekten büyüktür.