Yoğun olarak göç alan Beyko ve Sultanbeyli'nin başı 2B yasasıyla belada... Taraf Gazetesi'nden Fırat Alkaç ve Hüseyin İstemil'in haberine göre, halk, arazilerine yüksek rayiç bedellerin istendiğini savunurken, belediye ise kentsel dönüşüm ile halkın daha iyi bir hayat kalitesi süreceğini belirtiyor.
Sultanbeyli, 1987’ye kadar küçük bir mahalleyken aldığı göçün etkisi ile yaşanan düzensiz ve kaçak yapılaşma dolayısıyla hızla büyüdü. Şu anda 15 mahallede 290 bin nüfus yaşıyor. 29 milyon metrekarelik alana sahip Sultanbeyli’nin yüzde 22’si orman ya da orman vasfını yitirmiş hazine arazisi (2B) durumunda. İlçede geri kalan tüm alanlar proje kapsamında değerlendirilecek. Yeni bir imar planına sahip olacak Sultanbeyli’de kamulaştırmaya ya da kentsel dönüşüme uğramayan yer kalmayacak. Sultanbeyli’de, 20 bin 600 parselde 34 bin mal sahibi bulunurken, kamulaştırılan yerlerde vatandaşa başka yerde arsa verileceği söyleniyor. 1992’de ilçe olan Sultanbeyli’de en büyük sorun mülkiyet. 1987 yılında ilçedeki tapular sadece 103 kişi üzerine tescil edilmişken, bugün muhtarlık tasdikli senetlerle on binlerce hisseye bölünmüş durumda. İlçedeki taşınmazların yüzde 25’inin 2B arazisinde olması ve ilçenin büyük bir bölümünün Ömerli su havzası sınırları içinde yer alması sorunları ile birlikte ilçedeki yapıların ruhsata bağlanması imkânsız durumda. İstanbul’un gettosunda durum böyleyken, Sultanbeylilerin kafası ise hayli karışık. Kentsel dönüşümün konuşulmaya başlandığı yıllardan bu yana pek değişen bir şey olmamış. Sultanbeylililerin bir kısmı kentsel dönüşüme karşı çıkarken, diğer kısmı ise evlerinden çıkmak istemiyor.
Bünyamin Aydın (İnşaatçı): Sultanbeyli’nin çoğu tapusuz ve ruhsatsız binalardan oluşuyor. Buralarda kentsel dönüşümün yapılmasından yanayım. Çünkü güvenlik artacak. Yeşil alanı, otoparkı olan binalar gelecek. Bu, refah seviyesini de artıracak. Yaşam standartları da yükselecek. Bizim buralarda hırsızlık olayı çok var. Biz kendi evimizi kendimiz yaptık. Arazi tapusu özel bir şirkete ait. Şimdi “tapuyu veriyorlar” deniyor, ama benim durumumda olan birçok insan daha tapusunu alamadı. Dönüşümden dolayı araziler değerlenince emlak şirketleri de hisse toplamaya başladı.
Neşet Yaldız (Tekstilci): Kentsel dönüşümü istemiyoruz. Zamanında “tapularınızı vereceğiz” diye bizlerden para aldılar. Vergi alınıyor bizden. Su parası veriyoruz. Gaz elektrik parası veriyoruz. Şimdi de “Dönüşüm olacak, tapunuz yok, siz çıkın gidin” deniyor. Bunca yıldan sonra kimse çıkıp gitmez. Biz burada kurduğumuz yaşam alanında mutluyuz. Bizi evimizden etmesinler.
Ahmet Kılıç: Oturduğum evin vergisini veriyorsam, ev benimse nereye çıkıp gideyim. Belediye ya benim evimin gerçek değerini verir, ya da tapumu verir. Bunlar olmazsa vatandaş ile devlet arasında ciddi sıkıntılara neden olur. Devletin bizi mağdur etmesini istemiyoruz. Buralara gelip ev yapmış insanlar mutlu. Herkes ekmek derdinde. Kimse çıkıp TOKİ’nin konutlarına gitmez. Biz o konutlarda 4-5 çocukla barınamayız. Bizi barındırmazlar. Biz yerinde dönüşüm istiyoruz. Sultanbeyli’nin yüzde 95’i tapusuz. Herkesi TOKİ’nin konutlarına yerleştirecek halleri yok. Bizi mağdur etmesinler. Tek istediğimiz bu.
Zeki Erdoğan (Gümrük Müşaviri): Uzun yıllardan beri Sultanbeyli’de oturuyorum. İlçenin çoğu tapusuz ve ruhsatsız binalardan oluşuyor. Belediye dönüşüm başladıktan sonra bize gelip “Evlerinizden çıkmayın, satmayın buralar çok değerlenecek” dedi. Belediye beş yıl önce de “Tapularınızı vereceğiz” demişti. O zaman seçim döneminde verilen bir sözdü. Yine seçim yaklaşıyor, yine tapu vaatleri başladı. Belediye, araziler değerlenmeden tapularımızı vermezse, değerlendikten sonra biz arazileri alamayız. Dönüşümün olmasını istiyorum. Çünkü çocuklarımın daha güvenli, daha iyi şartlara kavuşacağını düşünüyorum. Çocuğum yapılacak daha iyi bir okulda eğitim görecek. Bu durumuyla ben çocuğuma burada bir gelecek görmüyorum.
Mağduriyet yaşatılmamalı
Mustafa Konay (Sultanbeyli sakini) Yerinde dönüşüm olmadığı takdirde kimse evini boşaltıp başka yerin yolunu tutmaz. Mağduriyet yaşanmadan dönüşüm olmalıdır. Sulukule ve Tarlabaşı örnekleri gözümüzün önünde. Orada yaşayanlar belki daha önce hiç gitmedikleri yerlere sürüldüler. Şimdi oralarda kendilerine yeni bir yaşam alanı kurmaya çalışıyorlar. Adaptasyon sorunu çektiklerine eminim.
Beykoz’da somut adım yok
Mustafa Kılıç: 2B olarak adlandırılan orman vasfını yitirmiş arazi içinde benim de evim bulunuyor. Tapu almak için başvuruda bulundum. İki bin lira yatırdım. Başvurum kabul edilirse tapuyu almaya hak kazanacağım. Sonra da biçilen bedel üzerinden beş yıl boyunca taksitleme usulüyle ödeme yapacağım. Ancak 2B arazisinde evi bulunanlara uzun zamandan beri tapular verilecek deniliyor. Şimdiye kadar görünür somut bir adım atılmadı. Sürekli bir uygulama başlatılıyor. Ancak sonra bu geçersiz sayılıp yeni bir uygulama çıkarılıyor. Her ne kadar evler bizim desek de buralarda otursak da çıkarılma korkumuz var.
Beykoz’da 2B ve dönüşüm korkusu var
İstanbul’un dört bir yanında hızla ilerleyen kentsel dönüşüm projeleri Beykoz’da 2B arazilerine takıldı. Karadeniz’den göç eden insanların yoğun olarak yaşadığı Beykoz’da, 2B yasası ile ev sahiplerine yansıtılan rayiç bedel, yoksul halkın tepkisini çekmiş. Mahalleli, evlerinin tapusuz ve Boğaz manzaralı olmasından dolayı evlerinden çıkarılma korkusu yaşıyor.
Fatih Kaya: Beykoz’un 2B arazileri içerisine giren evlerin hemen hemen hepsi tapusuz. Buraya gelen tapu olmadan orman içine ev yapmış. Belediye son zamanlarda “Parasını ödeyene tapu vereceğiz” diyor. Hatta birkaç kişinin bizim civarda tapu aldığını duyduk. Belediye 2B’ye giren evler için rayiç bedel uygulayacağını söylüyor. Rayiç bedel üzerinden fiyat belirlese kimse ödeyemez. Çünkü buralar, Boğaz gören güzel manzaralı yerler. Belediye ve Şehircilik Bakanlığı “İki bin lira ödeyin ve tapuyu almak için başvurun. Sonra başvurunuz kabul olursa beş yıl içinde taksitleme yöntemiyle paranızı ödeyin” diyor. Ancak sürekli uygulamalar değişiyor. Tapu alabilecek miyiz bilmiyoruz. Ben 25 yaşındayım, dedem yıllar önce bu evi yapmış. Uzun zamandan beri buralarda oturuyoruz. Artık burası bizim meskenimiz. Gönderilmeden aynı evde kalmak istiyoruz.