Ey "Ahmaklar Çağı"nın
zamandaşları! Ormanlarımızı koruyabilirsek eğer, gezegenimizi ve tabii
kendimizi de koruyabileceğiz. Bu basit gerçeği anlatmak, yaşadığımız çağ
itibariyle kolay değil, ama vaz mı geçelim? Dünyadaki karbon emisyonunun
yüzde 17'si ormanların yok edilmesi yüzünden meydana geliyor. Bu oran, dünyadaki
bütün otomobil, tren, uçak, gemi, kamyonların yakıt tüketimlerinin toplamından
fazla. UNFCCC, yani Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Konferansı,
iklim değişikliğine karşı önümüzdeki dönemde, çabalarını ormanların korunması
yönünde yoğunlaştıracak. Aralık ayında Kopenhag'da, Birleşmiş Milletler
şemsiyesi altında yüzden fazla ülke, devlet ve hükümet başkanlarının katılacağı
küresel iklim değişikliği zirvesi yapılacak. Bu zirvede, gezegenin geleceği ve
dünyayı kimlerin yönettiği belli olacak. BM, hedefin, 2050 yılına
gelindiğinde, dünyadaki karbon emisyonu hacminin, 1990 yılındaki rakam
seviyesinin yüzde 50 altına inmek olduğunu ilan etti. Bu kampanyanın en
önemli ve örnek ülkesi ise topaklarının yüzde sekseni orman olan Guyana.
Yaklaşık 16 milyon hektar ormanlık alana sahip bir ülkeden söz ediyoruz. Şimdi
bu ülkenin, ormanı korumayan bir orman ve çevre bakanı olsa ve gezegen değil
Guyana'nın ekonomisi önemlidir dese, ona ne diyebiliriz! Tam bu noktada şu
soru aklımıza gelecektir: Sahi, ormanlar kimindir?
'Ahmaklar çağı'
Brezilya topraklarının ise yüzde 57'si orman; koca bir ülke olduğu için bu
alanın büyüklüğü de 478 milyon hektar ediyor. Lakin Brezilya, gezegendeki en
yüksek ormansızlaşma oranına da sahip. Brezilya dünya karbon emisyonu üretiminde
sırf bu yüzden dördüncü sırada. Endonezya, Meksika, Papua Yeni Gine ve Peru,
ormansızlaşma yüzünden yüksek miktarda karbon emisyonu meydana getiren diğer
önemli orman ülkeleri. Özellikle bu ülkeler ormanlarını korursa gezegenimizin
ısınmasını durdurmada önemli bir mesafe alınmış olacak. Böylece dünya doğasını,
biyolojik çeşitliliğini ve milyarlarca insanın yaşamını olumsuz yönde tehdit
eden küresel iklim değişikliğinin önüne geçilme ihtimali artacak. Gezegenin
ısısını dengede tutan ormanlar aynı zamanda muazzam bir biyoloji çeşitlilik
kaynağı. Yağmur ormanlarının, insanı daha sağlıklı yaşatmak için keşfedilmeyi
bekleyen binlerce sırrı barındırdığı bir başka can verici gerçek. Yani biraz
geç de olsa, yağmur ormanları başta olmak üzere dünya ormanlarını korumanın,
gezegenimizi felakete sürükleyen ve çağımızı da "Ahmaklar Çağı" haline getiren
küresel ısınmaya karşı en etkili ve en kısa çözüm yolu olduğu anlaşılmış
durumda. Şimdi artık biz rahatlıkla üçüncü köprüyü yapıp İstanbul'un son
ormanlarını da beton yığınları haline dönüştürebiliriz! Nasılsa diğerleri
gezegenimizi koruyor! Oysa bütün ormanlar gezegene aittir. Bırakın bir
ülkenin başbakanına, orman bakanına, şu veya bu yetkilisine, bir orman o ülkeye
bile ait değildir. İkizdere ya da Amazon, Tarsus Çayı ya da Kongo Nehri, aynı
gezegenin damarlarıdır. Şimdi derhal yapalım Üçüncü Boğaz Köprüsü'nü! Çağın
adı bulundu, köprünün adını bulmakta zorluk
çekmeyiz.
Yeni bir isim
gerek
Her yıl dünyada 130 bin kilometrekarelik yağmur ormanı yok ediliyor.
İngiltere büyüklüğü ediyor. Gezegendeki canlı çeşitliliğinin yarısı da bu
ormanlarda yaşıyor. Ormansızlaşma durdurulursa, üç yüz milyar ton karbon
emisyonu, önümüzdeki 40 yıl içerisinde azaltılmış olacak. Yaşayacağımız bu süre
içerisinde dünya, "Ahmaklar Çağı" ismini ya büsbütün hak etmiş olacak veya
yorgun bir gülümsemeyle kendine yeni bir isim bulacak. Yalnızca bir ormanı
örnek verelim. Uluslararası doğa koruma sivil kuruluşu Conservation
International'ın hesaplamalarına göre, Madagaskar'daki Makira Ormanı, atmosfere
salınan 8 milyon tonluk karbon dioksiti emiyor. Bu da tam 145 bin otomobilin on
yılda meydana getirdiği karbon emisyonuna eşit. Gezegeni kurtarma çabasının
içinde kendimizi nereye koyuyoruz? Biz içinde yaşadığımız gezegenin bu ortak
mücadelesinde neredeyiz? Ne yapıyoruz? Yangını mı söndürüyoruz, benzin mi
döküyoruz? Bizim topraklarımızdaki "onların" ormanlarını yok edip, daha fazla
otomobil için daha fazla yollar ve köprüler yapmayı tasarlıyoruz. Gezegeni ve
İstanbul'u yaşanmaz kılmak için sahip olduğumuz hırs, eşsiz!