Karanın kendisine AK dedirtmesi, bir kaostur, aziz okurlarım. Kaos, kimin dürüst kimin yolsuz, kimin haklı kimin haksız olduğunun birbirine karışmasıdır. Kimin neye inandığının, inandığını ne kadar savunduğunun, savunduğuna ne denli inandığının bilinememesidir.
Başka bir deyişle, iyinin ve kötünün artık ayrıştırılamadığı bir güvensizlik ortamıdır, kaos.
Okurum Funda Ayla yazıyor:
“Sayın Mine Kırıkkanat,
Beykoz Acarkent’te orman arazisine iskân konusunda yaşananlar, bizde de yaşanıyor. Burası, Sabiha Gökçen Hava Limanı karşısı, Aydınlı Köyü mevkiindeki Gizli Bahçe Konakları. Bu evler, Dumankaya İnşaat tarafından pazarlanırken 74 bin metre karelik alan içerisinde 29 blok halinde ‘ormanlık bölgeyle çevrili’ olarak satıldı. Ancak geçen yaz sonunda, Dumankaya İnşaat Şirketi, iskân projesinde otopark ve ormanlık alan olarak görünen bölgeye bina yapmak için hafriyat çalışmasına başlayınca, bizler Tuzla Belediyesi’ne başvurarak inşaatı durdurmaya çalıştık. İnşaat şirketinin Tuzla Belediyesi’yle anlaştığını öğrenince, Büyükşehir Belediyesi’ne gittik. Fakat konu Kadir Topbaş’ın önünde, ilgisini beklerken, (sizin gazetenin tespiti gibi belki inşaat şirketiyle geceyarısı görüşmesi yapılmıştır), biz nasıl olduğunu anlamadan, Topbaş inşaat iznine imzayı basmış. Halen Gizli Bahçe Konakları mevkiinde, ormanlık alanda inşaat gece gündüz sürüyor.
Bu gelişme üzerine bir tespit davası açtık ve yapılan tespit sonucunda bize satılan 74 bin metre karelik alan 38 bin metre kare çıktı. Meğer satış sırasında bize ait olduğu belirtilen açık havuz, tenis kortu ve basket sahası (spor tesisleri) de bizim değilmiş!
Oysa, Dumankaya İnşaat Şirketi sahibi Halit Dumankaya, 2 dönem ANAP milletvekilliği yapmış ve yolsuzluklar komisyonunda yer almış bir isim. Bir haberde (Y. N: Aksiyon dergisi, 71. sayı, 1996), ‘Sait Halim Paşa Yalısı ve Turban önergeleri yüzünden Dumankaya, neredeyse koalisyonu sarsar duruma geldi,’ diye bir tespit bile var. İşe bakın ki, yolsuzluklarla mücadele eden bir kişi, daha sonra neler yapabiliyor. Eğer bizler sesimizi duyuramazsak, buradaki ormanlık alanın geleceği bugünden belli.
Bize yardımcı olmanızı rica ediyoruz. Sesimizi çıkarmazsak ne orman kalacak ülkemizde ne de Kadir Topbaş gibileri görevlerinin gereğini yapmayı öğrenecek. Saygılarımla.”
***
Yukarıdaki okur mektubunu aldığımda, önce gülmem tuttu, dostlarım. Kendi kendime, “Be kadın” dedim, “Sen ki 23 yılda mesleğinle kazandıklarınla ne deniz manzaralı ev alabildin, ne de orman. Alabilseydin, gidemezdin, çünkü araban da yok. Yeryüzünde sahip olduğun tek gayrimenkul avuç içi kadar bir daire, o da zaten anandan babandan kalma. Sana mı düştü elalemin ormanlık arazisini savunmak, belediye başkanlarıyla cebelleşmek, koskoca inşaat şirketinin hem de eski milletvekili sahibiyle uğraşmak!”
Sonra, aynı havayı soluduğumu hatırladım, deniz manzaralı, orman çevrili evlerde oturanlarla. Musluğumdan akan suyun aynı olup, içine b.k karıştığı için klor basıldığını, aşırı klor basıldığı için içemediğimi, yıkanırken bile tehlikeli, çünkü kanserojen olduğunu hatırladım. Ormanlar yapılaşırsa, yakında soluk da alamayacağımı, bugün b.k karışan su kaynakları yarın tükenince, kanserojen suyu bile mumla arayacağımı düşündüm.
Okurum Funda Ayla’nın iddia ettiği yolsuzluğun, yollu çıkmasını çok isterim. Ama eğer doğruysa, işte size ufukta yeni bir Acarkent rezaleti. Zaman Gazetesi’nin 25. 06. 2002 tarihli sayısında, “Büyük çaplı projelere imza atan inşaat ağırlıklı Dumankaya Holding’in sahibi” diye tanıttığı Halit Dumankaya ve Tuzla Belediyesi ve Kadir Topbaş belediyesinden açıklama bekliyorum.