Doktorasını örgütlenme kapasitesi bağlamında kentsel projeler üzerine yapmış olan ve semineri doktorasının bir özeti şeklinde gerçekleştiren Jülide Kayalar Alp, konuşmasına örgütlenme kapasitesi kavramının ve bu kavrama dair parametreler ve değerlendirme ölçütlerinin ne olduğunu anlatarak başladı.
Örgütlenme kapasitesi kavramının ilk olarak; idari örgütlenme, stratejik ilişki ağları, liderlik, mekansal ve ekonomik koşullar, vizyon ve strateji, siyasal destek ve toplumsal destek olmak üzere 7 temel etkinin etkileşimi ve iletişimi sonucunda kentsel projenin performansının belirleneceği savından ortaya çıktığını söyleyen Alp, doktora tezinde, bu genel yaklaşımdan yola çıkarak yeni bir yaklaşım önerisi getirdiğini söyledi. Önerisine göre kentsel projelerin 3 temel kriteri olması gerektiğini savunan konuşmacı; ilk olarak plan-proje ilişkisinin sağlanması gerektiğini, ikinci olarak projenin kentteki diğer projelerle ilişkisinin sağlanması gerektiğini ve son olarak da projenin toplumsal-mekânsal-ekonomik ve ekolojik yapıyla ilişkisinin sağlanması gerektiğini belirtti.
Kentsel projenin performansının ölçülmesinde, ilk olarak bütün parametrelerin birbirleriyle ilişki içinde olduğu bir sisteme bakılması gerektiğini söyleyen konuşmacı, tüm bu parametrelerin güçlü bir şekilde kentsel proje içinde yer almasıyla bir "maksimum performans ve minimum süre"nin elde edilmesi gerektiğini belirtti.
Kentsel projelerdeki güç dengesini (vizyon ve strateji, liderlik...vb. başlıklar altında zayıf ve güçlü örneklerin incelenmesi gibi); Barcelona, New York Atlantic Yards ve Beyrut Solidere projeleri gibi uluslararası ölçekli projelerde incelerken, hayata geçmiş kentsel projelerin, plan-proje ilişkilerinin çok güçlü kurulduğunu, iyi bir siyasi destekle iyi bir örgütlenme gücünün olduğunu, yatırım ve finansman olanaklarının çok güçlü olduğunu farkettiğini söyleyen konuşmacı, daha sonra İstanbul'da 1950-1980, 1980-2000 ve 2000 sonrası dönemlerinde gerçekleşen kentsel projelerden örnekler vererek konuşmasına devam etti.
1950 ile 1980 yılları arasında Menderes döneminde büyük imar operasyonları adı verilen bir takım projeler haricinde önemli bir kentsel projeden bahsedilemeyeceğini söyleyen Jülide Kayalar Alp, asıl olarak 1980 sonrasında başlayan kentsel projelerden; Haliç çevresindeki sanayi kuruluşlarının kent dışına taşınması, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün yapılması, Boğaziçi'ndeki kıyı düzenlemeleri, Sarıyer'deki kazılık yolun yapılması, Haliç'teki Feshane, Rahmi Koç Müzesi ve bunların yanı sıra yapılan bazı küçük ölçekli alışveriş merkezi örneklerini verdi. 2000'li yıllara gelindiğinde, Ali Müfit Gürtuna dönemi'nde "İstanbul İçin Büyük Dönüşüm Projeleri" adı altında yayınlanan raporda; Zeytinburnu KDP, Küçükçekmece KDP, yine Haliç çevresindeki Feshane, Haliç Kültür Merkezi, Minyatürk, Sütlüce gibi projelerin yer aldığını söyleyen konuşmacı, özellikle Kadir Topbaş'la beraber, 1/100.000 ölçekli bir çevre düzeni planının hazırlanması ve çözümsüz kentsel proje alanlarına dair yarışmaların yapılmasıyla İstanbul'un bir "marka kent" olma olgusunun güçlendiğini belirtti.
"İstanbul'da uluslararası örnekler gibi, elle tutulur bir tane bile büyük ölçekli kentsel proje uygulaması yok. Neden yok? Nerede hata var?"
Konuşmanın ikinci yarısında bir proje elde etme yöntemi olarak, kentsel tasarım yarışma projelerini ele alan Alp; Maltepe Dragos, Cendere Vadisi ve Kartal projelerindeki finansman durumuna, nazım imar planının hazırlanması ve bu plana getirilen eleştirilere, red aşamalarına, halkın tepkisine ve planın bu süreçlerde ne gibi değişiklikler geçirdiğine değindi.
Maltepe, Cendere ve Kartal örneklerini uygulama sürecinde diğerlerinden ayıran bir önemli özelliğin de finansman aşaması olduğunu söyleyen konuşmacı, bu bölgelerde, büyük parsel sahiplerinin örgütlü bir şekilde, bir dernek kurarak sürece katıldıkları ve projeyi finanse ettikleri yeni bir yaklaşımın görüldüğünü söyledi. Bu durumun, dernek üyesi olan büyük parsel sahiplerinin aktif olarak sürece dahil oldukları ancak bunun dışındaki paydaşların sürece bu kadar dahil edilmediği bir ortamı yarattığını da belirtti. Süreçte dernekler haricinde aktif olarak yer alan büyükşehir belediyesi ve ilçe belediyesinin haricinde, uluslararası örneklerde karşılaşılan ve projeyi bir yerden bir yere taşıyacak asıl aktörler olan merkezi yönetim, yerel yönetim ve kamu-özel sektör işbirliği gibi liderlik vasfını üstlenecek bir paydaşın olmamasının da büyük bir sorun olduğunu sözlerine ekledi.
Kentsel proje uygulamalarındaki en dikkat çekici sorunlardan biri olarak da, üst ölçekli planda öngörülen kararlarla, tasarım projesi ve nazım imar planında öngörülen kararların birbiriyle çelişmesi örneğini veren Jülide Kayalar Alp, bu sebeple, karar açıklandıktan sonra projeye, çevre halk ve küçük parsel sahiplerinin kurduğu dernekler tarafından pek çok eleştiriler geldiğini, çoğu projenin bu sebeple askıya alındığını, kabul edildiğini ve sonra yeniden bir red aşamasına girildiğini söyledi. Ardından, döngünün bazen o denli uzatıldığını ve bu yüzden red kararı verilen bir planın bu süreç içerisinde aslında birçok kez değişikliğe uğradığını ve hazırlanan yeni projenin yapılamaması için bu döngünün yeniden başlatılması gerektiğini ve bizlerin bu süreçte adeta bir "kukla" durumunda bırakıldığını söyleyen Alp, bu yüzden bu projelerin, medyadan dahi, bir süre sonra, sürecin başlangıcında gördükleri desteği göremediklerini söyledi.
"Peki burada yaşayan, çalışan insanlara ne olacak?"
Alp, konuşmasını sonlandırırken, kentsel projelerdeki en büyük sorunun, buradaki küçük sanayi işgücünün ve mevcut konut alanlarında yaşayan halkın buradan nereye taşınacağı, yeni iş olanaklarının ne olacağı gibi soruların cevapsız bırakılması olduğunu vurguladı. Son olarak; bir stratejik planla başlayan ve analiz çalışmalarıyla devam eden, sonrasında sırasıyla tasarım ve plan süreçleri ile uygulama sürecinin olduğu bir kentsel proje planlamasında, kendisinin "esnek liderlik modülü" olarak adlandırdığı, sürece göre liderin değişebildiği ancak bütün paydaşların projede mutlaka yer aldığı bir sürecin esas alınması gerektiğini belirten konuşmacı; proje başlangıcında belirlenen vizyonun, analiz aşamasında doğruluğunun tespit edilmesi, ancak doğruysa bu kentsel dönüşüm projesinin uygulanması ve bu süreçte mutlaka bir "feed-back" mekanizmasının işlemesinin gerektiğini, böyle bir "süreç ve aktörler arası ilişki sarmalı"nın, bir noktaya kadar da olsa başarıyı getireceğini belirtti.
Seminerin video kaydını izlemek için tıklayınız.