Ege Bölgesi’nde özellikle de İzmir’de, RES kurulması için şirketlerin bir bir faaliyetlerine başlaması, özellikle yöre halkını ve çevrecileri isyan ettiriyor. Urla’nın Ovacık Köyü’ndeki RES’e karşı mücadele eden köylülerin girişimleriyle, İzmir 2’nci İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Bu arada, Türkiye’nin en büyüklerinden birisi olacak 126 türbin direkli RES projesi için ise Bayındır, Torbalı ve Kemalpaşa ilçelerine bağlı, Osmaniye, Balcılar, Dernekli, Bayramlı, Osmanlar, Dağteke, Çamlıbel, Çınardibi, Kamberler köylerini içine alan bölgede, çalışma başlatıldı. Bu alanda köylülerin yıllardır büyük emeklerle yetiştirdikleri üzüm ve kiraz bahçelerinin yanı sıra, orman alanlarının da bulunduğu öğrenildi.
Köylüler mücadele başlattı
RES projesiyle evlerinin yakınına türbin direklerinin kurulacağını öğrenen bununla birlikte bu türbinlerin, köyün etrafını tamamiyle kaplayacağını öğrenen Çınardibi köylüleri, yaşananlara tepki gösterdi. Türbin parçalarını götürmek için ormanlık alanda açılacak yolların yanı sıra kendi tarım arazileri için de Bakanlar Kurulu’nun ’acele kamulaştırma’ kararı vermesi üzerine köylüler, hukuk mücadelesi başlattı.
Avukat Cem Altıparmak ile birlikte avukat Hande Atay, köylüler adına, ’acele kamulaştırma’ kararında yürütmenin durdurulması için Danıştay’a müracaat etti. Termik santral kurulacak olan Soma’nın Yırca Köyü’nde zeytin arazisi için de yürütmeyi durdurma kararı veren Danıştay 6’ncı Dairesi, Çınarlı köylülerinin müraacatı için de aynı kararı verdi.
Danıştay, köylülerin arazileri için bakanlar kurulunun verdiği ’acele kamulaştırma’ kararının, ancak savaş zamanlarında ya da olağanüstü hal durumlarında alınabileceğini, ancak burada böyle bir durum söz konusu olmadığına, gerekçesinde yer verdi.
Ormanlık araziler için tehlike devam ediyor
Yürütmeyi durdurma kararı için açıklama yapan avukat Hande Atay, Danıştay’ın kararının yerinde olduğunu ancak bunun köylülerin, üzüm ve kiraz bahçeleri için alındığını söyledi. Ormanlar için tehlikenin hala devam ettiğini bunlar için de mahkemelere ’iptal’ başvurularının olduğunu anlatan Atay, "Doğal güzellikteki 9 köyü ahtapot gibi saran bir proje. Köylülerin tüm yaşam koşullarını, olumsuz anlamda değiştirecek geriye götürecek bir projeden söz ediyoruz. 126 türbin kurulacak ama bu başlangıç için. Kurulmaya başladıktan sonra muhtemelen kapasite arttırımına gidilerek bu sayı daha da yükselecek. Projeye, köylerin 700 metre yakınına kadar gelecek türbin direklerinden söz ediyoruz. Yüz metre uzunluğundaki, kanatlar döndüğü zaman, buralar için hem yaşam hem de psikolojik etkileri olacak. Çınardibi Köyü tamamen türbinlerle kapanacak. Bizler bunun için mücadele ediyoruz" dedi.
Avukat Hande Atay, İzmir Valiliği’nin proje için ’ÇED gerekli değildir’ raporu da verdiğini hatırlatarak, "Hem bunun iptali hem de imar durumunun düzeltilmesi için idare mahkemesindeki başvurularımız görüşülmeyi bekliyor. Onlardan benzer yönde yürütmenin durdurulması kararını bekliyoruz" dedi.
Türkiye'de organik tarımın başladığı ilk köylerden
Türkiye’de 1990 yılında organik tarımın başladığı ilk köylerden birisi olan Çınardibi Köyü’nün bir diğer özelliği ise 140 yıl önce Makedonya’dan göç edenlerin yerleştiği yerleşim yerlerinden birisi olması. Halen bu anlamda Türkiye’deki en büyük yerleşim yeri durumunda olan Çınardibi Köyü’nün muhtarı Ramazan Satır, 1950 yılında ormanlarının tamamen yanmasının ardından doğal güzelliklerini elleriyle emek verip yarattıklarını söyledi. Satır, "Bu doğal güzelliğimizin yok edilmesine karşıyız. Doğu batı her tarafımız olduğu gibi pervane olacak. Bunlar hem gölge yaratacak hem de geceleri kırmızı ışıkları, insanlarımızın psikolojisini bozacak. Çünkü ben bizzat gidip Balıkesir’de bunların yapıldığı köylülerle konuştum. Bizim burada, tarım arazisi zaten az. İnsanlar doğal üretim için çabalıyor. Res’e karşı değiliz, böyle güzelliklere yapılmasına karşıyız. Burada RES’in olması demek, bizim buralardan göçmemiz, terk etmemiz demek. İnsanları yok etmenin anlamı yok" dedi.
Ramazan Satır, 1995 yılında çıkan orman yangınında, ormanlarının zarar görmemesi için üç gün üç gece mücadele ettiklerini, arazi açmak yerine ağaçlarını koruduklarını, organik tarıma devam etmek istediklerini de ifade etti.
Çınardibi Köyü ormanlarında 24 yıl yangın gözetleme köylerinde çalışan Recep Salar, "Ormanlarımız için 24 yıl hizmet ettim. ’Doğal enerji’ diyorlar, ’doğal enerji üreteceğiz’ diyorlar ama bizlerin yarattığı doğal güzellikleri yok edecekler. RES köyümüzün etrafını kaplamış olacak. Ne tarım ürünü ne de insanların yaşamı kalacak. Diğer köylerde de bu yaşam bozulacak. Enerji üretmek adına, bu insanları yok saymak anlamı taşır. Bizim siyasi herhangi bir duruşumuz yok. Sadece doğadaki yaşam hakkımızı istiyoruz" diye konuştu.
Köylülerden İdris Temer, 20 yılda yetiştirdiği kiraz bahçesinin RES’e kurban gitmesini istemediğini dile getirdi. TEDAŞ’tan emekli olduktan sonra köye yerleşen elektrik teknisyeni İbrahim Çil ise "Enerji sektöründen gelen birisiyim, elektriği bilen birisi olarak, elektriğe RES’e karşı olmam mümkün değil. Ama burada olmamalı. Anadoluyu gezdim. Oralarda bomboş yerler gördüm. Tarım yapılmayan alanlar var. Neden buralara yapılmaz da, böyle doğal güzellikteki alanlara yapılır anlamıyorum" dedi.