Olimpik Vizyonu İnşa Etmek




2012 Olimpiyatları’nın düzenleneceği şehir 6 Temmuz günü Singapur’da yapılan Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) toplantısında belirlendi. Paris’le kıran kırana bir yarışı galip bitiren Londra’nın olimpiyat için önerdiği proje ve yatırımlar IOC kadar mimari olarak da mercek altına yatırılmaya başlandı. Eleştirmen Dejan Sudjic, The Observer’da 10 Temmuz Pazar günü yayınlanan “Olimpik Vizyonu İnşa Etmek (Building an Olympic Vision)” adlı yazısında, Londra’nın olimpik vizyonunu irdeliyor. Sudjic’e göre artık unutulmaz bir olimpiyat gerçekleştirmek yeterli değil, olimpiyatlardan miras kalan yapıların da geleceğe bakması gerekiyor.

Bilindiği gibi Zaha Hadid UIA Kongresi kapsamında yaptığı sunuşta Londra’nın Olimpiyat adaylığı kapsamında tasarladığı Olimpik Su Sporları Merkezi projesini de tanıtmıştı. Sudjic’e göre Olimpiyatları Londra’nın kazanmasına en çok sevinenlerin başında Hadid’in Londra ofisi geliyor. Bu, Hadid’in, uzun süredir yaşadığı Londra gerçekleşecek olan ilk büyük projesi. Sudjic’e göre, geçen sene dalgalı çatıya sahip imgelerle kamuoyuna sunulan Olimpik Stadyum’un yanına inşa edilebilecek bu kompleks için, Hadid’in projesi etki olarak oy birliğiyle kabul edilebilecek yegane projeydi. Buna rağmen, adaylık komitesi tarafından, IOC’yi etkileyebilecek kadar dikkat çekici olmakla birlikte kolay inşa edilebilecek ve oyunlardan sonraki kullanıma kolayca adapte edilebilecek bir yapı olarak hedeflenen kompleks için Hadid’in önerisi çok da güvenli bir çözüm olarak görünmüyor. Ancak, Avusturya’daki kayakla atlama binası haricinde spor mimarisi alanına pek katkısı bulunmayan Hadid’in tasarladığı yılankavi, dalgalı çatısıyla çarpıcı bir güzelliğe sahip olan yapı IOC delegelerini de etkilemeyi başardı.

Sudjic’e göre olimpik sporların aksine Olimpiyatların mimarisi sınırlar ötesi bir olay. Burada tasarımcılar, şehirler adına altını elde etmeye çalışan ancak sonucun belli olması beklenmeksizin gerekli ödemeyi nakit olarak alan birer esnafa benziyorlar. Oyunların kazanılması durumunda Zaha Hadid’in, New York’un Olimpiyat Köyü’nü tasarlaması planlanıyordu. Santiago Calatrava’nın Atina Olimpiyat Stadyumu için tasarladığı ve inşası sırasında oldukça sorun yaratan anıtsal çatısı da Yunan olmaktan çok İspanyol. Barcelona da 1992’de düzenlenen Olimpiyatlar için aralarında Japon mimar Arata Isozaki’nin de bulunduğu pekçok ünlü tasarımcıyı davet etmişti.

Sudjic, başarılı bir olimpiyatın ölçütünün sadece kazanılan altın madalyaların sayısı ya da açılış ve kapanış törenlerinde yapılan gösterilerin görkemi ve televizyon yayın haklarından ve sponsorlardan elde edilen gelirler olmadığını, en önemlisinin "Olimpiyatlardan geriye nelerin kalacağı" olduğunu vurguluyor, buna örnek olarak da Tokyo için 40 yıldır sembol olma özelliğini koruyan Kenzo Tange’nin Olimpik Havuzu’nu ve Münih Olimpiyat Oyunları için Frei Otto’nun tasarladığı Olimpiyat Teisleri’nin çatı strüktürlerini gösteriyor. Montreal ve Atina için Olimpik mirasın borç yükü şekline dönüştüğünü, Barcelona ve Sydney gibi şehirlerin ise bu motivasyonu kendilerini birinci ligdeki şehirler kategorisine yükseltmek için kullandıklarından bahseden Sudjic, Londra için ise bu mirasın Olimpiyat adaylığında belirleyici faktör olduğunu belirtiyor. Bunun, sporla daha önce kayda değer bir ilgisi olmayan Londra Belediye Başkanı Ken Livingstone’ı adaylığı desteklemeye götüren tek neden olduğu biliniyor. Livingstone, Barcelona’nın tecrübelerinden de yararlanarak oyunları, kasvetli doğu Londra’yı dönüştürmede bir katalizör olarak kullanmayı ve bu sayede önümüzdeki 20 yıl içinde Londra’nın doğuya doğru büyümesiyle bölgeye yerleşecek 800.000 Londralı için gerekecek altyapıyı oluşturmayı hedefliyor.

İzleyiciler açısından çekeceği ilgi düşünüldüğünde ise Londra’nın gerçek rakibi 2008 Olimpiyatlarının gerçekleşeceği Pekin olacak. Pekin şu anda hiç durmadan çalışan bir şantiye görünümünde ve Herzog ve de Meuron tarafından tasarlanan “kuş yuvası” diye adlandırılan 100.000 kişilik olimpik stadyumun dairesel izi, tıpkı hasar görmüş bir kolezyumu andıran görüntüsüyle Pekin’in tozları arasından yükselmeye başladı bile. 4 sene içinde Londra’nın Heatrow Havaalanı’ndan daha büyük bir havaalanı planlanarak hizmete açılmış olacak. Buna rağmen süper güç olma yolunda giden Çin bile kendini maliyetlerin hesaplamasını tekrar gözden geçirmek üzere geçen yıl çalışmalara bir süre ara verdi ve bu süreçte Olimpik Stadyum’un açılır kapanır çatısı projeden çıkarıldı.

Sudjic, mimarlığın olimpik sporlardan biri değilse de başarılı bir adaylıkta yapacağı çok şey olduğunu belirtiyor ve Londra’nın Paris’i mimariyle yendiğine atıfta bulunan Building Design adlı mimari dergiye referans veriyor. Ancak Sudjic’e göre daha yapılacak çok iş var. Öncelikle stadyum eksperi HOK Sport firmasının “Allies ve Morrison” ve “Foreign Office Architects” ile beraber adaylıkta kullanılmak üzere tasarladığı ve şu aşamada artistik imajların ötesine gitmeyen Olimpiyat Stadyum’un geliştirilmesi gerektiğini hatta bu anlamda bir mimari yarışma açılabilmesi için yeterli zaman olduğunu belirtiyor. HOK Sport, şu anda Londra’da inşası devam etmekte olan yeni Wembley Stadyumu projesinde Norman Foster’la ortaklık yapmıştı.

Sudjic, Olimpiyat Köyü’nün ise iskan için bir şans olabileceğini işaret ediyor ve belki de insanın ömründe bir kez karşılaşabileceği olimpiyat düzenleme fırsatının çok iyi kullanılarak uzun yıllar hatırlanabilecek eserler yaratılması gerektiğini belirtiyor.


Derleyen ve fotoğraflar: Sena Özfiliz