ODTÜ’lüleri ayağa kaldıran ‘yol tartışması’yla ilgili açıklama yapan rektörlük, ortada iki yol projesi olduğunu, kampusa zarar verecek ikinci projeye kendilerinin de karşı olduğunu belirtti.
ODTÜ Rektörlüğü yaptığı açıklamada, “Medyaya yansıyan tartışmalarda bu iki yolun karıştırıldığı anlaşılmaktadır” dedi. Mehmet Bilber’in Radikal’deki haberine göre, rektörlüğün sözünü ettiği iki yolun hikâyesi şöyle:
1. YOL: SİT alanıyla kesişti
1982’de Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın hazırladığı projeyle 1987 - 1988 yıllarında Anadolu Bulvarı yapıldı.
ODTÜ, bulvarın devamı olan yolun kısmen arazisinden geçmesini kabul etti. Yol güzergâhı 1993-94 yıllarında ODTÜ İmar Planı’nda da yer aldı. Eskişehir –Konya Yolu bağlantısının 1,8 km’lik kısmı ODTÜ arazisinin doğu sınır bölgesinden geçti.
Bu arazi yol için ayrıldığından 1980’lerden beri ağaçlandırılmadı. Güzergâhın ODTÜ arazisi içindeki yaklaşık 400 metrelik kısmı ise ODTÜ’nün Eskişehir Yolu kapısı bölgesiyle kesişiyordu. Bu bölge 1995’te 1. derece doğal sit alanı ilan edildi.
Rektörlük, Anadolu Bulvarı’nın devamı olan yolun ODTÜ’nün doğu sınır bölgesinden geçmesine 1994’ten beri onay verdiğini söylüyor. Sit alanı olan bölgeyle ilgili durumun ‘Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ ve ‘Ankara Tabiat Varlıklarını Koruma Komisyonu’nun görüşlerine ve bakanlık onayına tabi olduğunu belirtiyor.
ODTÜ’nün açıklamasında, yoldan etkilenecek Çiğdem ve 100. Yıl Mahallesi sakinlerine de danışılması gerektiği ifade ediliyor. Mahalleli sakinleri ise yolun yapımını istemiyor. Mahallenin ortasından geçecek şeritli yolun bölgede yaşamı altüst edeceğini söylüyorlar.
2. YOL: ODTÜ ‘tünel’ istiyor
ODTÜ’nün açıklamasında ikinci bir yol projesinin daha olduğu belirtiliyor. Açıklamaya göre Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce 2007 yılında ‘Ankara Nazım Planı 2023’ önerisine ikinci yol eklendi.
ODTÜ bu yola, kampusu ikiye ayıracak olması, binaları tahrip edeceği, can ve mal riski yaratacağı ayrıca doğal sit alanlarını tahrip edeceği gerekçeleriyle itiraz etti.
Belediye ile üniversite mahkemelik oldu. Danıştay’daki dava ODTÜ lehine sonuçlandı. Kampusu ikiye bölecek olan bu ikinci yol önerisi iptal edildi. ODTÜ, bu yolun ancak tünel olarak yapılması halinde kabul edilebileceğini ifade ediyor.
Üniversitenin açıklamasında tepkilerin odağında olan ‘ağaç kesimi’yle ilgili de şöyle denildi:
3 bin ağaç etkilenecek
“ODTÜ öğretim üyeleri, Anadolu Bulvarı’nın devamı olan yolun Eskişehir Yolu ile bağlantısını çözmek için son altı ay içinde 27 farklı kavşak çözümü üzerinde çalıştı. Benimsenen çözüm, doğal çevreyi en az etkileyecek ve ulaşım ihtiyacını en iyi şekilde karşılayacak tasarımdır. Söz konusu bölgede 30 yıldır ağaçlandırma yapılmamasına rağmen, ODTÜ arazisi içinde yaklaşık 3000 ağacın yol yapımından etkilenmesi (629 ağaç nakledilecek, 2388 ağaç kesilecek) söz konusu. Koruduğumuz ağaçlardan bir kısmının yol yapımı nedeniyle kesilecek olması, ODTÜ mensuplarının, öğrencilerinin ve doğasever Ankaralıların tepkisine neden olmaktadır. ODTÜ olarak, ağaçların ve çevrenin zarar görmesini önleyecek önlemin alınmasını gerekli görüyoruz.”
Bir yol hikâyesi
Radikal gazetesinden Deniz Zeyrek de ODTÜ’deki “yol” tartışmasını yazdı. Zeyrek’in yazısı şöyle:
“ODTÜ’de yeni öğretim yılı ‘yol tartışmasıyla’ açılıyor. Gökçek’in yapmakta kararlı olduğu, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar’ın özünde karşı çıkmadığı yolun hikâyesini, (geçmişte o yola ateşli bir şekilde karşı çıkmış, bu günlerde, sürekli yaşadığı trafik çilesi nedeniyle yolun ihtiyaç olduğunu düşünen biri olarak) benden de dinleyin istedim.
‘Gezi Sendromu’ öyle bir hal aldı ki idarenin adımlarına karşı ortaya çıkan her itiraz, kolayca ‘hükümete karşı eylem’, ‘darbecilik’, ‘provokatörlük’, ‘lobicilik’ diye etiketleniyor. ODTÜ’deki itirazlar da Ankara’da beslenen ‘eylül sıkıntısı’ kapsamında aynı kategoriye alındı ve ‘hükümete karşı kalkışma’ için bahane sayılıyor. Oysa, söz konusu yol fikri, 1993’te ‘sosyal demokrat belediyecilik’le övünen CHP’nin (O dönem SHP) döneminde gündeme geldi ve aynı şiddette tepki çekti. Gökçek o zaman Refah Partisi Ankara Milletvekili’ydi.
ODTÜ’lüler ‘otoyol’ dedikleri (şimdi bulvar diye anılan) yola karşı çıktığında, ne Gökçek’in ne AK Parti’nin bu proje ile ilgisi vardı. O tarihte ODTÜ’deydim. Öğrenciler yola karşı çıkıyor, öğretim üyeleri de şimdiki gibi onlara destek veriyordu.
1993 Mayısı’ndaki şenlikler öğrenci eylemlerinin zirve yaptığı dönem oldu. Öğrenci derneği kapanmıştı ve yerine ‘ODTÜ Oluşumu’ adıyla oluşturulan platformun eylemlerine katılım her geçen gün artıyordu. Hazırlık öğrencileri ‘Dönüşüm’ isimli bir dergi çıkarıyordu ve yol meselesini ‘özel sayı’ yapmaya karar vermişlerdi. Bazı sayıların kapak resmini çizdiğim için benden ‘Otoyola hayır’ konulu bir kapak istediler. Hemen hemen bütün afişlerde ön plana çıkan ‘üzerinden tekerlek geçmiş ODTÜ amblemi’ figürünü dergi kapağına uyarladım. Dergi, bahar şenliğinde üniversitede dağıtıldı.
Başkan Gökçek’in seçildiği 1994 seçimleri öncesinde ODTÜ’ye propaganda için gelen bütün adaylar, yol meselesiyle ilgili sorulara maruz kaldı. ODTÜ yönetimi, kampusun kıyısından geçen bir güzergâh için ‘olur’ verdi. Kamulaştırmalar başladı, ancak belki parasızlıktan, belki siyasi istikrarsızlıklardan yol hayata geçirilemedi.
O günün trafik durumuyla bugünkü karşılaştırılamaz. O gün gereksiz olduğuna inandığım yolun bugün Ankara’nın trafik sorununa neşter atacağını düşünüyorum. Neden mi? Halihazırda Anadolu Bulvarı’ndan gelen trafik, 90 derecelik bir açıyla Eskişehir Yolu’na, 1 - 1,5 km sonra da yine 90 derecelik bir açıyla Konya Yolu’na dönüyor. Oysa Anadolu Bulvarı, projedeki güzergâhtan Konya Yolu’na bağlansa büyük rahatlama sağlayacak.
Buna karşın Genel Yayın Müdürümüz Eyüp Can gibi “Gezi direnişi doğruydu, ODTÜ yanlış” demiyorum. ODTÜ arazisine 5 ağaç ektim ve Eyüp Can’ın 25 yıl önce ektiğim ağaçlara sahip çıkmamın haksız bir eylem olduğunu düşündüğüne inanmıyorum.
Ankara’nın akciğerine düşen bir ormanı oluşturan ağaçlara zarar vermeden yol yapılmasını sağlayacak ara çözümler bulunabileceğine inanıyorum. Uzman değilim ama Anadolu Bulvarı’nın bitip, ODTÜ arazisinin başladığı yerden ileride 20 yıldır ağaç ekilmediği için uygun hale gelen bölgeye dek bir tünel yapılamaz mı?
Bunu Gökçek’e sorduğumda maliyetin fazla olacağını söylemişti. Oysa, uzun vadeli düşünüldüğünde o tünel, fazla maliyetini fazlasıyla çıkaracaktır.