TMMOB Makine Mühendisleri Odası Başkanı Ali Ekber Çakar,
Elektrik Mühendisleri Odası 42. Dönem Yönetim Kurulu ve Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği (TMMOB) Ankara İl Koordinasyon Kurulu ve TMMOB Şehir Plancıları
Odası Genel Sekreteri Ümit Özcan, 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü dolayısıyla birer yazılı açıklama yaptılar.
Makine Mühendisleri Odası Başkanı Çakar,
açıklamasında, Anayasa'da ''herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce,
felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir'' denmesine karşın, bunun böyle olmadığını savunurken, aile,
eğitim ve çalışma yaşamında, istihdam biçimlerinde ve toplumsal yaşamdaki bütün
negatif ayrımcılıklarda, hatta cinsel saldırılardan sonra bile kadınların maruz
kaldıkları aşağılamalar ve dayatılan aşağılık koşulların aşılmasının köktenci
bir tarzda aşılması gerektiğine inandıklarını bildirdi. Kadınların
mücadelesinin, aynı zamanda insanın ve emeğin özgürleşme mücadelesi olduğunu
ifade eden Çakar, ''Biz bu tarihsel gerçeğe ve kadın-erkek eşitliğine
inanıyoruz, kadınlara yönelik artan sömürü ve şiddeti kınıyor, kadınların
yanında olduğumuzu kamuoyuna ilan ediyoruz'' dedi.
Elektrik Mühendisleri Odası
Elektrik Mühendisleri Odası 42. Dönem Yönetim Kurulu tarafından yapılan
açıklamada ise kadın emeğinin sömürüsünün artmaya devam ettiği, büyüyen işsizlik
ve yoksullaşmayla kadınların, ev eksenli çalışmaya itilerek, hayatın her
alanında cinsiyetçi politikalar nedeniyle ayrımcılığa uğradığı kaydedildi.
Kadına yönelik fiziksel, psikolojik, cinsel ve duygusal her türlü şiddetin
arttığı iddia edilen açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
''Kadın
cinayetleri son yedi yılda yüzde 1400 oranında artarken, resmi kayıtlara göre
2010'da erkekler tarafından 217 kadın öldürüldü, 164 kadın yaralandı, 381 kadın
tacize, 207 kadın tecavüze uğradı. Bu duruma son verebilmek için gerekli yasal
düzenlemeler ve toplumsal dönüşümü sağlayacak sosyal-kültürel çalışmalar bir
türlü yapılamıyor. Toplumsal cinsiyet rollerini iliklerine kadar benimsemiş olan
zihniyet, tecavüz davalarında tahrik indirimi uygulamaya devam etmekte. Bazı
aydın kalemşörlerin maço bir yaklaşımla geliştirdikleri, kadınlara yönelik
nefret söylemleri görmezden gelinmekte ve bu davranışı mahkum eden bir yaptırım
da uygulanmamaktadır.''
TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu
Kadın Komisyonu tarafından yapılan açıklamada da, kadın emeğinin, düzen
içerisinde her gün biraz daha fazla sömürüldüğü belirtilerek, geçen ay çıkarılan
torba yasa ile getirilen ''esnek çalışma'', ''uzaktan çalışma'' gibi kavramların
da halkın tüm kesimleri gibi kadınların da daha fazla sömürülmesi ve
güvencesizleştirilmesine sebep olacağı kaydedildi. Açıklamada, ''Sokakta, evde,
iş yaşamında, medyada ve toplumun genel görüşü içerisinde her fırsatta kadınlık
değerleri ayaklar altına alınmaktadır. Açıkça görülüyor ki tüm bu saldırılar
münferit değil, sistematiktir'' görüşlerine yer verildi.
Şehir Plancıları
Odası
TMMOB Şehir Plancıları Odası
Genel Sekreteri Ümit Özcan da ''her eve 3 çocuk'' tavsiyesini,
''kadının sosyal hayatta edinilmiş ve halen yetersiz olan sınırlarından geriye
çekilmesi planı' olarak nitelendirirken, Türkiye'nin, ''88 yıllık Cumhuriyet
kazanımlarıyla gelinen noktada sürekli irtifa kaybeden bir ülke'' haline
geldiğini öne sürdü. Türkiye'nin 2010 yılı İnsani Kalkınma Raporu'nun Küresel
Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde, 134 ülke arasında 126'ıncı sıraya
gerilediğine, BM'nin 1996 İnsani Kalkınma Raporu'nda İnsani Kalkınmışlık Endeks
sıralamasında 164 ülke arasında 76. sırada bulunurken, 2010 yılı raporunda 169
ülke arasında 83'üncü sırada yer aldığına, basın özgürlüğü sıralamasında 178
ülke arasında 138. olduğuna işaret eden Özcan, açıklamasında, ''101. Dünya
Kadınlar Günü'nde tartışmamız gereken yeni haklar ve eşitlik talepleri, yerini
edinilmiş hak kırıntılarını, var olan yaşam alanlarını koruma telaşına bırakmış
durumda. Ülkemizde kadının adı artık gerçekten yok'' görüşüne yer verdi.
TEPAV: Kentleşme artıkça kadının iş gücüne katılım oranı
geriliyor
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) da,
Türkiye'de kentleşme arttıkça kadınların iş gücüne katılım oranının gerilediğini
açıkladı. TEPAV araştırmacısı Ülker Şener'in ''8 Mart'ın 101. Yılında Kadınlar''
başlıklı değerlendirme notu yayımlandı. Değerlendirmede, Türkiye'de kadınların
iş gücüne katılımı ve istihdamının hem AB'ye hem de aynı gelir grubunda yer alan
ülkelere (Meksika, Sırbistan) göre son derece düşük olduğu belirtilerek, kadının
iş gücüne katılım oranının AB ülkelerinde ortalama yüzde 60 iken (İzlanda yüzde
79, Yunanistan yüzde 50), Türkiye'de 1985 yılında yüzde 44,3 olan iş gücüne
katılım oranının 2008 yılında yüzde 21,6'ya gerilediği ifade edildi.
Değerlendirmede, kadın istihdamının gerilemesinin arkasında kırdan kopan
kadınların kente göç ile birlikte istihdam dışında kalmasının rol oynadığına
dikkat çekildi.
Kente göç ile birlikte
kadınların istihdamın dışına itilmesinde, entegrasyon sorunlarından kırsal ve
kentsel alanlardaki çalışmaya bakış açısına, sahip olunan becerilere ve öğrenme
süreçlerine, bakım hizmetlerinin örgütlenişine kadar pek çok etken tarafından
biçimlendirildiği belirtilen değerlendirmede, şunları kaydedildi:
''Kadınların istihdama katılımlarının düşük
düzeyde gerçekleşmesi, hem kadınların 'yapabilirlikleri' önünde önemli bir engel
teşkil etmekte hem de sosyal kalkınmanın gerçekleşmesini imkansız kılmaktadır.
Kadınların istihdama katılım oranlarının yüksek olduğu İzlanda, İsveç, Norveç ve
Danimarka, sosyal kalkınma göstergelerinden 'İnsani Gelişme Endeksi' ve
'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Endeksi'nde de önde yer almaktadır.
Türkiye'ye baktığımızda ise kadınların
istihdama düşük düzeyde katılmasına paralel olarak, hem insani gelişme
endeksinde hem de toplumsal cinsiyet eşitliğinde çok gerilerde olduğu
görülmektedir. Başka bir ifadeyle, iktisadi kalkınmada alınan mesafe sosyal
kalkınmaya yansımamaktadır. Veriler, elbette başka okuma olanaklarını içinde
barındırmakla birlikte, sosyal kalkınmanın kadın istihdamının artırılması ile
mümkün olacağını söylemektedir.''
Değerlendirmede, kadınların ücretli çalışma hayatının dışında yer almasının
kadın yoksulluğunu artırdığı gibi erkeğe bağımlılık ilişkilerini
süreklileştirdiği, temel insan hakkı olan ''kendi kaderini tayin hakkını''
kullanmayı olanaksızlaştırdığı ifade edildi.