Çankırı Karatekin Üniversitesi (ÇAKÜ) Orman Fakültesi Havza Yönetimi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ceyhun Göl, obrukların jeolojik bir olay olduğunu ancak son dönemde obruk oluşumunda artış yaşandığını söyledi.
Obrukların Türkiye geneline bakıldığında İç Anadolu Bölgesi'nde deniz çökellerinde görülen bir oluşum olduğunu ve Çankırı'da da obrukların oluştuğunu belirten Göl, "Aslında jeolojik bir olaydır. Geçmişten bugüne kadar obruklar sürekli dünyanın birçok bölgesinde görülmektedir. Türkiye'de son dönemde obruk meselesi niye öne çıktı? Konuyu su kaynaklarıyla ilişkilendirmek lazım." diye konuştu.
Göl, obruk oluşumuyla ilgili önlem almanın zor olduğunu, deprem gibi nerenin, ne zaman çökeceğinin belli olmayacağını aktararak, şöyle devam etti: "Bu aslında jeolojik bir olay fakat son dönemde tarımsal ve endüstriyel amaçlı yer altı su kaynaklarını çok kullandığımız için özellikle Konya kapalı havzasında bu obrukların sayısında ve oluşum hızında artış meydana geldi. Belki 50 ya da 100 yılda oluşacak obruk sayısı 10 yılda oluşmaya başladı. Bu da yerel halkta tedirginlik yaratmaya başladı. Yüz yılda oluşan obruk sayısı ile son 10 ya da 20 yılda oluşan obruk sayısındaki değişim nedeniyle bu konu biraz daha gündeme geldi."
Obruk oluşumu muhtemel yerlerde yerleşim yapılmaması, var olan yerleşim yerlerinin nakledilmesi gerektiğinin altını çizen Göl, şunları kaydetti: "Bu jeolojik yapıya sahip bölgelerde mutlaka su kaynaklarının korunarak kullanılması ve zamanla yer altı su depolarının istenen seviyeye getirilmesi gerekiyor. Burada kısa vadede önce obruk oluştuğu zaman can ve mal kaybını önleyici tedbirler almak lazım. Bunu devlet kurumları başarılı bir şekilde yapıyor. Özellikle AFAD bu konuda hemen o bölgeyi afet bölgesi ilan edip bölgedeki insanları gerekirse başka yerlere, daha güvenli bölgelere naklediyor. Bu acil alınması gereken çözüm. Uzun vadede alınması gereken çözüm ise yer altı su kaynaklarının tekrar eski haline getirilmesi. Bunun için de birçok kurumun bu konuda çalışması lazım ama temel konu tarımsal ve endüstriyel su kullanımının mutlaka düzenlenmesi gerekiyor. Kaçak kuyu, kuyulardan ne zaman, ne kadar su çekilmesi gerektiği, kimin ne kadar su kullanması gerektiği gibi konuların mutlaka ele alınması gerekiyor."
"Acilen bir su kanununa ihtiyacımız var"
Prof. Dr. Göl, Türkiye'nin kurak ve yarı kurak iklime sahip olduğuna ve yıllık ortalama 100-112 milyar metreküp kullanılabilir suyu bulunduğuna işaret etti.
Kuraklığın büyük kitleleri etkileyebilecek bir sorun olduğuna dikkati çeken Göl, "Devletin uzun dönemli politikalar, stratejiler geliştirmesi lazım. Suyumuzu koruyup yönetebilmemiz için acilen bir su kanununa ihtiyacımız var. Çünkü orman, mera, toprak kanunumuz var ama en önemli doğal kaynaklarından biri olan su kanunumuz yok. Mutlaka ülke çıkarlarını koruyacak şekilde ve suyumuzu gelecek 50-100 yıllık dönemde yönetecek kapasitede su kanununa ihtiyacımız var." ifadelerini kullandı.