Bir deprem davası daha ‘enkaz altından’
çıkamadı. 2003’teki Bingöl depreminde 84 öğrenci ve bir
öğretmene mezar olan Çeltiksuyu Pansiyonlu İlköğretim Okulu’nun
(PİO) müteahhidi Şeref Bozkuş’un üç buçuk, mühendisi
İsmet Elhakan’ın iki buçuk yıllık cezaları
Yargıtay’ca onandı. Sekiz sanığın davası da zamana takıldı.
1 Mayıs 2003’te Türkiye Bingöl’den gelen deprem haberiyle sarsılmıştı. 6.4
büyüklüğündeki depremde toplam ölü sayısı 170’i bulmuştu. Ancak en acı haber,
devletin yaptırdığı bir okuldan, Çeltiksuyu PİO’dan gelmişti. Tamamen yıkılan
binada 84 öğrenci ve bir öğretmen enkaz altında kalarak yaşamını yitirmişti.
Yıkımla ilgili Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi’nde kamu davası açılmış ve altı yıl
süren dava sonucunda mahkeme ‘taksirle ölüme neden olmak’ suçundan okulu yapan
müteahhit Şeref Bozkuş’a üç buçuk, kontrol mühendisi Şadiye Topçu ve mühendis
İsmet Elhakan’a da iki buçuk yıl hapis cezası verilmişti. Davada yargılanan altı
sanık da beraat etmişti.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce görüşüldü.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, suç tarihinde yürürlükte olan eski Türk Ceza Kanunu’na
göre altı sanık yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek, bu
sanıkların dosyasının ortadan kaldırılmasına karar verdi.
Eski TCK’nın lehte hükümleri uygulandı
Sanıklar Mahmut Bozaba, İbrahim Ekici, Halil Alkan, İzzet Davran ve Şadiye
Topçu yönünden sorgu ve karar, Rahmi Üzümcü, Selim Aksoy ve Ufuk Nurullah Bilgin
yönünden ise sorgu ve inceleme tarihleri dikkate alındığında, davanın yine
zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verildi. Daire, müteahhit Bozkuş ve
mühendis Elhakan’ın hapis cezaları ile 343’er TL adli para cezalarını ise
onadı.
Bingöl Baro Başkanı Erdal Aydemir’e göre bu dava mahkemede
çok sürünmüştü:
“Özellikle yerel mahkemede dosya bilirkişi incelemesinde çok vakit kaybetti.
Dosya, kusur oranı, binanın projesinin deprem yönetmeliği açısından incelenmesi
gibi konular nedeniyle İTÜ, ODTÜ ve Ege Üniversitesi’ne gitti ve iki yılı aldı.
Burada önemli olan ceza yasası. Deprem 2003 yılında olduğu için eski Türk Ceza
Kanunu uygulandı. Bu kanunda da ‘taksirle adam öldürme’nin karşılığı beş yıl.
Dolayısıyla da mahkeme vereceği cezayı verdi.”
Yeni TCK’dan yargılansalardı
Eğer sanıklar yeni TCK’ya göre yargılansa ne ceza çıkabilirdi? Bunun yanıtını
da Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Ahmet Gökçen
verdi:
“Yeni TCK’da ‘’ihmali davranışla kasten öldürme suçu’ da düzenlenmişti. Şimdi
benzer bir olay olduğunda bu madde işletilebilir. Bunun da cezası oldukça ağır.
Bu maddede ‘belli bir yükümlülüğün ihmaliyle ölüme neden olan kişi hakkında
10-25 yıl arası istenebiliyor. Sonuçta, bina yapmanın bilimsel bir tekniği var.
Bu bina eksik malzemeyle yapıldıysa yapan veonay verenler deprem olduğunda
binanın yıkılacağını öngörebilir. Buna rağmen eksik yapıyorlarsa ihmali
davranışla ölüme sebebiyet vermekle yargılanıyorlar. Bu yeni kanunla düzenlenen
bir madde.”
Sembol davalara ne oldu?
* 98 kişiye mezar olan ‘Ceylankent Sitesi’ davası da 2004’te sonuçlandı.
Şirket yöneticileri beraat ederken teknik sorumlusu Teoman Kızılova ile şantiye
şefi Zeki Kurtoğlu’na verilen 10’ar ay hapis cezası da ertelendi. Bu dosya
Yargıtay’da. Dolayısıyla zamanaşımından düştü. * Yalova’nın Çınarcık
ilçesinde yaptırdığı binaların yıkılması sonucu 167 kişinin ölümüne yol açan ve
depremden sonra ilk tutuklanan kişi olan Veli Göçer zamanaşımından kurtulamadı.
Uzun süren yargılamanın sonunda Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesi Göçer ve ortağı
İsmet Kösebalan’ı 18 yıl dokuz ay hapis cezasına çarptırdı. Son olarak usul
eksikliği nedeniyle Yargıtay’dan dönen dosya zamanaşımından kılpayı kurtuldu.
Yargıtay zamanaşımına 11 gün kala Göçer ve Kösebalan’ın cezasını onadı. *
Aynı davada yargılanan ancak yakalanamadıkları için dosyaları ayrılan, Göçer’in
oğlu Can Göçer ile diğer ortağı Zafer Coşkun’un dosyalarıysa zaman aşımına
uğradı.
17 Ağustos davaları da düşmüştü
Deprem kuşağındaki Türkiye bugüne kadar yıkımlarda büyük acılar yaşadı ancak
çürük binalarla ilgili davalarda kamuoyu vicdanını rahatlatacak, caydırıcı
olabilecek bir sonuç çıkmadı. 1999’daki Marmara depreminde de binlerce dava
açıldı. Ancak hiçbirinden ‘emsal’ bir karar çıkmadı. Adalet bekleyen
depremzedeler bir de bürokrasiyle boğuşmak zorunda kaldı.
* Depremden sonra bölgede hukuki yardım masaları kuruldu, vatandaşlardan
haklarını aramaları istendi. Başta müteahhitler, sorumlulara soruşturma açıldı.
* Soruşturma sürecinde enkazlardan örnek alma, ölen kişilerin ve sanıkları
tespiti konusunda sorun yaşandı. * İlk davalar yanlışlıkla Asliye Ceza
Mahkemeleri’nde açıldı. Yargıtay kararı üzerine binlerce dava Ağır Ceza’ya
gönderildi. * Davalar Yargıtay’dan ’yanlış mahkemede açıldığı’ için geri
dönünce her şey sil baştan oldu. * Bilirkişi raporlarındaki çelişkiler
mahkemeleri oyaladı. * Mahkemeler, suç tarihi olarak binanın yapım tarihini
esas alınca, onlarca dava ‘zamanaşımı’ dolduğu için ortadan kalktı. Bu karmaşaya
yine Yargıtay son noktayı koydu ve zamanaşımını depremin meydana geldiği tarih
olarak belirledi. Ancak bu da zamanaşımına engel olamadı, 2007’de hepsi için
zaman doldu. * Kocaeli, Yalova ve Sakarya’da depremden sonra yaklaşık 2 bin
200 dava açıldı. Bunlardan 1850’si zaten 4616 sayılı Şartlı Salıverme ve
Cezaların Ertelenmesi Yasası kapsamında ertelendi. Geriye kalan yaklaşık 300
davadan da 60’ında ceza çıktı. Ancak birkaç kişi dışında hüküm giyip cezaevine
giren olmadı.