Bu kararı göz önünde bulunduran mahkeme, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bölge için çıkardığı imar planlarında da, aynı kararı verdi. Son karardan sonra, bölgede yapımı yeni tamamlanıp hizmete giren AVM ile inşaatları süren özel okul ve spor salonu tartışmalı hale geldi.
Kentin en gözde ve değerli yatırım alanlarından olan Mavişehir bölgesi için, İzmir Valiliği, 2011 yılında toplu konut alanı kararı aldı. Bu karar sonrasında da 2012 yılı içinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, imar düzenlemelerine gitti. Karşıyaka Belediyesi de ruhsat işlemlerini gerçekleştirdi.
İtiraz üzerine yerel mahkeme iptal etti
Ancak şehir planlamacılarının yanı sıra bölgede oturan vatandaşlar da bu düzenlemeye itiraz edip, toplu konut alanı, imar planları ve ruhsatların verilmesine karşı dava açtı. İtirazları değerlendiren İzmir 2’nci İdare Mahkemesi, Valiliğin aldığı toplu konut alanı kararını iptal etti. Bu kararın göz önünde bulunduran mahkeme, imar düzenlemeleri ve ruhsat işlemlerini de aynı şekilde iptal etti.
Danıştay iptal etti
İzmir 2’nci İdare Mahkemesi’nin aldığı iptal kararı sonrasında Valilik, Danıştay’a itirazda bulundu. İtirazı değerlendiren Danıştay 10’uncu Dairesi, değerlendirme bölümlerinde yeterli araştırmalar yapılmadığı gerekçesiyle, yerel mahkemenin verdiği kararı, 2014 yılının Kasım ayında bozdu. Danıştay’ın kararı sonrasında, bölgede yatırımları duran AVM, okul ve spor salonu inşaatlarına tekrar başlandı.
Yerel mahkeme kararında direndi
Danıştay’ın bozma kararından sonra yargı süreci, tekrar başa döndü ve yerel mahkeme konuyu bir kez daha ele aldı. Yüksek mahkemenin bozma gerekçelerini de göz önünde bulunduran İzmir 2’nci İdare Mahkemesi, kararını açıkladı. Mahkeme kararında, bilirkişinin raporunun yerinde olup, davalı idarece ve davalı idare yanındaki müdahillerce yapılan itirazların, rapordaki ayrıntılı açıklamalar karşısında yerinde görülmediği görüşüne yer verildi. İdare Mahkemesi kararın sonuç bölümünde ise, "Bu durumda, İzmir İli, Karşıyaka İlçesi, Mavişehir-Denizbostanlı yerleşim alanı içerisinde yer alan bölgenin toplu konut alanı ilan edilmesine ilişkin 25.11.2011 tarih ve 3/9563 sayılı davalı idare işlemin, 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nun amacına, Yasanın 4. maddesinde yer alan çevre ve imar bütünlüğünün bozulmaması ilkesine ve Toplu Konut İdaresi Kaynaklarının Kulanım Şekline İlişkin Yönetmeliğin 25’inci maddesi ile Toplu Konut Kredileri Uygulama Yönetmeliğinin 14’üncü maddesinde belirtilen yapılabilirlik ve kamu yararı ölçütlerine uygun olmadığı anlaşıldığından, işlemde hukuka ve yasal mevzuat hükümlerine uygunluk görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, Mahkememizin 3.4.2014 tarihli E:2012/1679, K:2014/535 sayılı kararında ısrar edilerek dava konusu işlemin iptaline" diye karar verdi.
İnşaatlar kaçak durumuna geldi
Danıştay’ın bozma gerekçelerine rağmen, direnip, yeniden toplu konut alanı kararı için iptal kararı veren 2’nci İdare Mahkemesi, bu kararı göz önünde bulundurup, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bölge için çıkardığı imar planlarında da aynı kararı verdi. Son kararlardan sonra, bölgede yapımı yeni tamamlanıp hizmete giren AVM ile inşaatları süren özel okul ve spor salonu tartışmalı hale geldi.
Davanın avukatlarından Cem Altıparmak, "Daha önce Valilik kararı yine iptal edilmiş, ancak Danıştay kararı bozmuştu. Danıştay’ın bozma kararı tamamıyla politik bir karar olup, amaç bölgede duran inşaat uygulamalarına yol vermekti. Ancak mahkeme oldukça detaylı bir gerekçe ile önceki kararında ısrar ederek Valilik toplu konut ilanı kararını yeniden iptal etti. Bu durumda bu karara bağlı olarak çıkartılan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Mavişehir Bölgesi imar planlarının ve Karşıyaka Belediyesi tarafından verilen inşaat ruhsatlarının derhal iptali gerekiyor. İmar planlarını da, başka bir kararında iptal etti. İzmir 2’nci İdare Mahkemesi vermiş olduğu karar ile bir kez daha Gediz Sulak Alanı koruma bölgelerinin ranta kurban edilmesine izin vermemiştir. Ne yazık ki siyasi aktörlerin politik baskıları ile yönlendirilmeye çalışılan, rant değeri yüksek bu tür davalarda, mahkemenin, her tür canlı varlığı ile yaşanılabilir bir çevreye saygılı, hukuka ve bilimsel gerçeklere uygun bir karar verebilmiş olması, Türkiye’deki adalet arayışının getirildiği noktayı göze aldığımızda, cesur ve desteklenmesi gereken bir karar olmuştur" dedi.