“Nükleer Projesi Dışarıya Kaynak Aktarım Aracıdır”



Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu, Sinop Nükleer Santrali ÇED Raporu’nun onaylanması sonrasında bir açıklama yaptı. Toplumsal hiçbir yararı olmayan, aksine büyük yaşamsal riskler taşıyan nükleer güç santrallerinden vazgeçilmesi istenen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Sinop Nükleer Santrali için nihai çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 11/09/2020 tarihinde hukuka aykırı olarak onaylandı.

Çevresel etki değerlendirmesi sürecinde halkın katılımı toplantısı, ÇED Yönetmeliği’nin önemli bir parçasıdır. Sinop Nükleer Santrali ÇED halkın katılımı toplantısının 6 Şubat 2018 tarihinde Sinop’ta yapılacağı duyurulmuş ancak EMO, TMMOB, TTB ve TBB temsilcilerinin yanı sıra milletvekillerinin, belediye başkanlarının da aralarında olduğu Sinop halkının bu toplantıya katılımı kamu yönetimi tarafından fiilen engellenmiş ve bu durum 200`den fazla katılımcı tarafından tutanakla imza altına alınarak belgelenmiştir.

Kim tarafından nasıl yapılacağı belli olmayan Sinop Nükleer Santrali’nin ÇED süreci bile halkın ve meslek odalarının istek ve iradesi dışında, zorla dayatılarak sürdürülmektedir.

Koronavirüs salgınının Türkiye’nin tamamına yayıldığı, Ankara’nın Whuan olarak anılmaya başlandığı, ülke çapında küçük ve orta ölçekli işletmelerin büyük ölçüde tasfiye olduğu, yurttaşların geçim kaygılarının sağlık kaygılarının üstüne çıktığı, döviz kurunun kontrolden çıkarak TL’nin değer kayıplarının rekorlar kırdığı bir dönemde siyasi iktidarın tamamen rant odaklı bir enerji projesine, halkın gerçek ihtiyaçlarını öteleyerek öncelik vermesi akıl ve mantık dışıdır.

Reklam Goruntulenme Bolumu

Ülkemizde yıllardır enerji talebinin gerçek dışı abartılı tahminleri üzerinden yapılan üretim planlamaları nedeniyle arz fazlası oluşmuştur. Koronavirüs etkisiyle derinleşen ekonomik kriz sonucu 2020 yılı Nisan ve Mayıs aylarında bir önceki yıla göre yüzde 20 talep daralması yaşanmıştır. Haziran ayında salgın riskine rağmen normalleşme süreci başlatılmış ancak enerji talebindeki düşüş devam etmiştir.

EPDK’nın en son yayımladığı Haziran Ayı Elektrik Sektör Raporu’na göre elektrik tüketimi bir önceki yılın Haziran ayına göre yüzde 3.18 düşmüştür. Söz konusu raporda dikkat çeken önemli bir husus, EÜAŞ’ın elektrik üretiminde yaşanan yüzde 44.37’lik azalmaya karşılık, özel sektör üretiminin yüzde 40’ın üzerinde artmasıdır. Yine raporda dikkat çeken diğer bir husus üretimde hidrolik kaynaklar bazında yüzde 30, rüzgarda yüzde 26’lık azalma olurken, ithal kömür bazında yüzde 45, doğalgazda ise yüzde 17’lik artış olmasıdır.

Bu rapor bile bize gösteriyor ki, halkımızın vergileri doğalgaz ve kömür üzerinden Rusya’nın oligarklarına aktarılmaya devam edilmektedir.

Türkiye’deki nükleer santral projelerinin anlaşmaları incelendiğinde, dolar cinsinden piyasa fiyatının 2-3 katı pahalı ve uzun süreli alım garantileriyle dışa bağımlılığımız artarken, uranyum yakıtı ve nükleer santraller üzerinden halkımızın vergileri ile Rus oligarkların zengin edilmesine devam edilmek istendiği anlaşılmaktadır.

Enerji alanında eğer yatırım yapılması gerekiyorsa, ilk olarak enerji verimliliği ulusal bir politika olarak ele alınmalı ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim artırılmalıdır.

Toplumsal hiçbir yararı olmayan, aksine büyük yaşamsal riskler taşıyan nükleer güç santrallerinden vazgeçilmesi çağrımızı bir kez daha yineliyoruz. Ülkemizin ne nükleer santrallere, ne de termik santrallere ihtiyacı yoktur. İnsanlara, çevreye ve doğaya zarar veren yatırımlardan vazgeçilmelidir.”